Çok güzel bir eylül günüydü o gün. Güneş sanki yazdan kalma bir günde ki gibi kasabayı süslüyordu.Sanki bizim heyecan ve sevincimize ortak olmak ister gibi içimizi ısıtıyordu.Heyecanımız son haddini bulmuştu.Çünkü o gün okullar açılıyordu.Daha okula varmadan evin içinde oradan oraya dolaşıyor, yerimde duramıyordum.Bu heyecanım daha akşamdayken başlamış  gece doğru dürüst uyuyamamıştım.Daha önce böyle bir heyecanı hiç yaşamamıştım.Hasan da benim gibi çok heyecanlıydı.Diğer arkadaşlarımız Rasim, Veysel ve Dilaver bir üst sınıfta oldukları için bizim gibi heyecanlı değil aksine çok rahattılar.Ben heyecanımı yenmeye çalışırken onlarda bir taraftan hazırlık yapıyor bir taraftan da bizimle yarı şaka yarı ciddi dalga geçiyorlardı.Ben hem yerimde duramıyor hem de devamlı  onlara sorular soruyordum.Bir dönüyor Rasim e-ben nerede okuyacağım, bir dönüyor Veysel e-Ben kimin sınıfında olacağım, sonra da dönüyorum Dilavere-Acaba başarılı olacak mıyım diye durmadan sorular soruyordum.Onlar da hem benim telaşlı ve heyecanlı halime gülüyor  hem de-Sakin ol Aslan o kadar heyecanlanacak bir şey yok diyorlardı.Nihayet evden çıkmış okula doğru yürümeye başlamıştık.Okul yürüyerek on beş, yirmi dakika çekiyordu.Son virajı dönüp te okul görününce dizlerimin bağı çözülür gibi oldu.Bizim gibi aşağıdan yukarıdan her taraftan okula doğru akın akın öğrenciler geliyordu.Okulun ön ve arka bahçesi kalabalıktan ana baba gününe dönmüştü.Ben bu kadar kalabalığı ilk defa görüyordum.Biz de o kalabalığın arasına katılmıştık.Ben kalabalıkta kaybolmamak için Veysel in arkasına takılmış Hasan ın kolunu hiç bırakmıyordum.Veysel devamlı beni uyarıyordu.-Sakin ol ne zaman adın ve numaran okunursa önündekileri takip et onların peşinden git, onlarla aynı sınıfta olacaksın, diye tembihliyordu.Bense hep Hasan la aynı sınıfa düşmemizi istiyordum.Bir anda kendimizi kalabalığın ortasında bulmuştuk.Etrafıma şöyle bir baktığımda Hasan dan başka kimseyi tanımıyordum.Diğer arkadaşlarım bir üst sınıfta oldukları için bizden uzak kendi sınıflarında ki arkadaşlarına katılmışlardı.Herkes çok şık ve güzel giyinmişti.Takım elbise,iskarpin ayakkabı,kolalı gömlek,kasketleri ve ışıl ışıl  kravatları parlıyordu.Bizim kıyafetlerimiz onlara göre çok eskiydi.Biz yakın ve uzak köylerden gelen fakir aile çocukları kasabanın zengin aile çocuklarına imrenerek bakıyorduk.

  Üç beş dakika daha geçmişti ki okulun ön tarafının üst katında bir hareketlenme oldu. Herkes pür dikkat ikinci katın balkonuna döndü. Sesler bıçak gibi kesildi. Koca meydan sessizliğe büründü. Okul Müdürümüz ikinci katın balkonundan görünmüştü.Müdürümüz Vahdettin bey önce kalabalığı uzun uzun süzdükten sonra.:

  -Çok değerli öğretmen arkadaşlarım, kıymetli veliler ve sevgili öğrenci evlatlarım diyerek söze başladı ve devamla;

  1967-68 öğretim yılını açıyoruz, hepimize hayırlı olsun diyerek okulun durumuyla ilgili uzun bir konuşma yaptı. Okul Müdürümüz çok sert, sinirli, çok disiplinliydi. Hepimiz ondan çok korkardık. Ama çok korkmamıza rağmen biz onu bir baba,  o da bizi evladı gibi severdi. Genellikle matematik derslerine girer kızdığı zaman sıfır verirdi. Ama o yıllarda o okulda okuyan herkes şimdi bile onu büyük bir sevgi, saygı ve hürmetle, rahmetle anıyoruz. Çünkü Şavşat ortaokulunda okuyan herkesi büyük emeği geçmiştir. Zaten o öldükten sonra Kasabada bir okula onun adını vermişlerdir.

