Yaşadığımız ülke toplumunun inançlı bireylerinin önemli bir çoğunluğunun; mümtaz, ferasetli, hak sever, merhametli, akıllı, uzak görüşlü ama madrabaz, cambaz geçinen halkımızın durumu, hatta amelleri yani amacı gerçekleştirmek için yapılan işleri bazen beni çok kaygılandırıyor ve karamsar hale sokuyor, ne yazık ki!..

Onlar yaptıkları ama kötü veya günah olduğundan kuşkulandıkları işlerin varsa cezasını bir hukukçuya sormak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu’na yani ‘ALO FETVA’ hattına arayıp soruyorlar. Bu türden acayip işler bana öyle geliyor ki, sanki AK Parti iktidara geldiğinden beri epeyce kullanışlı hale geldi. Bu duruma bariz bir örnek vermek gerekirse; geçenlerde bir gazete haberinde okudum. Dindar ve sıkı ahlak sahibi bir vatandaş, Diyanet TV’de yayımlanan “Diyanet’e Soralım” programına, AKP saltanatı döneminde pek revaçta olan ‘torpille işe girmek’ konusunda bir soru yöneltmiş ve Diyanet’in Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi bir zat-ı muhteremde şöyle yanıt vermiş: “Bir kişinin hak etmediği işe girmesi, o şekilde girmesi kul hakkıdır, vebaldir, mesuliyeti vardır, başkalarının haklarını gasp etmek vardır. O şekilde işe girmesi kimsenin tasvip edeceği bir şey değil, hoş değil. Fakat girdikten sonra emek verdi, bir mesai harcadı ve onun karşılığında da bir kazanç elde etti. Onu ayrı tutmak lazım. Yani işe girdikten sonra elde edeceğimiz kazanç, tamamen meşrudur. Emeğimizin karşılığıdır. Yapılan iş de meşrudur. Oradan elde edilen kazancın, işe girme sebebimizle ayırt etmemiz lazım. Farklı tutmamız lazım. Yani elde edilen kazanç helaldir.” Bununla birlikte sınavlarda kopya çekerek başarılı olan vicdan sahibi bir gencimiz de yaptığı işten dolayı vicdan azabı çektiği için aynı programa katılarak bu konuda ayrıca şöyle bir soru sormuş: “Üniversitede bazı sınavlarda kopya çektim ve mezun oldum. Acaba mesleğimi yaptığımda kazandığım maaşa bir sıkıntı, halel gelir mi?” Bu soruyu yanıtlayan ulema başka zat ise şöyle yanıtlamış: “Kopya çekmek, hak etmediğimiz bir şeyi elde etmeye çalışmaktır, bir bakıma hak gaspıdır ve hırsızlıktır. Bunu tasvip etmek, takdir etmek mümkün müdür? Vicdanlı hiç kimse bunu kabul edemez. Dolayısıyla kopya çekmeyi teşvik etmek, bunun üzerinde maddi manevi hatta belli bir makamı, mevki, konumu elde etmek, o hırsızlığın basamaklarını aşarak elde edilmiş bir sonuçtur. Yapılan iş haksız bir kazanımdır. Fakat bunun üzerine bir iş bulunmuş ve iş neticesinde de bir mesai sarf ederek elde edilmiş kazanç, haram olarak değerlendirilemez. O ayrı bir şeydir. Karıştırmamak lazım. Yapılan iş yanlıştır fakat yaptığımız işin karşılığında emek vererek aldığımız maaş helaldir.” Torpille işe giren vatandaşın ve sınavlarda kopya çeken o öğrenci gencin durumlarını değerlendiren diyanetin ulema zatı, yapılan işin l açıdan suç, İslam açısından haram olduğunu bile bile bu sayede elde edilen kazancın ‘helal’ olduğunu söylemektedir. Bu durumda bize de bir yorum yapmak düşüyor: Bir yöntem ‘suç’ ya da ‘haram’ olabilir, yeter ki sözün ona ‘yararlı’ bir sonuç versin. Suça karşı hoşgörülü bu kafa yapısının yasal olmayan bu işleri, AK Parti iktidarları döneminde adeta ‘deterjanla yıkanan, temizlenen’ bir eylem haline getirmiştir. Bu durumdan ben de biraz cesaret alarak ve örnek sayarak diyanetin o ulama zat-ı muhteremlerine bir iki soru yöneltmek isterim elbette: Soru (1): Hocam seçimlerde rakiplerini ve seçmenleri tehdit etmek helal midir?

Soru (2): Hocam kamu yönetiminde partizanlık etmek haram mıdır?..

Evet bu soruların cevaplarını merak ediyor, yanıtlanması hararetle bekliyorum!..