Artık 7’den 77’ye herkes biliyor ki; Türk siyasi hayatında; hangi siyasetçi olursa olsun, bugün ak dediğine yarın kara diyebilir.
Örneklerini sıralamaya kalksanız sıralamanıza imkan yok; ciltler tutar.
O yüzden gün neyi gerektiriyorsa öyle konuşmak, “doğru”nun yerini almış durumda.
Gerek iktidar, gerek Cumhur ittifakı küçük ortakları, gerek muhalefet…
Hepsi “dün dündür, bugün bugündür” yarışında…
Hiçbir ilke yok.
Söylemlerin arkasında durmak yok.
Nabza göre şerbet.
Rüzgara göre hareket.
Ne derseniz deyin.
Ne de olsa her partinin kemik kitlesi var; onun verdiği ego mu desek, güven mi desek; ne doğruyu görüyorlar, ne düşünüyorlar…
Doğruyu görmeyen ve doğrunun yanında olmayan; ilkeli duramayan bir siyaset topluma ne verebilir?
Maalesef kör bir bakışla ve gün kurtarılarak geçiştiriliyor siyaset.
Ama olan kuşkusuz bu güzel ülkenin geleceğine oluyor.
Gerek iktidar gerek muhalefet aslına bakarsanız aynı ipin üstünde…
Toplumun hepsini silkelemesi gerek ki hepsinin aklı başına gelsin…
İktidar, gücün verdiği rahatlıkla zaten görmez ve duymaz haldeyken muhalefet ise son seçim sonuçlarının verdiği psikolojik çöküşün altında darmaduman oldu.
Ne kadar zor olursa olsun Millet ittifakı; ortak paydada buluşulabileceğinin olumlu bir göstergesiydi.
Ama meğer o ortak paydanın altı boşmuş, koca bir sıfırmış…
Seçim öncesi gördüğünüz her ne varsa olumlu olarak yorumlanan…
Yerle bir hepsi.
Ve velev ki Burak Kut’un şarkısındaki gibi olsun her şey:
“Doğru söylesem kimin umrunda, yaşandı bitti saygısızca!”
Peki şimdi geçmişe takılmak; geçmişi anlatmak, geçmişte olup biteni zorlamalarla, başkalarının isteği imiş gibi lanse etmek neden?
Günlerdir ve aylardır hep aynı manzumedeyiz.
Bizi zorladılar, başkalarının isteklerini yaptık, başkalarının dediklerini yapmayacağız, alet olmayacağız, ittifaklarda yokuz, kendi yolumuzda yürüyeceğiz…
Amenna…
Kim ne diyebilir ki?..
Parti organlarınız karar alır o yolda yürürsünüz.
Sonuçlarına da katlanır, kendi seçmeninize de gerektiğinde hesap verirsiniz…
Ama sürekli bir şikayet hali ve geçmişi anlatmak neden, bunu anlayabilmiş değiliz…
Geçmişe takıldığınız zaman geleceğe nasıl bakacaksınız?..
Muhalefet, Türkiye’nin hiçbir temel meselesinde ortada yok, varsa yoksa seçim yenilgisi.
Acı ama aylardır görünen tablo bu.
Birbirlerini kötülüyorlar; sayıları epey azalmakla beraber ülke gündeminin sorunlarına parmak basan milletvekillerini tenzih ediyoruz, kendi içlerinde kavgalı hallerinden vazgeçmiyorlar…
O yüzden seçimlerin ardından gereken sorumluluğun yerine getirilmesi şart.
İktidarın değişmesi isteniyorsa önce muhalefetin “siyasi aklı” değiştirmesi gerekiyor.
Bu olmadığı sürece; yenilenmeye fırsat verilmediği sürece sonuç aynı tas aynı hamam olacak.
Maalesef!