NE CUMHUR NE MİLLET’İN DEDİĞİ DEĞİL DE KİMİN DEDİĞİ OLACAK?.

Anımsayacaksınız, daha geçen hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 6’lı ittifak bildirisini yabancı bir büyükelçiye gizlice düzelttirmeye gönderdiğini iddia etti. Bakan Soylu’nun sözlerinden şu anlamı çıkartmak çok kolay: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerinde bir üst yabancı irade var ve CHP lideri aldığı her kararı gizlice bu üst iradenin onayına sunuyor!” Bu kadar vahim, korkunç bir iddia, bilgi, belge olmadan, devletin istihbarat ve Emniyet birimlerinin bağlı olduğu bir bakan tarafından nasıl dile getirilebilir?  Yine anımsayacaksınız CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Bakan Soylu’ya yanıt verirken sert ifadeler kullandı ve İçişleri Bakanı’nı, iddiasını ispat etmeye davet etti. Aynı Bakan Süleyman Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da yakın geçmişte İBB’yi terörist yuvasına dönüştürmekle suçlamıştı. Yandaş ve yalaka medyanın güdümündeki TV ekranlarında ve onların gazetelerinde ballandırarak anlattıkları yalanın mumu yatsıya kadar değil çok kısa sürede sönüvermişti. Anladığın kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi böylesi durumlarda tam anlamı ile Hitler’in propaganda bakanı Göbels’in propaganda taktiği uygulamaktadır. Hitler’in kamuoyu yaratma ve yönlendirme bakanı olan Göbels, “Yalanı ne kadar büyük söylersen o kadar inandırıcı olur” demekte idi. İşte bu nedenledir ki, AKP’liler hiç ilgisi, ilintisi olmadığı halde, “sütte leke var” diye bağırmaktalar. Bu ifade elbette mecazi bir ifadedir. Dikkatinizi çekerim. Sütte leke var ifadesi bir anlamda çamur at izi kalsın ifadesinin izdüşümüdür. Meral Akşener’den Kemal Kılıçdaroğlu’na, Ekrem İmamoğlu’ndan Mansur Yavaş’a kadar bu tür ifadelerin hep muhatabı olmaktadır. İktidarın karşısında mücadele eden kim varsa hemen ‘itibar suikastlarının, hemencecik bu türden ters algı operasyonların odağı hatta hedefi’ olmaktadır. Çünkü medyanın yüzde 90’ı onların elindedir ve sözde gazetelerin ve TV’lerin yöneticileri bu kötülük organizasyonunda yer almak için adeta çırpınmakta yarışmaktadırlar. Onlara göre göre 6’lı ittifak daha şimdiden Batı’nın sinsi planlarının bir parçası olarak çalışmaya başlamıştır. Peki, gerçekten yani iddia dediği gibi midir, öyle midir? Batı dünyası, emperyalizmin günümüzdeki temsilcileri, Türkiye’de nasıl bir yönetim istiyor, hiç düşündünüz mü? Geçenlerde İnternet üzerinden erişmeyi başardığım dış kaynaklı finans haberleri ve analizleri yapan bir sitede çevirisini yaparak okuduğum bir makalede Londra merkezli önemli finans kuruluşlarının, AKP üst yönetimi ile “yeni bir sayfa açmak amacıyla” görüşmelerine başladığını öğrendim. O makaleden çıkardığım ön sonuç; Emperyalist odakların, Türkiye’de iki ayrı ittifak olarak ortaya çıkan siyasi cepheleşmede birden fazla kişiyi ikna etmek yerine tek adamla yola devam etmenin doğru olacağı kanaati egemendir. Zaten 2010 yılı 12 Eylül referandumunda ABD’nin etki ajanları ve FETÖ aracılığı ile anayasanın değiştirilmesinin nedeni bu değil miydi? Bir düşünün bana hak vereceksiniz. 2017’deki halkoylamasında Parlamenter sistem yerine tüm yetkileri tek kişide toplayan, hukuk devletini ve denetim mekanizmalarını ortadan kaldıran, millet iradesi ve demokrasiyi yok eden tek adam sisteminin arkasında olan yine BATI yani emperyalizm yok muydu? İşte onlar yani BATI bugün neden fikir değiştirsin ki? 20 yıl önce Irak Savaşı öncesindeki çıkan ‘tezkere krizini’ hatırlayın yahu!.

ABD askerlerinin Türk topraklarına yerleşip Irak’taki cinayetleri Türkiye’den gerçekleştirme girişimi TBMM’nin oylarıyla milletin iradesi ile reddedilmemiş miydi?  Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’e yaptığı tüm baskılara rağmen reddedilmişti. O günden sonra BATI yani emperyalizmin tüm güç odakları iktidardaki AKP’ye “dikensiz bir gül bahçesi” sunmak, ülkeyi o hale dönüştürmek için tüm gücüyle destek vermedi mi? 

2007’de başlayan 2013’e kadar yoğun biçimde sürdürülen Kumpas davaları, itibar suikastları, gece yarısı operasyonları, hain savcı, hâkimlerle Emniyet mensupları ile dünyada eşi görülmemiş bir temizlik harekatı(!) yapılmadı mı?

İşte tüm nedenlerden dolayı soralım şimdi; ABD’nin başını çektiği Emperyalist BATI dünyası kendi elleriyle yarattığı iktidardan neden vazgeçsin?

Millet İttifakı’nın, Demokrasi bileşenlerinin hala kararsız kalan seçmene anlatması gereken asıl gerçek budur işte!..