DOBRA DOBRA

Bugün yine kaldığım yerden devam ediyorum; dünkü yazımın sonunda sözünü ettiğim bu olgu
oluşturduğu yalnızlaşmış ve yabancılaşmış insan tipinin oto kontrolünü sağlayacak, ‘Homo
Economicus’ diye adlandırılan her zaman daha fazla faydayı amaçlamayı yani çok daha fazla olan
insanı kuşatabilecek umdelerden (ilkelerden) yoksun görünmektedir. En azından henüz bu yönde
genel kabul görebilecek bir çözüm sunamamaktadır. Bu durumda şimdi ihmal edilebilir gibi görülen
çok küçük bir azınlığın, hatta bireyin, teknoloji ve bilginin kendilerine sunduğu olanakları insanlık
aleyhine kullanma ihtimali ortaya çıktığında kolayca küresel bir tehdit halini alacağı açıktır.
Unutmamak gerekir ki, her uygarlığın üzerine kurulduğu evrensel bir şemanın merkezinde insan
vardır. İnsanın ihmali uygarlığın ihmalidir ve de uygarlıkların başarısı ve ömrü insanı anlayabilme
kapasiteleriyle doğru orantılıdır. İşte tam da bu noktada doğunun, batı uygarlığına daha doğrusu
insanlığa sunabileceği zengin evrensel değerleri vardır ve bunları sunmakta insanlığın geleceği için
cömert davranmalıdır. Küreselleşmeyi dünyanın azgelişmişleri birer ulus devlet olup olmama
sorunu olarak alma yerine, bu durumun bir süreç sorunu olduğunu kavrayıp kısa ve orta vadede
çıkarların çakıştığı gerçeğini de göz önüne alarak bu sürece katkıda bulunmaya çalışmalıdırlar.
Unutulmamalıdır ki; Artık kapalı sistemlerin bu iletişim çağının etkisiyle toplumların geometrik
olarak artan ekonomik ve özgürlük taleplerine yanıt vermeleri olanaksızdır. Toplumlar, bu talepleri
karşılayamayan yönetimlerin istemlerini güç kullanarak baskı altında tutma eğilimlerinin arkasında
küresel aktörleri görmektedirler. Bu durumda küreselleşmenin egemen güçlerini ciddi biçimde
rahatsız etmeğe başlamıştır ve bu yönetimler hem bu güçlerin hem de toplumlarının iki taraflı
kıskacı içerisine girmişlerdir. Çünkü toplumların refah ve özgürlüğe, küresel güçlerin de daha fazla
pazara ihtiyaçları vardır. Bu gerçeği doğru okuyanlar da hiç kuşkusuz ve de maalesef uzun dönemde
bu sürecin şimdinin gelişmişleri aleyhine içinde taşıdığı zaafları da kullanarak  karlı çıkacak
olanlardır.”
Yukarıdaki geniş değerlendirmenin son cümlesinde belirtilen süreçten kasıt; Bugünlerde gayet acı
olaylarla yaşadığımız sıkıntılı süreçtir. Yani terör sorunu, son beş altı yıldır iyice hissetmeye
başladığımız, bugünlerde ise maalesef ayak seslerini güçlü biçimde duyduğumuz hatta pandemi
nedeniyle hızla içine düştüğümüz ekonomik kriz, hatta çöküş denilebilecek biçimdeki kitlesel olarak
bizleri etkilemeye başlayan ekonomi kaynaklı sosyal sorunlar, siyasal çalkantılar, hep bu sözünü
ettiğim sürecin içinde görülmeli, değerlendirilmelidir!
Tüm bunlar küresel güçlerin, bölgesel ve yerel egemenlerin, nihai hedeflerine ulaşmada, istedikleri
sonuçları elde etmede uzun vadede kazançlı çıkma, kar sağlama amaçlarına bir şekilde hizmet
etmekte, deminden beri sözünü ettiğim sürecin maksimum ölçüde yani azami derecede fayda
sağlamasına yönelik gelişmelerdir. Yani onların işine gelen biçimde seyreden bu süreçten bizler değil,
onlar karlı çıkacaktır. Ama ne yazık ki; Akıl tutulmasının aymazlık halini yaşayan bizim toplumumuz
gibi toplumlar ve topluluklar geçmişte olduğu gibi yine hiçbir şeyin farkına varamayacak, benim
gibilerin yazdıklarından, söylediklerinden, anlattıklarından ibretlik dersler çıkartamayacak,
kıssadan hisse kapıp aymazlıklarından kurtulamayacak, atalet içindeki gaflet hallerinden
sıyrılamayacak, boynuna ilmiş geçirilmiş durumda çıkarıldığı darağacında ayağının altındaki
taburesini kendi tekmeleyecektir!.
Fazla sert oldu ama görünen gerçek budur!.
Tüm bunları yazarken yanılmayı, dolayısıyla kendimle ters düşmeyi o kadar istiyorum ki!.
Ancak yazmasaydım lütfen bana inanın kendimi çok ağır biçimde vebal altında hissedecektim..