MÜTEAHHİTLER

Bilhassa CHP'nin iktidar olduğu 1940'lı yıllardan başlayarak 1999 deprem yönetmenliği kanunu çıkıncaya kadar başta büyük şehirlerimiz olmak üzere yüz binlerce yapılan evler, binalar, apartmanların pek çoğunu inşaat müteahhidi dediğimiz bazı kişiler tarafından, bilerek bilmeyerek fazla para kazanma amacıyla yapılan o apartmanların depremlerden sonra gördük ki pek çoğunun inşaat demirlerinin eksik çimentoları yetersiz ve bazılarının da maalesef deniz kumlarıyla koskoca apartmanlar yapan bu sözde müteahhit bozuntularının yaptığı binaların pek çoğu 5.9 - 6.8 - 7 şiddeti depremlere dayanamayarak o çarık çürük yaptıkları binalarda maalesef yüzlerce, binlerce insanımızın öldüğü ve pek çok insanlarımızın da böylece sakat kalmalarına sebep oldular.

 

         İşte hepimizin bildiği gibi 1999 Kocaeli, Yalova depremlerinde o müteahhit bozuntularının yaptıkları binaların pek çoğunda 40.000'e yakın canımız gittiği gibi binlerce binalarımız da yıkılıp harabeye döndü ve pek çok binalarda oturulmaz hale gelmişti. Peki dünkü, bugünkü müteahhitler, inşaat mühendisleri hiç görmezler mi? Binlerce yıl önce Selçukluların, Osmanlıların yaptıkları o muazzam camiiler, hanlar, hamamlar, Bizanslılardan kalma köprüler, kiliseler, saraylar, yüzlerce deprem gördükleri halde hala pek çoğu yıkılmamışlar dimdik ayakta duruyorlar.

 

 

         Oysa o yıllarda bugünkü gibi teknolojiler yok, istenilen malzemeler, vasıtalar yok iken nasıl olurda binlerce yıl yıkılmazlar. Demek ki o günkü insanlar yaptıkları bütün işlerinde hile, hurda yapmadıklarından olmalı ki.

 

 

 

 

         Bugün hala pek çoğu yıkılmadan dimdik ayakta kalıp, bizim bugünkü hilekar olan pek çok müteahhitlerimize adeta kafa tutuyorlar. İşte yakın zamanda gördük. 6.8 şiddetinde İzmir'de olan depremde 100'e yakın güzel görünümlü apartmanlar yerle bir olurken yine 100'den fazla insanlarımızda maalesef o depremde hayatlarını kaybetmişlerdi.

 

         Oysa Japonya'da 8.2 şiddetinde deprem oluyor. Adamlar oturdukları yerden bile kalkmıyorlar. Japonlar inançsız, puta tapan insanlar. Biz ise elimizde Kur'an olduğu halde bal satan esnaflarımızın sattıkları balların, tereyağların ve zeytin yağların yapılan kontrollerde maalesef pek çoğu hep hileli ve tabi en önemlisi de ülkemizde yapılan inşaatlarımızın da yine pek çoğu hileli, güvenli değil. Maalesef biz bu durumda Müslüman olarak nasıl olurda anlımız açık, utanmadan sokaklarda dolaşır dururuz. İşte ahir zaman günahlar ve hilekarlıklar artık normalleşti kalplerde.

 

         Bir ülkede güven yoksa

         O ülkede birlik beraberlik olmaz

         Teknolojiler, sanayiler olmaz

         Olsa olsa o ülkede pek çok sayıda

         Güven isminde çocuklar olur.