ILIMLI İSLAM’IN SONU GELDİ Mİ?

Amerikan gizli servisi CİA’nin Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Graham Fuller,
1980’lerde “Bırakın şu Atatürk’ü, İslam ile barışın” diyordu. Bu öğüdü dinleyen
bizim muhafazakarların bir kısmı ve onların çocukları, “bir şekilde Atatürk’ü bir
türlü bırakamadı, bırakmadı.” Ancak küresel gerçeği anlamaya ve de
kabullenmeye başladılar. Tüm kamuoyu araştırmaları bunu söylüyor, anlatıyor.
Anımsayacaksınız, bir de neoconlar vardı. Onlar okumuş çocuklar oldukları için
olsa gerek öteden beri çok kibirliydiler. Kendileriyle görüşen yabancı
diplomatlara böbürlenerek “Göreceksiniz bak, bizler tarih yazacağız, sizler
okuyacaksınız” diyorlardı. Bu türden yaklaşımlar, Türkiye’nin de tam göbeğinde
olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) gündeme getirdi. Sonra adı
Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) oldu. Fas’tan Doğu Türkistan’a kadar
uzanan bölgeyi kapsıyordu. Yönetimsel olarak “Sert İslami model” istenmiyor,
nasıl olacağı ayrı konu ama “Ilımlı İslam modeli” isteniyordu. Önceleri FETÖ bu
konuda yani Ilımlı İslam modeline geçişte ana aktör rolü üstlenmişti. Bunun acı
ve vahim sonuçlarını 15 Temmuz 2016’da yaşanan kalkışmada darbe girişimiyle
gördük, yaşadık. Bu konuda Ortadoğu’daki bir diğer aktör ise “İhvan-ı
Müslimin” yani Müslüman Kardeşler’di. Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan Arap
Baharı, Libya, Mısır ve Suriye’ye yayıldı. İhvan’ı, 1928’de  Mısır’da Hasan el
Benna kurdu. Birçok Ortadoğu ülkesinde sempatizanları olan örgüt, Mısır’da
başlatılan Arap Baharı sürecinin bir anlamda omurgasını oluşturdu. Örgütün
kolları Bahreyn’de Islah Hareketi olarak kendini göstermiştir. Arap Baharı
sürecine dahil olmayan Cezayir’de, “kara 10 yıl” olarak adlandırılan dönemde
ordu ile çatışan FIS içinde etkili grupları vardı. Dikkatle incelendiğinde İhvan’ın,
Vahhabi anlayışının etkin olduğu Suudi Arabistan’da, Ürdün’de, Filistin’de,
Suriye’de, Libya’da kolları vardır. Hatta Yemen’de ve buraya dikkat Irak’ın
kuzeyinde de çok daha etkin bir kolu vardır. Türkiye, İhvan’ın iktidara
yürüyüşünü, dönemin Başbakanı Erdoğan düzeyinde selamlamış, yeni modelin
yani Ilımlı İslam modeli içinde “laikliğin var olmasını düşünmelerini” istemiştir.
Bölge yani Ortadoğu ve Kuzey Afrika, doludizgin ılımlı İslam modeli denilen
yönetimsel modele doğru gidiyordu ki, beklenmeyen bir sorun çıktı. İhvan, Mısır
ile İsrail arasındaki barış antlaşmasına tereddütle yaklaştığını açıkladı. Her şey
birden tersine döndü, Mısır’da Mursi hapsedildi, Libya’da İhvancıların karşısına
Hafter çıkarıldı, Suriye’de isyan eden İhvancı gruplardan derhal destek çekildi.
Ortadoğu’da otoriter-diktatör yöneticilere geri dönülüyordu. Ilımlı İslam karşıtı
hareketlere Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri büyük maddi kaynak
aktardılar. Günümüze geldiğimizde Arap Baharı sürecinin başladığı Tunus’ta ve
Ortadoğu’da Ilımlı İslam’ın tanınmış ismi Raşid Gannuşi’nin partisi Nahda

etkisizleştirildi. Hukukçu Cumhurbaşkanı Said Kays, Gannuşi’nin başkanı olduğu
parlamentoyu feshetti. Bu hareketi Hafter ve Suudi yöneticiler alkışladı. Batılı
hiçbir ülke parlamentonun yanında yer almadı. Bu durumdan Ortadoğu
coğrafyasında artık “ılımlı İslam modeli” istenmediği sonucu çıkmaktadır.
İhvan’ın ılımlılaştırılması süreci İsrail’de de bunun karşıtı olan görüşleri
savunan Binyamin Netanyahu’yu güçlendirdi. Bu dönemin Ortadoğu’daki
aktörleri eski ABD Başkanı Trump ile çok iyi anlaşıyordu. Biden’ın başkanlığa
seçilmesi yeniden altüst oluşu beraberinde getirdi. Joe Biden yönetiminin
istemediği Netenyahu’nun karşısında sekiz parti birbirine yapıştırıldı, onlarında
iktidarları ancak sekiz ay sürdü. Biden’ın sevmediği liderlerden birisi de Suudi
ailesinin veliaht prensi Muhammet bin Selman’dı. Kaşıkçı cinayeti üzerine
yıkıldı. Biden yönetiminin Erdoğan’la ilişkileri de son NATO zirvesine kadar pek
sıcak değildi. Ancak Ortadoğu’daki yeni süreç, birbirini sevmeyen liderleri de
mecburen bir araya getiriyor. Erken seçimi kazanması durumunda
Netanyahu’nun düzelmeye başlayan Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmayacağı
yorumları daha şimdiden yapılmaya başlandı. Tüm bu anlattıklarım karşısında
Ortadoğu’da İhvan’a sempati duyan parti ve liderlerin kaybettiği apaçık
ortadadır. Küresel politika yapıcıları, Haziran 2023’e kadar Türkiye’de yapılacak
seçimlere, bu açıdan da büyük önem taşımakta olduğu görülmektedir. Gittikçe
demode bir hale gelen ABD güdümlü Ilımlı İslam modeli anlayışı tamamen yok
olacak mı, yoksa dönüşüp, evrilecek mi? Şimdi bu sorunun yanıtı merakla
beklenmektedir!..