Artık dışarı çıkmanın yeni bir kuralı var: Yanına kamp sandalyesini ve termosunu almadan evden çıkarsan eksik sayılıyorsun. Eskiden “anahtar, cüzdan, telefon” diye kontrol ederdik; şimdi listeye “katlanır sandalye” ve “çelik termos” eklendi.
Bir parkta, sahilde, festival alanında ya da çocukların okul bahçesindeki gösterisinde… Nereye bakarsan bak, bir sandalye ordusu! Üstelik bunlar öyle sıradan sandalyeler değil; bel desteği olanı, bardak koymalığı olanı, yan cebine atıştırmalık sığanı…
Termoslar da bu hikâyenin ayrılmaz parçası. Kahveler, bitki çayları, kışın salep, yazın buzlu limonata… Isı muhafazası öyle bir mevzuya dönüştü ki, bazen termosun içindekinin sıcaklığı ile sahibinin bakışları arasındaki tutarlılık farkını konuşuyoruz.
Peki bu sandalye-termos yükselişinin sebebi ne? Bence iki şey: ekonomi! Mekanlar o kadar pahalı ki insanlar para ödemedikleri yeşil alanları, parkları v.b. yerleri tercih eder oldu.
İkincisi pandemi. Dünyayı sarsan pandemi sonrası sıkışıp kalınılan kapalı alanlar yerine insanlar özgürce rahat hissettikleri alanları tercih etmeye başladı. İstediğin yerde oturabilmek, istediğin yerde kahveni yudumlayabilmek, şehir hayatında küçük ama tatlı bir zafer. Ayrıca yerler kapıldı mı? derdi yok her yer senin aç sandalyeni otur. Karışan yok görüşen yok.
Ama en komik an, etkinlik bitişinde yaşanıyor. Herkes aynı anda sandalyelerini katlamaya başlıyor, bir anda etrafta “şıkır şıkır, şak şuk” sesleri yükseliyor. Sanki hep beraber “Portatif Mobilya Operası” sahneliyoruz.
Bence yakında “Kamp Sandalyesi ve Termos Derneği” kurulursa şaşırmam. Yıllık aidat da termosla çay götürmek olur herhalde.
O yüzden dostlar, unutmayın: Sandalyenizi ve termosunuzu eksik etmeyin. Çünkü modern dünyada kimse “yer var mı?” diye sormuyor. Çünkü biz, sandalyesini yanında taşıyan nesiliz.
Saygılarımla.
Yorum yapın