Ülkeyi neye benzetiyorsun deseler tereddüt etmeden kaynayan Kazan derim.
Bu benzetme çok yeni sayılmaz 31 Mart yerel seçimleri sonrası yavaş yavaş tıkırdayan kazan şu günlerde resmen fokurduyor bundan hiç kimsenin zarar görmemesi en büyük dileğimdir.
Ancak bu dileğime katılmayan ve kazanın altına odun atan çok kişinin olduğunu görüyoruz. Ülkemizde ne kadar bilim adamı ve bu ülke için yanıp tutuşanlar varmışta hiç haberimiz yokmuş ancak uyandık demek ki herkes her şeye yorum yapıp asıyor kesiyor kısacası ağzı olan konuşuyor. Harp okulundan mezun olan teğmenlerin mezuniyetleri neredeyse zehir olacaktı bu konuda konuşanların tümünün gerçek fikirlerini bilmeyen yok hiçbir zaman birlik ve beraberliğe tahammülü olmamış toplumun değil bir avuç kişilerin çıkarlarını ön planda tutanlar diyebilirim.
Mezuniyet töreninde Mustafa Kemalin askerleriyiz diye haykıran genç teğmenlerin bu sözlerinden çok fazla rahatsız olan arkadaşlar hiç vakit kaybetmeden açıklamalarda bulunmuşlar. Gazeteci Cem Küçük ‘Mustafa Kemalin Askerleriyiz’ muhalefetin kullandığı dildir demekle yetindi. Küçük beklide çok şeyler söyleyecekti ama muhalefete dokunmak birilerinin hoşuna gider diye düşünmüş olabilir.
Eski Milletvekili Mehmet Metiner bu konuyla ilgili bakın neler döktürmüş o üniformanın altında yapılan davranış rahatsızlık verici asla kabul edilemez gereği neyse derhal yapılmalıdır askeri okullarda alım sistemi de mülakat sistemi de sil baştan gözden geçirilmelidir diyen Sayın Metier’e şunları söylemek isterim o üniformanın altında yapılan davranış diyor yemin töreninde üniformaları çıkarıp pijamamı giymelilerdi birde alım sistemi de mülakat sistemi de sil baştan değişmeli diyor hani mülakat kalkmıştı mülakatta sübanekeyi okuyamayanlar okula alınmasın deseydin daha iyi olurdu sanırım konuyla ilgili Memduh Bayraktaroğlu biraz cesaretli konuşuyor. Darbe isteyen yok ama genç teğmenlerin Mustafa Kemal’in Askerleriyiz dedikten sonra Demokratik laik sosyal hukuk devletine bağlıyız haykırışları siyasal İslam’a geçit vermeyeceğimizin garantisi gibi oldu sizde bir gün yeniden Atatürk ilke ve inkılaplarına saygı gösterenlerden olacaksınız diyor doğru söylüyor insanlar geçte olsa doğruyu bulma özelliğine sahiptir.
Aynı çatı altında olsa da farklı görüşlere sahip olabiliyor bunlardan bir örneği MHP’nin genç Milletvekili İsmail Özdemir Teğmenler için bakın neler söylüyor “bu gençlerin ebedi baş komutanları Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür genç teğmenlerimiz kanun, nizam , amir ve başkomutanlarına sadıktır vazifelerinin farkındadır kendilerine güvenimiz tamdır bu sebeple hiç kimse farklı yollara ve algılara sebebiyet vermemelidir. Yeni mezun teğmenlerimizin yolu ve bahtı açık olsun.” İşte bu kadar İsmail Özdemir vekilimi kutlarım öküz altında tren arayanlara kapak olsun.
Yaşanan bunca olayların ardından mezuniyet sevincini doya doya yaşadıklarını zannetmiyorum ve genç teğmenlerimizin olayından şimdiye kadar hiç bahsetmediğim.
Dilruba olayına değinmek istiyorum tüm Türkiye’nin yakinen tanıdığı ve bir sokak röportajıyla gündem olan haksız yere ceza yatan Dilruba bir çok siyasetçi tarafından ele alındı kimi haksız yere hapse atıldı Dilruba derhal salıverilmeli derken kimileri Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret etti toplumu kin ve nefrete teşvik etti dediler ve Dilruba hiç gündemde yokken bir gece ceza evinden salını verildi.
Ceza evine girişi de çıkışı da gündem oldu. Dilruba için Özlem Zengin bakın neler söylüyor. Olayın iki boyutu var biri hukuki diğeri siyasal benim kişisel görüşüm tutuksuz yargılanması. Açıklamaları cahilce sorumsuz bu konuyla ilgili ceza yaptırımına yargı karar verecek söylediği hiçbir cümle doğruyu ifade etmiyor ifadeler nezaketsiz ve yakışıksız çıktıktan sonra söyledikleri daha sorumsuzca hiç pişman değilim diyor üzgünüm demesini beklerdim tahliyeden sonra ceza yaptırımı olmayacak diye bir şey yok yargılama devam edecek bir ceza yaptırımı olacak.
Demek ki sipariş verilmiş AK Parti Gurup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin, Dilruba çıktıktan sonra üzgünüm demesini bekliyorsunuz üzülecek olsaydı o sokak röportajını vermezdi. Herkes el etek öpmeyebilir buda çok normaldir.
Bana göre yaşanan tüm bu olayların bir zaman çalmadan başka bir şey değil tüm vatandaşlar bunların farkında Önce Dilruba Hapse atılıyor on gün onu konuşuyoruz teğmenler yemin töreninde analarının ak sütü gibi hakları olan “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” dedi ortalık kaynayan kazana döndü bu kadar zorluklar içinde yaşayan karnını doyurmak için mücadele veren vatandaşların sorunları ne oldu 3- 5 yıldır vergi vermeyen veya vergi alınmayan iş adamları yüzsüz müteahhitler ne oldu ev kiraları ne oldu kepenk kapatan binlerce esnaf nasıl iflas etti.
Bu ülkede tarımın bittiği hiç kimse tarafından neden sorulmuyor sadece Balıkesir’de değil yurdun dört bir yanında ürünler tarlada kaldı domates toplanmadan tarlalar sürülüyor kavun, karpuz masrafını çıkarmıyor peki bunların tek sorumlusu emeği ile tarlasını işlemeye çalışan köylümü yoksa Tarım bakanı mı? T.C. Tarım Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı, Kastamonu doğumlu Bakırköy İmam Hatip Mezunu Uludağ Üniversitesi işletme bölümünü bitirmiş. Sayın Yumaklı 17 yıl bir boya firmasında çalışmış. Açılmayan Al Jazeera televizyon kanalını yönetmiş, Anadolu Ajansında Uluslararası Operasyonlar Direktörlüğü ve GÜBRETAŞ Gübre fabrikasında Genel Müdürlük yapmış kısacası Tarım Bakanımız her şeyi yapmışta saksıda bir çiçek yetiştirmemiş şu ülkeye ziraat fakülteleri açılsa da tarım bakanı kazansak.
Yorum yapın