İnsanoğlu, öleceğini bilen tek canlıdır. Bu bilgi, aslında insanı daha bilge, daha merhametli kılmalıydı. Ama öyle olmuyor.
Ölümün kaçınılmazlığını bilen insan, çoğu zaman kötülükten, hırstan, bencillikten geri durmuyor.
Peki neden?
ÖLÜMÜN ÇELİŞKİSİ
Ölüm, insanın en büyük gerçeği ve aynı zamanda en büyük bilinmezidir. Bu çelişki, ruhumuzda derin bir korku yaratır.
Kimi bu korkudan kaçmak için paraya, güce, şöhrete sarılır; kimi unutmak için tüketir, hırsla yaşar. “Nasıl olsa bir gün öleceğim” düşüncesi, çoğu zaman her türlü ahlaki sınırı yıkmanın bahanesine dönüşür.
VİCDANIN KAYBOLMASI
Bugünün insanı, vicdanının sesini duyamaz hale geldi.
Çünkü çağımızda ölümden söz etmek “moral bozucu” sayılıyor.
İnsan, ölümlü olduğunu unutarak yaşamak istiyor.
Unutmak, bir tür özgürlük gibi geliyor.
Ama aslında bu unutkanlık, kötülüğe davetiye çıkarıyor.
“Nasıl olsa herkes ölecek” cümlesi, bugün en kolay vicdan susturucusu haline geldi.
ANLAMINI
YİTİREN ÖLÜM
Eskiden ölüm, insanı iyiliğe yönlendiren bir rehberdi.
“Bu dünyada yaptıklarının hesabını vereceksin” düşüncesi, davranışları sınırlandırırdı.
Bugün ise ölüm, sadece biyolojik bir son olarak görülüyor.
Hesap vereceğine inanmayan insan için artık hiçbir sınır kalmıyor.
Ölüm, ahlaki bir uyarı olmaktan çıkıp, anlamsız bir sonun gölgesine dönüştü.
UNUTULMAMAK HIRSI
İnsanoğlu aslında ölmekten değil, unutulmaktan korkar. Bu yüzden bir iz bırakmak ister. Kimisi iyi bir eserle hatırlanmayı seçer, kimisi kötülüğüyle.
Ama amaç hep aynıdır: Yok olmamak.
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK,
YAŞAMA SAYGIDIR
Ölümü düşünmek, yaşama karşı bir karamsarlık değil; bilgelik göstergesidir. Gerçek olgunluk, ölümden kaçmakta değil; ona rağmen iyiliği seçebilmekte yatar. Çünkü kötülük, ölümün değil, anlamdan kopmuş bir hayatın sonucudur.
GEÇ KALDIK
Otomobil kazasında ölen yaşlı çift, doğru cennete gönderilirken görevli anlatmaya başlar:
– Şu denize bakan villa sizin. Yanında tenis kortu, yüzme havuzu ve golf parkuru var.İstediğiniz herhangi bir şey için şu düğmeye basmanız yeterli. Cennet görevlileri derhal takdim edecekler…
Görevli ayrılınca, adam karısını azarlamaya başlar:
– Allah seni kahretsin Vildan! Hep senin hatan!
Kadın:
– Nasıl yani bey?!
Adam:
– O sıkıcı yürüyüş programların, vitamin hapların, yulaf çorbaların, içki, sigara yasaklamaların olmasa buraya yıllar önce gelecektik!…





