HEDEFE ERİŞMEK İÇİN HER YOL MUBAH DİYENLER!

Siyasal İslam’da ‘iktidara gelmek için de, kalmak için de, her yol mubah’ diyenler demokrasiyi daima ve her koşulda araç olarak kullanılır. Onlar çoğunlukla ve genellikle ‘daha çok özgürlük ve daha fazla demokrasi getireceğiz’ vaatleriyle iktidara gelirler. Daha sonra ise mevcut rejimin sigortaları, aynen elektrik sigortası gibi gevşetilir, yerinden sökülür..

Ülke yönetimi için liberallerle işbirliği yapılarak “Askeri vesayetin kaldırılması” planı, laik demokratik Cumhuriyet rejiminin koruyucu sigortası olan ordunun içine önce ‘Truva Atı’ gibi FETÖ’nün hain unsurlarının sokulması, ardından kumpas davalarıyla Atatürkçü komutanların hapse atılması, önceden kestirilebildiği halde her nedense ‘engellenmeyen o yüzden kanlı bir kalkışmayla hain bir darbe girişimine dönüşen kaos ortamı, sonrasında deyim yerindeyse bizden yana olanlarla olmayanların ayıklandığı arazi temizliği(!)

Kast ettiğim arazi temizliği yani aynı plan; hukuk, bürokrasisi ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı polis teşkilatında da yürütülmüş, böylece hukuk ve silahlı güçler, mutlak olarak iktidarın emrine alınmıştı. Geriye bir tek sistemin değiştirilmesi kalıyordu ki, o da ‘mühürsüz oyların geçerli sayılmasıyla’ sonuçları şaibeli bir referanduma dönüşerek ‘atı alan Üsküdar’ı geçmiş’ halde tek adam rejimine geçilmesiyle gerçekleşiverdi. Sonrasında “Hukuk da benim, adalet de benim, ben dersem o olur. Sen istediğin kadar haklı ol, ben ne dersem olacak! Halleri..

Bu tıpkı eğer suyumu bulandırıyorsan, yukarıda da olsam, seni afiyetle yerim kuzu” öyküsüne benzemiyor mu?.

Tüm bunları anlattıktan sonra yine başa dönecek olursak..

Siyasal İslam işte budur. Yani o zihniyeti taşıyanlar kendileri gibi düşünmeyen, yaşamayan, konuşmayanlar dışında olan herkesi ‘DÜŞMAN’ bellemiş ve belletmiştir. Cumhurbaşkanlığı külliyesinden başlayarak en tepeden en aşağıya kadar birlikte çalıştığı hemen herkes imam hatipli veya ilahiyat mezunu değil mi? Sorarım sizlere

İktidara gelir gelmez birkaç sene içinde kapatılan İmam Hatiplerin orta kısımlarını hemen açmadılar mı, daha sonra 4+4+4 garabet uygulamasıyla liselerin hemen hepsini imam hatibe çevirmediler mi? En üst kademeden en alt kademeye kadar, kadınlarımızı bürokrasiden uzaklaştırmadılar mı? Bunların hepsi yapıldı. Çünkü Siyasal İslam zihniyetini taşıyanlar he ne kadar hep inkar etseler de kadınlar onlar için en büyük tehlike imiş gibi görünmektedir. Onlar için kadın, ya BAYAN’ dır ya da HANIM’ dır ve kadın onlar için evde oturup yemek, temizlik yapacak, varsa çocuklara bakacak, yeri geldiğinde erkeğinin cinsel ihtiyaçlarını tatmin edecek bir üreme aracından başka bir şey değildir!.

Bunun en vahim, en belirgin örneği Afganistan’daki Taliban rejimidir. Taliban rejiminin en tepesindekiler kendi kızlarını, ikinci veya üçüncü eşlerini Katar’da Birleşik Arap Emirlikleri’nde Kuveyt’te veya Türkiye’de İngiliz, Amerikan, Fransız okullarında okuturlar, ama kendi ülkelerindeki genç kızların bırakın eğitim görmesini okuma/yazma öğrenmesine bile karşı durarak yasaklar. Yahu yakın zamanda İran’daki molla rejimi ‘başını açtı’ diye genç bir kızı öldürüverdi. Buna karşı düzenlenen gösterilerde tutuklanan yüzlerce kadını idama mahkum etmedi mi? Bunların bazıları infaz edilmedi mi? Sözde ‘İslam’ adına bu tüm yapılan zulüm ve vahşet, Siyasal İslam’ın ne denli vicdansız ve insafsız olabileceğini hatta olduğunu göstermiyor mu?.

Tüm bunlara karşın, akıl tutulmasının aymazlık halini inatla yaşamaya devam edenlere daha başka ne söylesem acaba!..