Balıkesir BİRLİK gazetesinde bu sütunlarda yayımlanan özellikle siyaset içerikli yazılarımı okuyan siz saygıdeğer okurlarımdan bazıları telefonla veya sosyal medya üzerinden bana ulaşarak kaleme aldığım ‘siyasete ilişkin’ yazılarımda karamsarlık ve de gayet keskin çizgileriyle ‘öylesine bir kararlılık havasını’ gözlemlediklerini hatta fazlasıyla hissettiklerini, dahası aşırı bir gerginlik, hatta çoğu kez ‘öfkeli bir kızgınlık içinde’ olduğum öngörüsünde bulunuyorlar. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; bu sütunlarda yazdıklarımın içeriğinde ‘nasıl bir hava bulunduğundan’ veya yazılarımı ‘nasıl bir ruh haliyle’ kaleme aldığımın tahlilini yapmaktan dolayı ‘ne yazdığım, neyi anlatmak istediğime’ bakılmasının daha doğru ve yararlı olduğu düşüncesindeyim.

O nedenle daha önceki yazılarım gibi bugün de yazdıklarımın da ‘dikkatlice ve de sadece göz gezdirme ya da bir kez okuma şeklinde değil’ gerekirse birkaç kez okunarak değerlendirilmesi beklentisi ve arzusu içindeyim.

Örneğin; Bugün yazacaklarım, salt iktidarda muktedir olanların veya olmaya çalışanlara ilişkin değil, onların karşısında duran karşıtlara yani muhaliflere de ilişkin olacaktır. Gerçi geçen yıl yapılan son seçimde yani 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarına bakıldığında genelde olmasa da yerel de iktidar değiştiğinden iktidarın muhalefet, muhalefetinde iktidar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak yine de bilinmesini isterim ki; 'Ben ne bu tarafta ne de öteki tarafta durmaya veya bir başka deyişle her iki taraftan başka taraflara savrulmaya pek meraklı biri asla değilim. O nedenle her iki tarafa da hem iğne hem de çuvaldız batırma cüretini ve dolayısıyla hakkını kendimde gördüğümü özellikle söylemek isterim.' İçinde bulunduğumuz koşullarda, siyasal yaşamın ağırlığı, olumsuzlukları, yaşamın tüm alanlarını elbette çok derinden etkiliyor. 2018 yılında yapılan genel seçimler, sonrasında ertesi yıl 2019 da yapılan yerel seçimler ve ardından dört yıl sonra 2023 yılında yapılan genel seçimler sonrasında geçen yıl gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimleri sürecinde bugüne kadar gözlemleyebildiğim şudur; siyasetin solunda, sosyal demokrat ve çağdaş, ilerici geçinen çevrelerde, kısaca tüm muhalif kesimlerde Mayıs 2023 seçimleri ardından görünen ve gözlenen inkar edilemez biçimde tüm iyimser eylem ve söylemlere hatta çabalara rağmen bir karamsarlık ve moral bozukluğu hali mevcut gibiydi. Çok büyük konuşmak istemiyorum ama ya da bana bana öyle geliyordu. O zamanlar daha 11 ay önceki bu olumsuz gibi görünen durum, her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor havası da egemen durumdaydı benim penceremden bakıldığında…

 

Oysa o zaman da yazdım şimdi de açık yürekliliğim ve tüm samimiyetimle yazıyorum; bu olumsuz ruh halinden hızla sıyrılmak, yeni umutlara, yeni mücadelelere yılmadan ve bıkmadan yelken açmak gerekiyordu. Çünkü siyasal mücadelelerin ve özellikle de muhalif çevrelerin içerisinde bu türden mücadelelerin içinde yer alanlar, yaşanan bu gibi süreçleri aklı başında irdeleyip değerlendirdikçe, çoğunlukla ortak bir noktada buluştuklarına inanıyordum. Elbette ki gerekli özeleştirileri yaparak bir noktada siyaset yapma tarzının değiştirilmesinde odaklanılması da özellikle gerekiyordu. Yaşamın hemen her alanında olduğu gibi siyaset alanında da ‘zamanın o durdurulamaz akışı ve yaşamın diyalektiği, yeni ihtiyaçları ortaya çıkardığı gerçeği’ karşımızda her daim dimdik durmaktaydı. Elbette yeni yol ve yöntemler çözümleri de beraberinde getirmekteydi doğal olarak…

İşte tüm bu gelişmeleri gözlemleyip, çözümleyerek ve sentezleyerek, toplumsal mücadele alanlarında yeni hedefler belirlemek ve yeni yol haritaları oluşturmak da gerekmekteydi. Bu bağlamda, yeni siyaset yapma tarzının en önemli dayanağının ‘siyasal yaratıcılık ve üretkenlik’ olduğunu düşünüyordum o zaman!..

