“Bu ne şimdi ne demek istiyorsun?” Diyenleriniz olacaktır. Olsun, eğer aşağıda yazacaklarımı okuyunca, anlayınca, hala aynı soruları soranlar olursa da ki olacaktır. O zaman onlara benim yerime “Hadi oradan, hala anlamadın mı?” Deyiverin artık!..

 Efendim, son beş, altı aydır, hatta neredeyse bir yılı aşkın bir süredir ve de özellikle 14- 28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasından 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerine ve bugüne kadar geçen süreçte bu sütunlarda yayımlanan yazılarımın büyük çoğunluğunda güncele ilişkin yazmayı, anlatmayı büyük ölçüde bıraktım sayılır. İşte bu nedenle okurlarımdan, dostlarımdan sitemler alıyor, almaktayım. Son birkaç aydır bu durumu yadırgayanlar, eleştirenler bir hayli fazlalaştı sayılır. Bu türden eleştirilere yönelik olarak ben de şunu söylüyorum belki de mazeret, bahane olarak...

 “Yazdık, anlattık da ne oldu, fincancı katırları mı ürküttük, kimlerin tekerine çomak soktuk? ne oldu yani Aynı tas aynı hamam!..”

Neyzen Tevfik’in dediği gibi;Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti. Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti. Hayat üç buçukla dört arasındadır ya üç buçuk atarsın ya da dört ...”

Ama ben soranlara yine de yanıt vermekten geri durmuyorum, asla durmayacağım. Ancak, başta da belirttiğim gibi yazmayacağım, en azımdan bir süre daha yazamayacağım. Çünkü inanın içimden gelmiyor. Hele ki yakın geçmişte olduğu gibi öyle ayrıntılı biçimde ‘memleketin ahval şeraitine dair’ kapsamlı analizler, yapmayacağım, öngörülerde bulunmayacağım. Ama dedim ya soranların sorularını da asla yanıtsız bırakmayacağım. Bu arada bu konularla doğrudan ilişkili değil ama yazılarını beğenerek okuduğum, takdir ettiğim üstat Soner Yalçın’ın geçenlerde SÖZCÜ Gazetesi ve ODATV İnternet sayfasında eşzamanlı yayımlanan bir yazısı gözüme çarptı. O yazıyı ilgiyle ve beğeniyle okudum ve bugünkü yazımda Soner Yalçın’ın o yazısından kısa alıntılar yaparak bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Soner Yalçın söz konusu o yazısında, Felsefeci Platon, ana karakteri öğretmeni Sokrates’in savunması olan ‘Diyaloglar’ adlı eserinde ‘İnsan, diyalog varlığıdır’ özdeyişine vurgu yaparak şu huşuları belirtmektedir:

Diyalog; anlaşma, uyum sağlama ve bu yolda çalışma anlamını taşır. Diyalogun olmazsa olmazı, akıldır. Akıl yetisine sahip bir varlık olarak insan, düşüncelerini, duygularını ve yapıp etmelerini dil ile ortaya koyar. Düşünce ile dil arasında akıl olmazsa ilişiksizlik sorun doğurur. Çok daha derinde çok daha ağır bir sorunumuz vardır, o sorunun adı da diyalogsuzluktur. Büyük eserinde Platon; devleti yöneten kişilerin dahi yasalara uyması gerektiğini belirterek, ‘Bir devlette yasa güçsüzse ve çiğneniyorsa bence yıkılış çok yakındır’ Demektedir. Sokrates ise yargılandığı ve ölüme mahkum edildiği mahkeme de son sözleri sorulduğunda şunları söylemiştir; “Her tehlike için, kişiyi ölümün elinden kurtarabilecek pek çok yol vardır, yeter ki o kişinin her şeyi söyleyebilecek ya da yapabilecek kadar ar damarı çatlamış olsun! Bundan, yani ölümden o kadar da zor değil kaçıp kurtulmak, çok daha zor olan kötülükten kaçıp kurtulmaktır. Zira, o daha hızlı koşar ölümden. Ben, yaşlı ve yavaş biri olarak daha yavaşı tarafından yakalandım, suçlayıcılarım ise becerikli ve hızlı olduklarından daha hızlı olan kötülük tarafından yakalandılar. Ben şimdi sizin tarafınızdan idam cezası hükmü giydirilmiş olarak ayrılıyorum aranızdan, onlar ise hakikat tarafından fesatlığa ve adaletsizliğe mahkûm edilmiş olarak!..” Soner Yalçın o yazısını şuna benzer sözlerle bitiriyor:Eleştirinin katledildiği, diyalogsuz bırakılan toplumlar yıkılmak zorundadır!

Beş ay önce 31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerden önceki süreçte siyaset işlerine aklının erdiğini, siyaseti iyi bildiğini iddia edenlerin ağzında hep şu söz vardı; ‘bu seçimde eğer ittifak yapılmazsa, büyükşehirlerin çoğunu kaybederiz, Balıkesir’i bile kazanamayız!’

Bende o zaman böyle söyleyenlere şu sözlerle karşılık veriyordum; “bu türden sözler, klişe laflar öğretilmiş ve dayatılmış çaresizlik içinde söylenmiş sözlerdir. İnanın hiçbir gerçeklik payı yoktur. Hem seçimlerde ittifak yapmak başka bir şey, iş birliğinde bulunmak ise bambaşka bir şeydir. Örneğin Balıkesir’de Cumhuriyet Halk Partisi kendi adayı ile seçime girerse Büyükşehir Belediyesini kazanma olasılığı epeyce yüksektir bana göre. Ancak 2019’da olduğu gibi Balıkesir’de İYİ Parti’nin veya bir başka partinin adayı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine girilir ve CHP’nin bu adayı desteklemesi istenirse, daha açık bir ifadeyle dayatılırsa inanın kazanması asla mümkün olmaz, ki 2019’da bu durumu bizzat yaşadık ve gördük. O nedenle 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde CHP’nin kendi adayı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine girmesi daha yararlı ve hayırlı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Demedi, demeyin sakın! Lütfen bir kenara not edin. Bu tespit ve öngörülerim büyük ölçüde yurt geneli içinde geçerli olacaktır, düşüncesindeyim” Demek durumunda kalmıştım o zamanlar…

Güncele ilişkin yazmıyorum, yazmak istemiyorum, dedim ama bakın yine de yazdım, anlattım. Elbette anlayana, anlayabilenlere!..

Önümüzdeki günlerde bu sütunlarda yayımlanacak başka yazılarımda belki yine yazar anlatırım ama şimdilik bu kadar sizlere de bana da yeter sanırım. Kalın sağlıcakla…