Gün geçtikçe artan ekonomik sorunlar, had safhaya ulaşan geçim sıkıntısı, cepheleşmeye/kutuplaşmaya varan siyasal ve toplumsal ayrışmaların beraberinde getirdiği türlü huzursuzluklar hatta çatışmalar son olarak da yeni bir Anayasa yapmaya yönelik tartışmalar yaşadığımız hayatın anlam ve önemini kat be kat arttırmaktadır…

O nedenle ‘yine yeniden bir kez daha yaşama dair yazmaya’ karar verdim ki en azından yaşadığımız hayat, anlam ve önemi kavranmış haliyle yaşansın. İnsan yaşamının içinde, iyiliklerde, kötülüklerde, iyilerde, kötülerde daima mevcuttur. Yaşamın olan her şey, yaşama da dair olandır. Önemli olan yaşama hangi açıdan nasıl ve ne şekilde baktığınızdır. Yaşama fanatik gözlüklerle tek açıdan bakarsanız çoğu kez karamsar, yaşama olabildiğince objektif ve iyimser bakarsanız, geleceğe daima umutlu bakmanız gerçekleşir. O nedenle bugün, yine yaşamın içinden, ya da kıyısından, ‘Life is life!’ yani ‘Hayat yaşamaktır!’ diyerek, ‘tekrardan yaşam üzerine bir şeyler yazmak istiyorum.’ Yazarken de bundan önceki ‘yaşama dair’ yazılarımda olduğu gibi, yine ibretlik ‘kıssadan hisse’ kapılacak öykülerden birini anlatmamın epeyce yararlı olacağını düşünüyorum. O zaman öncelikle, ‘yaşama dair’ bir öyküyü başlayayım anlatmaya. Yaşama dair, öykümüzün adı, “Hayatın anlam ve önemi üzerine…”

Eski zamanların birinde, bir adam, hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı! Hayatın anlamına ilişkin bulduğu hiçbir yanıt, ona yeterli gelmemiş ve başkalarına da sormaya karar vermiş…

Ama o başkalarından aldığı yanıtlarda ona yeterli gelmemiş. “Hayatın anlamına dair mutlaka tatmin edici bir yanıt olmalıdır!” diye düşünüyormuş. Diyar diyar dolaşıp herkese sormaya karar vermiş. Köyleri, kasabaları ve hatta ülkeleri dolaşmaya koyulmuş. Bu arada elbette zaman da durmuyormuş. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar biri ona:

“Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen, ona git belki o sana aradığın yanıtları verebilir!" demiş. Çok zorlu bir yolculuk sonunda yaşlı bilgenin yaşadığı eve ulaşmış o adam. Kapıdan içeri girmiş ve hemen yaşlı bilgeye hayatın anlam ve öneminin ne olduğunu sormuş. Yaşlı Bilge, “sana bunun yanıtını vermesine veririm ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor.” demiş. Yaşlı Bilge bir çay kaşığı vermiş, adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. “Şimdi çık ve bahçede bir tur at, sonra tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı kesinlikle eksilmesin, eğer bir damla zeytinyağı eksilirse hakkını kaybedersin!” demiş. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Yaşlı Bilge Adam bakmış ve demiş ki: ”Evet, kaşıkta yağ hiç eksilmemiş, peki ya bahçe nasıldı, nasıl gördün, gözledin orayı, beğendin mi?” Adam şaşkın biçimde yanıtlamış;

”Ben ama kaşıktaki yağı dökmemek için çok dikkat ettim, o yüzden ne bahçeye, ne de başka bir yere bakamadım ki!..“
Bunun üzerine yaşlı Bilge Adam; “Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, zeytinyağı dolu kaşık yine elinde olacak, ama bu kez bahçeyi de iyice inceleyip öyle gel!” demiş. Adam, tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş. Geri geldiğinde ise yaşlı Bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca, gördüğü güzelliklerden nasıl büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş, “ama elindeki kaşıkta hiç zeytinyağı kalmamış!” demiş ve eklemiş; "Hayat senin bir bakışınla anlam kazanır. Sen sadece bir noktaya odaklanır, sadece orayı görürsen hayatın akıp gider, sen asla farkına varmazsın. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın! Akıp giden zaman öyle anlam kazanır. Yani sözün özü hayatının anlamı, senin bakış açında gizlidir!.."

Öykümüzün kahramanı bunun üzerine, hayatın anlam ve önemiyle ilgili aradığı yanıtları bulduğuna karar vermiş. Saygıdeğer okurlarım; ‘Yaşama dair düşünürken, hayatın anlamını ararken, nasıl yaşadığınız kadar, yaşama nasıl baktığınız, ne düşündüğünüz, yani yaşam felsefenizde çok önemlidir!’ O nedenle bugünkü yazımın giriş bölümünde de belirttiğim gibi; ‘İnsan yaşamının içinde, iyiliklerde, kötülüklerde, iyilerde, kötülerde daima mevcuttur. Yaşamın içinde olan her şey, aynı zamanda yaşama da dair olandır. Önemli olan yaşama hangi açıdan nasıl ve ne şekilde yani nereden baktığınızdır. Yaşama fanatik gözlüklerle tek açıdan bakarsanız çoğu kez karamsar bakmış olur ve çoğunlukla yanılgıya düşer, üstelik fazlaca umutsuzluklar yaşarsınız. Yaşama olabildiğince objektif ve iyimser bakarsanız ise geleceğe daima umutlu bakmanız da gerçekleşmiş olur!..’

Bu yazdıklarımdan ötürü bilmem bana hak verir, doğru bulur, beni destekler misiniz? Ne olursa olsun, enseyi karatmamak, karamsar olmamak lazım, öyle değil mi? Siz aksini düşünüyorsanız, lütfen yazdıklarımı umursamayın, akıl tutulmasının aymazlık halini yaşamaya devam edin!..