Evet, gerçekten öncelikle kavram kargaşasını gidermek, sonrasında ise sağcılık, solculuk üzerine ahkam kesmek, ya da daha doğrusu bir şeyler anlatmak, değerlendirmelerde bulunmak en doğrusu olacaktır. Aksi halde anlattıklarımdan hiçbir şey anlamamak gibi sorun ortaya çıkıverir sonra!..
Siyasette ‘SOL’ dediğimizde öncelikle halkın özgürlüklerinin artırılması kavramının akla gelmesi gerektiğini hatırlayalım. Halkın özgürlüklerinin sınırsız hale gelmesi veya getirilmesi, önce kaosa sebep olur, sonrasında anarşiyi getirir en nihayetinde ise terör dediğimiz olgu ortaya çıkar. Yani özgürlük sınırsız olduğunda hiçbir kuralın varlığı kabul görmez, birinin sizi öldürme özgürlüğü de özgürlükten sayılabilme aşamasına gelinebilir. Kimileri bu duruma yani özgürlüklerin sınırsız yaşanmasına ‘AŞIRI SOL’ veya ‘RADİKAL SOL’ demektedir. Şimdi bir de ’KOMÜNİZM’ kavramını irdeleyelim. Komünizm halkın arasında zengin fakir ayrımının kaldırılmasını esas alması yönüyle 'iyi bir şeymiş gibi' görünse de eğer farkındaysanız aşırı uçlarda, uç noktalarda yer alan bir düşünce biçimidir. Bunun sebebi de komünizmin sosyal sınıflar kadar ülke sınırlarının da ortadan kalkması gerektiğini savunmasıdır. Yani komünizmin ülke kavramıyla da kavgalı bir yaklaşımı vardır ve bu da dünyada önemli sorunlara neden olmuş ve Sovyetler Birliği'nde kendi yok oluşunun temelini böyle atmıştır, denilebilir. ‘SOSYAL DEMOKRASİ’ ise fakir zengin eşitsizliğini ortadan kaldıran, sosyal sınıfların olmadığı eşitlikçi bir toplum fikrini önerir. Çalışanların emeklerinin tam karşılığını almaları bu sistemde esastır. Kapitalizmdeki gibi çok çalışıp az para kazanma olgusuna karşı çıkar. Ancak günümüzde sosyal demokrasinin tam olarak kusursuz ve eksiksiz uygulanabildiği bir düzen dünya üzerinde hiçbir ülkede uygulanamamıştır. Sağın veya solun merkez olarak adlandırılmasının şu nedenle yapılmaktadır. ‘MERKEZ SAĞ’ veya ‘MERKEZ SOL’ kavramları birbirlerinden bir sonraki aşamada hangisine yatkınlık gösterecekleri fikriyle ayrılırlar diyebiliriz. Ayrıca birbirlerinin değerlerinin işlerine yarayan kısımlarını kullanırlar. Aslında ‘MERKEZ SAĞ’ demek sermaye sınıfının ekonomik gücünü destekleyerek halkın ekonomik gelir seviyesini yükseltmeyi amaçlayan siyasi görüştür, diyebiliriz. Aynı şekilde ‘MERKEZ SAĞ’ deyince sermaye sahiplerinin hak ve taleplerini yerine getirirken halkın ekonomik çıkarlarını da gözetmek anlaşılmalıdır. ‘MERKEZ SAĞ’ ile ‘MERKEZ SOL’ arasında ‘PAMUK İPLİĞİ’ kadar fark vardır desek yeridir. Aşağı yukarı ikisi de aynı işlevi görür. ‘LİBERALİZM’ dediğimiz sistem ise ekonomik olarak ‘MÜLK EDİNME’ özgürlüğünü savunur ama tüm özgürlükleri savunurmuş gibi görünür. Uygulama safhasında mülk edinme özgürlüğünün savunulması süper zengin sınıflarının doğmasına da yol açar. Liberalizmin sosyalizmle uzlaşılamayan noktası da budur. Fakirin bir şekilde zengin olmasına yasal engel yoktur ama zengin olmasının da bu yaşam koşulları ve bu bozuk, adaletsiz düzen içinde başkaca bir yolu da yoktur. Çünkü sermaye sahipleri mülk edinme özgürlüklerini az parayla çok iş yaptırmak suretiyle gerçekleştirebilirler ve bunun önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Çünkü her şey aşırı da olsa ekonomik özgürlüğe dayanır. ‘MUHAFAZAKARLIK’ ise liberalizmin gelişmiş bir safhasıdır. Sermaye sahiplerinin toplumda önemli bir yeri vardır ve bu sistemi yürütenler çoğunlukla bu kişilerdir. Bu durum kabul edilir ve sert bir şekilde savunulur. Bu değerlere bağlılık gösterilir. Zenginin daha zengin olabilmesi esastır. Fakirinin daha fakir olması istenmez ama bunun önünde engelleyici bir mekanizma da yoktur. Felsefi boyutta yaşanılan toplumda var olan kalıplaşmış değerler ne ise onların yenilenmeksizin devamı istenir. Buna din de katabilirsiniz, siyasal yapı da yemek yeme alışkanlığı gibi alışkanlıkları da katabilirsiniz. Muhafazakarlıkta savunulan değer özellikle tabulardan seçilir ve kitleler böyle toplanarak etki altına alınır. Faşizm ise en uç noktaya varılma halidir. Faşizmde muhafazakarlık sorgulamadan savunulan değerin peşinden gitmek noktasına varmış olarak kabul edilir. Faşizm de lider ne derse topluluk onu sorgulamadan izler. Her türlü söylemi katıksız şekilde savunulur, her türlü eylemi de sorgulamadan destekler. Faşist topluluklar, değerlere haddinden fazla bağlanınca kendisini üstün de görmeye başlar. Irkını da çoğu kez üstün ırk ilan eder. Lider istediği amaç doğrultusunda her şeyi her yolla gerçekleştirir. Din, ırk, dil, yaşayış ve aklınıza gelecek her türlü kavrama aşırı derecede bağlılık vardır ve hiçbir eleştiri olmaksızın bu bağlılık amaç doğrultusunda yoldaş edilir. Buna da ‘AŞIRI SAĞ’ veya bir başka deyişle RADİKAL SAĞ’ denilmektedir. Dünyada sağ ve sol denilince bu kavramlar net biçimde anlaşılıyor: Peki, bizde 'ne nasıl anlaşılıyor?' diye baktığımızda ortaya karmaşık bir durum çıkıyor. Çünkü; bizde neyin ne ve nasıl olduğunu anlamak için ya siyasal bilimler okumak ya çokça biçimde dünya tarihini incelemek ve de bunu Selçukludan başlayarak Türk ve Osmanlı tarihiyle doğru biçimde sentezlemek dahası Cumhuriyet tarihiyle de bütünleştirmek gerekiyor kanısında ve düşüncesindeyim. Bilmem anlatabildim mi?..
Yorum yapın