KAYIP KUŞAK APOLİTİK GENÇLİK MİDİR?
Çok iyi anımsıyorum, 1980’lerde yetişen benimde içinde bulunduğum kuşağa yani yeni nesle 'apolitik
duruşu' nedeniyle ‘kayıp kuşak’ deniliyordu. Bizim dönemin gençliği aslında 'kayıp kuşak'
tanımlamasını, bu biçimde etiketlenmeyi kesinlikle hak etmiyordu. Çünkü seksenli yılların gençliğinin
önünde zorunlu olarak tek seçenek vardı; ‘Apolitik duruş!.’
Apolitik duruş içinde olmayan, öyle davranmayanlar o yıllarda mimleniyor, fişleniyor, en basit bir
durumda da olsa politik bir duruş veya tavır gösteriyorsa ‘otorite’ tarafından önce dışlanıyor, sonra
da baskı görmeye başlıyor, ona karşı tüm kapılar kapanıyor, yani kısacası hayatı karartılıyordu. 12
Eylül 1980 darbesi sonrası gençliğin düşünceden, okumadan, politikadan, yurt içi ve yurt dışı
sorunlardan kendini uzak tutmaya zorlaması, daha çok ‘gününü ve kendini kurtaran, popülist
kültürün tutsağı olarak eğlence merkezli’ bir gençlik haline gelmesi, bu gençlik kuşağına ‘apolitik
gençlik’ adı verilmesi elbette kendiliğinden olmamıştır. 1980 sonrası gençliğe ‘apolitik gençlik, kayıp
kuşak’ adı verilmesinin sebebi 1980 askeri darbe dönemi öncesi 1970’lerin gençlik kuşağıyla
kıyaslanmasından kaynaklanmaktadır. O dönemin ‘politik gençliği’ yani 1960’ların sonları ve 70’li
yıllarda yetişen ‘gençlik kuşağı’ fazlasıyla politize olmuş, siyasetin içine epeyce girmiş, sağ, sol
çatışmalarıyla kamplara ayrılmıştı. O nedenle 1980 öncesi kuşağın olumsuz biçimde seksenli yılların
‘apolitik gençliğin’ karşıtı olarak olumlu anlamda ‘politik’ bir gençlik kuşağı olduğu söylenemez.
Yetmişli yılların ikinci yarısında birbirleriyle her fırsatta çatışan, kıyasıya kavga eden, birbirlerine silah
sıkmaktan dahi çekinmeyen ve daha çok ‘terörize’ biçimde bir özellik gösteren bir gençlik kuşağına
‘sütten çıkmış ak kaşık misali’ sürekli olumlu atıflarda bulunmayı pek doğru ve dolayısıyla mantıklı
bulmadığımı özellikle belirtmem gerekiyor.
Bu kuşağa olsa olsa ‘ideolojilerle yoğrulmuş’ belki de ‘ideolojilerle beyinleri doldurulmuş ve
dolayısıyla yıkanmış’ fazlasıyla politik bir ‘gençlik kuşağı’ olarak tanımlamak daha doğru olur.
12 Eylül’den sonra ise 80 öncesinin ideolojik gençliğinden rahatsız olan egemen otoritenin; Hoşgörü
ve sağduyunun egemen olduğu, tartışma ve uzlaşma kültürünün bir arada oluştuğu, okuyan,
düşünen, sorgulayan, çözüm üreten bir anlayışta olması yerine yine başka bir olumsuz noktaya yani
bugünlerde ‘apolitik gençlik’ diye tanımlanan istikamete doğru kaydıklarını daha doğrusu
kaydırıldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz..
İnsanların gerçek anlamda düşünce üretebilmeleri için sistemin özgürlükçü bir yaklaşımla
düzenlenmesi gerektiğini de özellikle belirtmek gerekir. Bunun yanında insanları düşünmeye
zorlayacak belirli mekanizmaların oluşturulması da gereklidir. Üstelik bununla da kalınmaması, bu tür
oluşumlarla mekanizmalara da katılımın desteklenmesi, teşvik edilmesi gerekmektedir. Daha düne
kadar ve de halen birileri tarafından(!) tekdüze düşünen, standart giyinen, belli kalıplar dışına
çıkarılmayan beyinleri yıkanmış ‘dindar ve kindar bir gençlik’ istenirken, kimileri de diğer taraftan
gençliğin düşünce üretemediğinden, ülke ve dünya sorunlarına kafa yormadığından yakınıyor, onlara
seksenli yıllardan beri ‘apolitik gençlik’ demekte ısrar etmektedir. Bu durum apaçık bir çelişki değil
midir? Düşünce merkezli özgürlükçü yaklaşımların olmaması ya da özgür ortamların daraltılması
‘apolitizasyon’ sürecini hızlandırır. Bir kere gençlerin gerçekten orijinal fikirler üretmesini istiyorsak,
onları belli kalıplar içerisine sokmaya zorlamaktan vazgeçmemiz gerekmektedir. 'Daha özgürlükçü
yaklaşımlarla özgüvenli, alternatifler üreten, farklı düşünen ama kendisi dışındaki farklılıklara saygı
duyan insanların yeri ‘apolitik’ ile ‘ideolojik’ arasında bir yerdedir.'
Aslına bakarsanız, ifade ettiğiniz yani söylediğiniz fikirler, kullandığınız kavramlar ilgisiz bir şeylerle
irtibatlandırılarak sizin yıpratılmanıza sebep olabiliyor. O nedenle tez elden ‘gözlerimi kaparım
vazifemi yaparım, ya da sen işine bak gerisine karışma, ben işime bakarım, bana ne, kime ne,
sallabaşını, yap işini, al maaşını bak işine!’ gibisinden zihniyetlerden kurtulmak gerekiyor. Aksi halde
‘apolitik gençlik’ sadece seksenli yılların gençliği için değil, günümüz gençliği içinde geçerli bir tarif
yani tanımlama haline gelmekten maalesef kurtulamayacak, dahası 15 Temmuz 2016 kalkışması ve
sonrasında bugüne kadar geçen süreçten çıkarılması gereken ibretlik derslerin çıkarılmadığı da bariz
biçimde yani apaçık görülecektir. Benden söylemesi!.
Yorum yapın