MÜSTAKİL YAŞAMA ADIM ADIM

Ülkemizin Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde meydana gelen depremin ne gibi sonuçlar doğurabileceğini acı bir şekilde gördük. Bu depremlerin ardından birçok kişinin aklına da yaklaşan İstanbul Depremi geldi. Acı bir şekilde gördüğümüz bu sonuçların ardından neredeyse hepimiz oturduğumuz evlerin ne kadar güvenli olduğunu sorgular hale geldik.

 

Meydana gelen bu depremlerin ardından neredeyse herkes, oturduğu çok katlı evlerden müstakil yaşama dönmek istiyor. Çünkü kimse oturduğu eve güvenmiyor. Bu sebeple son zamanlarda gerek müstakil ev fiyatları, arsa fiyatları oldukça yükselişe geçti. Deprem olmadan önce dikey yapılaşmaya çok fazla bir talep vardı. Bir binaya müteahhitlerimiz bir binaya ne kadar çok kat izin veriliyorsa o kadar kat çıkıyordu. Kimi zaman 3 kimi zaman 20, ne kadar yapabilirse. Bunun da bence başlıca sebeplerinden birisi arazi fiyatlarının çok yüksek olması. İnsanlar, hem müstakil ev inşaatı hem de arsa maliyeti sebebiyle mecbur olarak apartmanları tercih ediyorlar. Bu da dikey yapılaşmaya olan talebi bi'hayli arttırıyor.

Ancak diğer ülkelere bakacak olursak onlarda bu durum bizimkisinden biraz daha farklı. Yakın zamanda Almanya'nın Aachen ve Köln şehirlerini ziyaret etme imkanım oldu. Burada genel olarak gördüğüm kadarıyla insanlar daha çok müstakil yaşama yöneliyor. Her ne kadar şehir merkezlerinde çok katlı binalar olsa da genel olarak tek veya 2 katlı müstakil binalar daha fazla bulunuyor. Ancak dediğim gibi bu bizim ülkemizde çok da mümkün gözükmüyor.

Her geçen gün artan inşaat, arazi, işçi maliyetleri bu koşulların sürekli önüne geçiyor.

Geçmiş dönemlere bakacak olursak Türk mimarisi dediğimiz yapıların ne kadar güzel ve dayanıklı olduğunu görmemiz mümkün. Yıllar önce yapılan binalar, geçirdikleri onlarca depremlere rağmen halen daha ayakta duruyor ve işlevlerini de yitirmediler. Ancak Kahramanmaraş depreminde gördük ki daha yeni yapılmış, güvenilir diyebileceğimiz binalar bile yerle bir oldu.

Ülkemizde kendimize özgü bir bina yapılarımız varken biz neden çok katlı, çelimsiz, dayanıksız binalara yöneldik. Bunun artık önüne geçmemiz gerekiyor. Ülkemiz bir deprem bölgesinde yer alıyor. Bu sebeple çok katlı binalara nazaran müstakil yaşama daha fazla özen göstermemiz gerek. Bu konuda da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müstakil yaşama yönelik fırsatlar oluşturması depreme karşı alınabilecek önlemlerin başında gelebilir. Kendi yaptığımız binada oturacağımızı düşünürsek eğer kimse kalitesiz bir binada oturmak istemez. Bu da daha güvenli yapıların oluşmasına imkan tanır.

 

Ülkemizde meydana gelen Kahramanmaraş depreminin ardından çok fazla müteahhit gözaltına alındı. Ancak ben bu sorunun çözümünü müteahhiti içeri atmakla olacağını sanmıyorum. Müteahhit inşaatın yapılmasındaki bütçeyi karşılıyor. Bina yapımında girip betonu kendi elleriyle dökmüyor veya kolon demirlerini bağlamıyor. Ustalara gerekli imkanı sağlıyor ve ustalar bunu yapıyor. Şimdi ustalar yapıyor ancak bu binayı da sonrasında bir denetleyen var. Binanın sağlam olduğuna dair rapor veriliyor. Burada dayanıksız binaları inşa eden müteahhitleri denetleyen firmaları bir incelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü yapı denetimci o binaya ruhsat vermezse müteahhit binaya devam edemez. Ancak depremin ardından gördük ki yapı denetimci yerine hepimiz birden mütehhitin yakalanmasına odaklandık. Bir mütahhiti ne kadar kontrol ediyorsak denetimciyi de bir o kadar kontrol etmemiz gerekiyor.

 

Umuyorum ki Kahramanmaraş'ta yaşanan bu depremlerin ardından bir ders çıkarmışızdır. Yoksa burada yaşadığımız acıların kat ve katını beklenen İstanbul Depremi'nde yaşayacağız. Depremin geldiğini biliyoruz ve bir an önce buna karşı ciddi şekilde önlem almamız gerekiyor.

Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve 10 ilde etkisini gösteren 2 büyük yıkıcı depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, kalanlara da başsağlığı diliyorum.