  Sıra sınıfların belirlenmesine gelmişti. Müdür muavinimiz Rasim Bey kürsüye geldi kısa bir konuşma yaptıktan sonra önce sınıf, sonra da isim ve numara ile sınıfların belirleneceğini söyledi. Hepimiz büyük bir heyecan ve dikkatle onu izliyorduk. Önce üst sınıfların sıralaması yapıldıktan sonra sıra biz birinci sınıflara gelmişti. Biz yeni kayıt yaptırdığımız ve kalabalık olduğumuz için bizim sınıfların belirlenmesi uzun sürmüştü. A, B, C, sınıfları bitmiş sıra D sınıflarına gelmişti ki bizim Hasanın ismi okundu, o da koşarak o sınıfa yürüdü. Bense orta yerde öyle kalakalmış arkasından bakıyordum. Bir an evvel benimde ismim okunsun da onunla aynı sınıfta olalım diye can atıyordum. Ama ne yazık ki onun sınıfında benim adım okunmadı. Onun sınıfında olamayacağım kesinleşmişti. Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. O kalabalıkta kendimi yapayalnız kimsesiz hissetmeye başladım. Bu arada 1-E sınıfı okunmaya başlamıştı. Az sonra benim de ismim ve numaram okundu. E- sınıfına düşmüştüm. Koşarak sınıfa girdiğimde baktım hiç kimseyi tanımıyorum. Kimsenin yanına oturmaya cesaret edemiyorum. Birbirlerini tanıyanlar beğendikleri yere ve sıralara doluşuyorlardı. Ben de gözüme kestirdiğim orta sıralardan birine oturdum. Elli kişilik sınıf tamamen dolmuştu. Koca sınıfta ne yakından ne de uzaktan tanıdığım bir kişi bile yoktu. Aman Allah ım ben şimdi ne yapacaktım. Başımı ellerimin arasına alarak kara kara düşünmeye başladım. Sınıfta bağrışmalar, çağrışmalar gırla gidiyor her kafadan bir ses çıkıyordu. Sıranın dip tarafına çekildim, tek başıma garip garip oturmaya başladım. Dokunsalar ağlayacak hale gelmiştim. Bir an evvel zil çalsa da teneffüse çıkıp Hasan ı bulsam diye can atıyordum. Biraz sonra yanım da ki oturan arkadaşın seslenmesiyle kendime gelmiştim.

  -Hey arkadaş gel seninle tanışalım, senin adın ne.Şaşkın şaşkın etrafıma bakındım,çekine çekine cevapladım- Benim adım Aslan Torun dedim.O da kendini tanıttı.-B enim adım da Rahim Dede.Sıra arkadaşımla tanışmıştık ve biraz kendime cesaret gelmişti.Bu defa ben sordum-Sen hangi köylüsün.-Ben Çoraklı danım ya sen –Ben de Akdamla danım dedim.Köylerimizin yakın olması ikimizi de sevindirmişti.Sonra yine o devam etti.-Senin köyde Hüseyin Torun var bizim köyün eniştesi, eşi de benim akrabam olur, bir de kardeşi var Hasan Torun, onlar senin neyin olurlar-Onlar benim amcamın oğulları deyince birbirimize biraz daha yakınlaşmıştık.En azından sıra arkadaşımla tanışmayı başarmıştım.Ama ben de ki tedirginlik hala devam ediyordu.Okulun ilk günü ve ilk dersi olduğu için sınıfa hocalardan kimse gelmedi ve biraz sonra teneffüse çıktık.Ben hemen koşarak Hasanı  buldum.O da hemen yan sınıftaydı.Sınıflarımız ayrıydı ama birbirimize çok yakın ve karşılıklıydı.Bizim sınıflarımıza herkes ^^baraka^^diyordu.Öğrenci çok olduğu için üç katlı büyük ana bina yetmeyince yanına beş  tane sınıflık yapılmıştı.Bunların duvar ve tavanları tamamen sacdı.Biz yani birinci sınıfların çoğu bu yıl bu sınıflarda okuyacaktık.Ancak bir üst sınıfa geçince ana binaya geçebilecektik.O gün birkaç saat derse girdikten sonra Hasanla kitaplarımızı almak için Kitapçı Yaşar a gittik.İmkanlarımız kısıtlı olduğu için önceki yıldan kalan ve işimizi görecek kitapları almadık.Evde ve okulda derste tek kitap kullanacak teneffüs aralarında kitabı birbirimize verecektik.Dediğim gibi imkanlarımız çok kısıtlıydı, kalem ve defter paralarımızı zor karşılamıştık.Çok zor , imkansız ve sıkıntılı şartlarda üç yıllık bir ortaokul hayatımız oldu.Ben iskarpin ayakkabıyı ve kolalı gömleği ancak Van Sağlık kolejine yatılı okula gidince giyebilmiştim.Benim gibi Şavşat ta okuyan bütün köy çocukları aynı sıkıntıları yaşamışlardı.Türkiye nin hiçbir yerinde bizim çektiğimiz sıkıntıları çeken öğrenci olabileceğini düşünemiyorum.

