Çinli Bilge Konfüçyüs’ün bu derin anlam içeren özlü sözü sahip olduklarını küçümseyen sahip olmadıklarını önemseyenlere kapak olsun!..

Benim bu sütunlardaki yazılarımı günü gününe takip edenler hemen anımsayacaklardır, son olarak benzer içerikte bir yazım geride bıraktığımız 2024 yılının 18 Aralık günü yine bu sütunlarda yayımlanmıştı. Elbette benim düşünceme göre ‘zaruret hasıl olduğunda’ her ne kadar bazıları tarafından ‘kendimi tekrar etmek sayılsa da’ tekrardan aynı şeylere dair yazmaktan anlatmaktan asla çekinmem ve de gocunmam!..

Bugünlerde pek fırsat bulamasak da ya da fırsat bulduğumuzda da ‘boş sohbetleri’ biraz yaşam felsefesinin derinliğine inerek ‘hoş sohbetlere’ anlamlı biçimde çevirmek istediğimde ola ki bana ‘felsefe nedir?’ diye soranlara Konfüçyüs’ün sözleriyle ‘Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir. İnsanlar olduklarını küçümser, sahip olmadıklarını önemser. Konuşmaya layık olanlarla konuşmazsanız, insan kaybedersiniz. Konuşmaya layık olmayanlarla konuşursanız, söz kaybedersiniz. Bilge olan kişi, insan kaybetmez, söz de kaybetmez. Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız!’ Gibi sözlerle kurduğum bu cümle ile yanıt veriyorum, çoğu kez…

Çünkü bana göre; Konfüçyüs’ün yaşadığı dönemde büyük bir karmaşanın hüküm sürdüğü ülkesinde topluma bir düzen getirmek ve insanları bireysel hayatlarında mutluluğa ulaştırmak için böyle bir öğreti geliştirdiğini kaydederek bu geliştirdiği öğretinin ana temasının ‘insancıl düzen’ olduğunu bilecek kadar felsefeden anladığımı düşünürüm!..

Belki anımsayacaksınız, daha önceki yazılarımın birinde Konfüçyüs’ün öğretisine göre, ‘iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır.’ vurgusuyla birlikte onu sevenleri ve inananları, yani sadık takipçileri tarafından bugüne taşınan ve milyonlarca insanın hayatında rehber olan Konfüçyüs felsefesinin temeli kabul edilen özlü sözlerden örnekler vermiştim. Bugünkü yazımda ise yine Konfüçyüs felsefesine göre; İyi yönetici olmanın sırrı dört yanlıştan kaçınmak, beş doğruyu uygulamaktan geçer.’ ilkesini onun öğretileriyle dilerseniz irdeleyelim. Peki, nedir o 4 yanlış ile 5 doğru, diye soracaksınız elbette doğal olarak…

O zaman hemen başlıyorum anlatmaya; bence o dört yanlış şunlardır: Birincisi; nasihat etmeden infaz etmek yani Gaddarlık. İkincisi; öğretmeden başarıyı ölçmek yani Kabalık.

Üçüncüsü; yönetimde gevşek olup sınırlar koymak yani ‘art niyetli olmak’

Dördüncüsü ise; özlük haklarının dağıtımında cimri davranmak yani ‘Otoriter Bürokrat’ olmak!..

Buna karşılık ‘yaşam felsefesine göre’ hayatın içinde uyulması gereken ‘beş doğru’ ise şunlardır; Müsrif olmadan eli açık olmak, asla gocunmadan daima çalışmak, haris olmadan istek duymak, hak ettiğini istemek, mağrur, kibirli olmadan doğal ve rahat davranmak, aksi, ürkütücü olmadan saygın olabilmek.

İşte tüm bu öğretilerin kapsamında İNSAN; ‘Bir şeyin haklı olduğunu bildiği halde o şeyden yana çıkmaz, taraf olmazsa, o insan gerçekten korkak bir insan demektir!’
Bu yüzdendir ki bana ‘Felsefe nedir?’ diye soranlara bu sizlere başından beri anlattığım öğretilerinden esinlendiğim o yüce bilge insan Konfüçyüs’ün 2 bin 560 yıl önce gereken yanıtları böyle verdiğini söylemekten kesinlikle hiç sakınmam!...

O nedenle Konfüçyüs’ün şu özdeyişi benim için her zaman çok anlamlı ve önemlidir; ‘Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir!..’

Konfüçyüs’ün bu özlü sözüne bugünün Türkiye’sinde verilebilecek tek karşılığında şu olduğuna inanıyorum;

“Elden ne gelir ne yaparsak yapalım ne söylersek söyleyelim, bizdeki etkin ve yetkin olan, kudretli egemen olduklarını zanneden birileri, uzun ipin daima kendisinin ipi olduğunu sanmaktan asla vazgeçmiyorlar, işte bütün mesele budur!..”

Felsefenin ne olduğunu, neye yaradığını uzun uzadıya anlatmaya, felsefenin temeli kabul edilen Konfüçyüs felsefesine dair şimdi olduğu gibi yeri geldiğinde daima daha fazla bir şey anlatmaya neden gerek gördüğümü bir kez daha tekrarlamakta büyük fayda görüyorum;

Ülkemizin özellikle son dokuz on yıldır içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik bakımdan yaşadığı toplumsal ortam ve koşullar, maalesef toplumun önemli bir bölümünde var olduğuna inandığım ‘akıl tutulmasının aymazlık hali ve sağduyulu bilinç eksikliği’ nedeniyle Konfüçyüs’ün felsefesinde yer alan ‘Aslında derin olan kuyu değil kısa olan iptir!’ Şeklinde çok derin felsefe içeren özlü sözün ‘kıssadan hisse kapılacak, çıkarılacak ibretlik felsefe dersleri de epeyce çoktur’ diye düşünmemden kaynaklanmaktadır!”

Yani laf olsun, diye ‘DURDUK YERE’ felsefe yapan biri değilim, yaşamımın hiçbir döneminde veya kesitinde de öyle biri olmadım!..

Bugün bu sütunlarda okuduklarınızı yazarken ve dolayısıyla anlatırken eğer felsefe yapıyorsam, yazılarımı felsefe temalı yazıyor, felsefe içerikli ve de dayanaklı kaleme alıyorsam, biliniz ki mutlaka çok ama çok önemli bir sebebi vardır. ‘O SEBEBİ’ de siz bulun artık!..