Gerçi şimdi de pek farklı düşünmüyorum bu gibi konularda…

Aksi durumlarda ben öyle inanıyorum ki gerek siyasal partilerde gerekse farklı düşünsel veya eylemsel platformlarda buluşup, ‘hayata dair iddialar’ ortaya koymak ve bu iddiaları hayata geçirmek isteyenler, çoğunlukla ‘dar alanda kısa paslaşmalar’ içinde kalmaktadırlar. Bence bu kısır döngü, giderek düşünsel ve eylemsel üretimi kısırlaştırmakta bu alandaki verimliliği de düşürmektedir. Hatta bir süre sonra, enerjilerini birbirlerine karşı iç mücadeleler içinde tüketmeye başlayabilmektedir, belki de farkında olmadan…

Oysa hayat o kadar geniş ve mücadele gerektiren biçimde ve de o denli çok boyutludur ki, anlatamam!..

Yeter ki biz yaşamın tüm renklerini görmek ve mücadelenin tüm boyutlarını kavramak isteyelim. Böyle bakıldığında elbette yapılacak iş de çok, verilecek uğraş da çok, öyle değil mi?

En güzeli de yaşamı bir ucundan yakalamak, bence ‘hayata olabildiğince, gücün yettiğince müdahil olmaktır, olabilmektir!..’

Yirmi birinci yüzyılın dünyasında ve hele ki 2025’ün Türkiye’sinde, amansız biçimde bu denli karmakarışık siyasal gelişmeler yaşanırken verilen toplumsal mücadelenin temel karakteri öncelikli olarak 'ekonomik, sınıfsal, sosyal olarak ele almak ve irdelemek gerekmektedir!'

Elbette bunu yaparken de düne göre bugün hedef kitlelerin değiştiğini, epeyce farklılaştığını asla göz ardı etmemek gerekmektedir. Ancak yine de özellikle büyük kentlerin yani metropollerin ‘VAROŞ’ diye adlandırılan yani büyük kentleri çevreleyen kuşakta yaşayan yoksullardan, işsizlerden, fabrikalarda, benzer işyerlerinde doğrudan üretimin içinde olanlara, kentlerin merkezlerinde çok katlı yapılarda, alışveriş merkezlerinde görev yapan mavi veya beyaz yakalılardan kırsal kesime, tarımsal alanlara uzanan çok farklı toplumsal mücadele edilecek alanlar/katmanlar mevcuttur.

İlerici ve çağdaş geçinen bireylerin oluşturduğu bilinen sol çevrelerin, sosyal demokrat geçinen kesimlerin bence olmazsa olmazları üniversiteleri, gençleri ve aydınları da bu alanlara eklemekten geçmektedir, diye düşünüyorum. Aslına bakarsanız, solun sosyal demokrasinin toplumsal mücadele alanları çok geniştir ve çok çeşitlidir. Ancak ne kadar solcu veya sosyal demokrat bu gerçeğin farkındadır?

2023 yılı cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri sonrası belki de karalar bağlanmış biçimde düşünürken karşımıza geçen yıl gerçekleştirilen ve sonuçları bizleri çok umutlandıran 31 Mart yerel seçim sonuçları geliverdi!..

Böylece çok yoğun ve amansız biçimde verdiğimiz toplumsal mücadelelerin içinde siyaset tarzını değiştirmek ve yenilemek gerektiğini başta CHP olmak üzere herkesin farkına vardığını diye umuyor ve diliyorum, içtenlikle…

Ama unutulmaması ve her zaman anımsanması gereken solun temel değerleridir, hasletleridir. Bu değerler içinde düşünce bazı yapılan siyasal anlamdaki aktif üretim, yol arkadaşlığı, dayanışma içinde olarak paylaşmak her zaman ve her koşulda bizler için vazgeçilmez değerler olmalıdır, diye düşünüyorum. Bu düsturu en başta CHP’den belediye başkanı, belediye meclis üyesi seçilen tüm isimlere bir kez daha anımsatmak bugün yeri gelmişken herhalde boynumun borcudur yani benim temel görevim, olduğunu düşünüyorum!..