 Kaldığımız Samcel mahallesi ve evimiz Şavşat a bayağı uzaktı. Biz bu yolu yaz kış, sıcak soğuk, kar yağmur, soğuk demeden hep yürüyerek gider gelirdik. Sırtımızda pardösü, kolumuzda çantamız şemsiyemiz hiçbir şeyimiz olmazdı. Evimizde yemek yapan soba yakan temizlik yapan kimse yoktu. Her şeyi biz kendimiz yapıyorduk. Sabahleyin soğukta kalkar alelacele bir şeyler atıştırır koşa koşa okula giderdik, öğleyin de ev uzak olduğundan ev sahibimiz Zihni Ustanın fırınında çeyrek ekmek ve bazen bir salkım üzüm veya bazen de çeyrek ekmeğin yanında az bir helvayla öğleyi savuştururduk. Akşama eve geldiğimizde kuru ekmek yanında biraz kuru peynir veya az bir tereyağıyla karnımızı doyururduk. Lokantanın kapısının önünden geçemezdik. Zaten aldığımız beş kuruşluk harçlık defter kalem ve kâğıt masrafımızı ancak karşılıyordu. Bir hafta öyle idare eder Cumartesi öğleden sonra yola düşer 6-7 saatlik köy yolunu çoğunu karanlıkta boyumuzu aşan karda kıyamette alır köye evimize ulaşır ertesi Pazar günü bir hafta idare edeceğimiz kuru ekmek, peynir ve öteberiyle yine Şavşat a döner öyle okurduk. Şavşat a yakın köylerden olmadığımız için çok sıkıntı çeker ve çok üzüntü duyardık. Şavşat ın içinden veya yakın köylerden olup bilhassa maddi durumu iyi olan çocukların durumuna özenir, onların yanında veya karşısında devamlı bir eziklik hissederdik. Onlara karşı her zaman içimizde bir çekingenlik olurdu. Biz Şavşat ta okurken yol iz vasıta zaten yoktu. Zaten olsa da kışın yağan 2-3 metre karda yollar tamamen kapanıyordu.

  Bir defasında yine Cumartesi dersi bitirip öğleden sonra okuldan çıkıp köye gitmek için yola koyulduk. Çok soğuk karlı bir havaydı. Her zaman ki gibi kısa gün ve yarı yolda akşam olmuş tipiden, kardan önümüzü göremiyorduk, komşu köyün deresine gelmiştik ve eski çürük bir ağaçtan köprü vardı. Su fazla olmamasına rağmen soğuktan her taraf buz tutmuştu. Onun üzerinden geçmekten başka çaremiz yoktu. Arkadaşların hepsi geçmiş sıra bana gelmişti. Ben de ağır ağır yürüdüm tam ortasına gelmiştim ki çürük olduğu yerden kırıldı ve köprüyle beraber kendimi suyun ortasında buldum. Buz gibi suda her tarafım ıslanmıştı. Allah tan su fazla değildi. Arkadaşlarımın yardımıyla sudan çıkabildim. Geriye kalan bir saatlik yolu zor gelmiştim. Eve vardığımda ıslanıp buz tutan elbiselerimi ve bilhassa ayakkabı ve çoraplarımı zor çıkarmışlardı. Resmen donma tehlikesi geçirmiştim.

  Şimdi öğrenci olmak çok kolay. Artık okullarımız daha modern ve donanımlı. Ders kitaplarını devlet veriyor. Anne babalar bütün imkânlarını kullanarak çocuklarının okuması için her türlü fedakârlığı yapıyor, en yakın yere bile şimdi çocuklar artık servisle gidiyor bir adım bile yürümüyorlar. Şimdi ki çocuklara da artık sadece okumak kalıyor ama ne yazık ki şimdi ki nesil bizim kadar başarılı olamıyor. Bir diğer önemli hususta şimdiki gençlere bizim okurken çektiğimiz o şartları ve sıkıntıları anlattığımızda gülüp geçiyorlar ve inanmadıkları gibi masal sanıyorlar.

 

 Yeni başlayan öğretim yılı nedeniyle geçmişe dönüp öğrenci yıllarımı hatırlamak istedim. Bu yazdıklarımın hepsi aynen yaşanmış şeylerdir. Yeni öğretim yılının başta çocuklarım ve torunlarım olmak üzere bütün öğretmen öğrenci veli ve Milli Eğitim camiasına hayırlı olmasını diliyorum.