Hoşgörü; içinde bolca anlayışı, sabrı, anlamaya çalışmayı, tolere etmeyi barındıran bir kavramdır. Olaylara yaklaşımı ılımlı, yargılayıcı olmayan, önce anlamaya çalışan, anlamasa bile şans vermeyi deneyen ve kınamayan bir tutumdur. Yaşadıkça edinilen ve öğrenilen bir kavramdır…

Hoşgörülü olmak çok önemli ve güzel bir özelliktir de suistimal edenler olmasa…

Nedense hoşgörülü olmayı aşırı tavizkar olmak, her şeye ‘tamam’ demek, yapılan hataları görmezden gelmek, hatta kendini ezdirmek gibi görenlerde var. O yüzden hoşgörülü olmak, bazı durumlarda başını derde sokan bir durum haline geliverir, suiistimal edenler sayesinde…

Hoşgörülü olmak; her şeyi kabul etmek değil, her şeye susmak, sabır göstermek de değil, yapılan yanlışları ve hataları unutmak ya da görmezden gelmek hiç değil!...

 Hoşgörülü olmak, kendini ezmelerine izin vermek de değil. Hoşgörünün de bir sınırı var. İnsanların tavırlarına, tutumlarına, hareketlerine, sarf ettikleri sözlerine göre, bu sınırı belirlemek elimizde. Çünkü sürekliliği olan hoşgörünün, suistimale açık olması da kaçınılmazdır!..

Her şeyi yumuşak karşılayan biri, gün gelir saf durumuna düşebilir. ‘Hoşgörü’ demek, ‘saflık’ demek değildir. Hatta herkesin ‘sırtındaki heybede’ olması gereken bir özelliktir. Hoşgörülü olabilmek için öncelikle kendini tanımak, anlamak ve sevmeyi bilmek gerekir. İnsan kendini seviyor ve tanıyorsa etrafını da anlamaya çalışır. Hoşgörü bir anlamda ‘esnek bakış açısı’ demektir. Hemen yargılamadan, kendine ters düşse bile meydana gelen olayı karşısındakinin penceresinden görmeye çalışıp, onu anlamaya çalışmak çok önemlidir. Ayrıca bu hoşgörünün kararı, ayarı ve dengesi de bir o kadar önemlidir…

Hoşgörülü insanlara bayılırım, onların yanlarında kendimi çok iyi hissederim, anlaşıldığımdan emin olurum ve hata yapma kaygısı hiç taşımam!...

Hoşgörülü insanları suiistimal edenlere ise hiç dayanamam, tahammül edemem! Onları gayet kötü niyetli bulurum. Karşısındaki insanı; ‘nasıl olsa sabırlı, esnek, anlayışlı, tolere edilebilen biri’ diye düşüncesizce ve bencilce davranılıyor ve konuşuluyorsa bu insanlar ‘evet’ kötü niyetli ve çıkarcı insanlardır. Kimse hiç kimsenin hoşgörü sınırlarını zorlamamalı, çünkü herkesin hayatta ‘kırmızı çizgileri’ vardır. Örneğin; kendinden başka kimseyi umursamayan bencil insanlara, anlattığını anlamayan ve duymayan sabit fikirli, bencil insanlara tahammülüm ve inancım yok. Çünkü gösterdiğim hoşgörünün onlar için bir anlamı yok!..

Kısacası hoş gördüğünüz bazı durumlar ya da kişiler sizi öyle yıpratır ki, artık onları hoş göremez hale gelirsiniz. Ama bu sizi asla hoşgörüsüz biri yapmaz. Sadece hoşgörü konusunda ‘seçici biri’ yapar!..