Uzun başlık olmaz.
Olur da gitmez yani, sevilmez, makbul değildir.
Kısa, öz ve net başlıklar yeğlenir ziyadesiyle.
Yazılı olmasa da yazı dilinin yazısız kuralıdır bu.
Ama bugünlük affınıza sığınarak sevmediğimiz tarz başlık kullandık, çünkü mesajı başlıkta vermek gerekti.
Çünkü geleneksel yıl başı “kutuplaşma” günleri başladı…
20 yıl öncesine kadar böylesine buzlaşan bir “yeni yıl” muhabbeti yoktu.
Böylesine diyoruz çünkü 20 yıldır işin içine kutuplaşma girdi.
Kardeş (!) Birleşik Arap Emirlikleri’nden tutun, kralı öldüğünde uğruna yas ilan ettiğimiz S. Arabistan’a, Kuveyt’ten tutun Endonezya’ya kadar pek çok müslüman ülkede yeni yıl kutlanıyor mu kutlanıyor..
Onlar da hıristiyanların bayramını mı kutluyor?..
Ne alaka?
Hiç alakası yok.
Yeni yıl, adı üstünde yeni bir yılın başlangıcıdır..
Nasıl doğum günü kutlanıyorsa, nasıl baharın gelişine seviniliyorsa yeni yıl da hiçbir dini ve siyasi motif içermeyen “güzel bir başlangıç” dileğidir o kadar…
31 Aralık gecesi eğlenen eğlenir, eğlenmeyen eğlenmez…
Kimin tercihi neyse onu yapar.
Yeni yıl, insanların güzel dilekleri birbirine iletme günüdür.
Nasıl Anneler Günü varsa, nasıl Babalar Günü varsa, nasıl Sevgililer Günü varsa…
Yeni yıla laf çakanlar niye bunlara kelam etmez misal?..
Oysa eski Türklerin geleneğidir yeni yılı kutlamak…
Nardugan nedir bilir misiniz?..
Yapay zekaya veya Google amcaya sorun, burada uzun uzun anlatacak değiliz…
(Nardugan, Türklerin Orta Asya dönemine uzanan, 21–22 Aralık kış gündönümünde kutladıkları çok eski bir bayramdır. Bu tarih, gecelerin kısalmaya, gündüzlerin uzamaya başladığı; yani güneşin karanlığa karşı yeniden güç kazandığı zamandır. Kelime anlamı olarak “Nar” güneş, “Tugan” ise doğmak demektir.)(Vikipedi)
Değil bizim Hıristiyanların bayramını kutlamak, onların Noel kutlamalarının atası olduğu bile iddia edilir nardugan için.
Ama şimdi dedik ya, geleneksel kutupsal günlerdeyiz…
Nasıl yıl başı kutlanırmış, nasıl müslümanlar yabancı kültür altında kalırmış…
Birbirini yiyen İslam coğrafyasında bizim kutup uzmanları da her yıl aynı tartışmaları açma gayretindeler..
31 Aralık’ta Türkiye’de kimse Noel’i kutlamıyor… Ki kutlayan da kutlar, bize ne, kime ne?!
Sade, olağan, sıradan aileler, milyonlar kutluyorsa; duvardaki takvimin güzel umut ve dualarla yeni bir yılla değişmesini kutluyor o kadar. Evet dua etmiyor muyuz içtenlikle, “Allahım yeni yıl güzellikler getirsin; bereket, sağlık sıhhat getirsin, yeni yıl işlerimizi rast getirsin…. “ diye.
Kötü mü bu şimdi, edilmez mi 31 Aralık gecesi dua?
Çocuklar kar yağmasa da kardan adamı, çam ağaçlarıyla süslemeleri, renkli ışıkları, tombalayı, çekirdeği kutluyor.
Var mı ötesi?
Kendimize böylesine zarar vermeyi ne zaman bırakacağız bilinmez.
Ama insan gerçekten üzülüyor.
Yarım asrı devirdiğimiz hayat takviminde kuşkusuz biz de bugünü geçmişle kıyaslıyoruz da…
Eskiden nasıl kutluyorsak öyle kutluyoruz biz yeni yılı…
Güzel ve iyi dileklerle..
Bunun zerre kadar hıristiyanlıkla ilgisi olmadığı halde hala bu yönde kutup soğukları sokmanın kime ne faydası var?
Ki kimsenin başkasının inancına ve hayat tarzına karışma hakkı olmadığına göre isteyen yeni yılı istediği gibi kutlar, isteyen kutlamaz.
Kaldı ki her dini gün her yıl hicri takvim baz alınarak 10 gün erkene gelse de (Ramazan başlangıcı, kandiller, dini bayramlar gibi); misal 31 Aralık’a “Mekke’nin Fethi” sabitlendi son yıllarda, isteyen de o kutlama ve törenlere katılır ve katılıyor da.
86 milyonluk kalabalıklar içinde gökkuşağı gibi her renk insan var bu topraklarda.
Geçenlerde Milyoner’e şafii mezhebine mensup olduğunu söyleyen Muş ilimizden bir çoban çıktı pırıl pırıl ve mükemmel düzgün Türkçe’siyle…
Ama biz mezhep ayrımı yapmayı bile bırakamadık daha…
O yüzden 2026 aklın ve doğrunun işlediği bir yıl olsun, daha ne ister ki insan bu topraklarda?
Ve bu sebeple de sadece “yeni bir başlangıçtır” her gelen yıl.
Milyon sorun, milyon acı, milyon kötülük, milyon dert içinde doğum günü mumuna üflerken tuttuğumuz dilek gibidir yeni yıl.
Ötesi yok.
O yüzden bırakın allasen çekiştirmeyi.
Bıkmadınız mı gerçekten?
Yeni yıl birbirimize saygı duyma güdülerine, insanı insan olarak sevme dürtülerimize bir nebze can getirse kafi…
Öyle uçuk kaçık dilekler bile dilemiyoruz baksanıza..
Gayet mütevazi.
İnsanı insan olmasından dolayı sevebilir, Aşık Veysel, Yunus Emre, Ömer Hayyam, Mevlana kaynağından bir yudum su içebilsek ne ala.
Uzun başlık makbul değildir deyip uzunca başlık koyduk bugün.
Köşe yazısı standartlarına göre de uzun yazı yorar insanı, makbul değildir uzun yazı..
Bugün; yazımız da uzun oldu…
Yeni yıl hatrına affola!



