31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerin hemen ertesinde Nisan ayı ortalarında yine bu sütunlarda yayımlanan aşağıda biraz özetlenmiş haliyle okuyacağınız yazımda bakın neleri anlatmış neler yazmışım;
Bundan tam olarak 22 yıl önce ‘muhafazakar demokrat’ iddiasıyla iktidara gelen ama özellikle 2008’den sonra ‘siyasal İslamcı’ kimliğiyle öne çıkmaya başlayan ve adım adım bugünlere gelen Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarlarında gericiliğin, yoksulluğun, kutuplaşmanın, adam kayırmanın adaletsizliğin ve hukuksuzluğun pençesinde kıvranan Türkiye’de halk; 31 Mart yerel seçim sonuçlarına bakıldığında bu iktidarın frenine basmış oldu.
O zaman şu soru akıllara gelmektedir; Neden geçen yıl yapılan 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde frene basmadı, basmadı, bunlara ‘DUR’ demedi, O zaman da tüm bu sorunlar, baş gösteren tehlikeler hepsi yok muydu?
Elbette vardı, olmaz olur mu?..
Peki bu halka tüm bunların sorumlusu olan Cumhur İttifakı’nın karşısında sunulan seçenek neydi? AK Parti eskisi olarak bilinen kimi kovulmuş, kimi kaçmış, kimi onlardan bir sebeple ayrılmış, ayrılmak zorunda bırakılmış veya o camiadan dışlanmış siyasal İslamcı kökenli sağcılar ve tarikatçılar ile derme çatma kurulan 6’lı masa. Ya da bir başka deyişle Millet İttifakı. O dönemde belki anımsayacaksınız bu sütunlarda çok yazıp anlattım; bunun ne kadar yanlış olduğunu ama en başta CHP’nin o zaman ki aparatları neredeyse tamamı büyülenmiş, kulakları uyarılarıma tıkalı gibiydi. Toplumda büyük bir yılgınlığa neden olan o seçimlerden sadece on ay sonra ülke çapında böylesine bir pozitif anlamda silkinişi daha doğrusu uyanışı belki en başta ben, hemen hiç kimse tahmin edemedi. Doğruya doğru!..
İstanbul, Ankara gibi kentlerde, 58 yıllık yaşamımın çok büyük bölümünü yaşadığım memleketim Balıkesir’de bu kez yılların müzmin ana muhalefeti haline gelmiş Cumhuriyet Halk Partisi’ni bu kez kazanabileceğini öngörebiliyordum ama 31 Mart’ta ülke çapında bu denli büyük bir zafer denilebilecek biçimde çoğu yerde ezici çoğunlukla gelen sonucu dolayısıyla başarıyı doğruyu söylemek gerekirse ki gerekiyor o nedenle açıkça itiraf ediyorum; ben de öngöremedim yani bilemedim!..
Neden derseniz; Bu İktidarın özellikle son 16-17 yıllık süreçte iyice artan acımasızca ve insafsızca yürüttüğü hukuka aykırı uygulamaları, montaj videoları ve terör kartını öne sürme metodu sizlerce de bilindiği üzere geçen yıl gerçekleştirilen genel seçim sürecinde de çok sert biçimde kullanıldığı gibi artan dozda bu yerel seçim sürecinde de kullanıldı, ama bu kez tutmadı. Öyle görünüyor. Bunun nedenlerini apaçık görmek, anlamak için bu iki seçim arasındaki on aylık süreye iyi bakmak ve irdelemek gerekiyor. En başta ve en önemlisi 6’lı Masa’nın çökmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılması, yerine Ekrem İmamoğlu destekli Özgür Özel gelmesi ve bu süreçte yaşanan gelişmelerin bizlere ‘DEĞİŞİM’ şeklinde sunulması…
İşte tüm bunların yaşandığı sürecin 31 Mart yerel seçimlerine ne denli yansıdığını çok iyi biçimde objektif olarak doğru irdelemek gerekmektedir. Ancak gelinen noktada bir virgül verip şunu belirtmek ne doğrusudur kanımca; Ekonomik sorunların getirdiği krizin silindir gibi ezip geçtiği emekliler ve emekçiler son nefeslerini vermek üzereyken AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onlarla adeta alay eder gibi bütçede onlar için kaynak yani para kalmadığını söylediği, Filistin/Gazze sorunu iç siyasette malzeme olarak kullanılırken İsrail ile ticaretin son hızla sürdürüldüğü, adliyelerde şeriat ve hilafet çığlıklarının atıldığı, anayasanın ilk dört maddesinin açıkça tartışmaya açıldığı, iktidarın 29 Ekim’de Cumhuriyetin 100. yılında kutlama yapmaktan bile kaçındığı bir ortamda, seçmenler bu gidişata birilerinin dur demesi gerektiğini görmüş ve gereğini de yapmıştır. O nedenledir ki muhalefetteki ittifak siyaseti bozulup partiler kendi adaylarını çıkarınca da seçmen AKP’yi cezalandırmak için onun karşısında en şanslı gördüğü adaylar yani onların arasında en güçlü gördüğü CHP’li adaylar için oy kullanmıştır. Karşıdevrim söylem ve hareketleri fütursuzca bu kadar azmışken, halk yoksulluktan inim inim inlerken halk tarafından gereğini yapılmış ve AK Parti yerel yönetimlerdeki iktidarından düşürülmüş yerel de sandığa gömülmüştür. Tüm bu nedenlerle öyle inanıyorum ki; 31 Mart’ta alınan bu sonuçlar, öncelikle sağduyulu seçmenin, Atatürkçü, Cumhuriyetçi demokrasiyi savunan laik kesimin başarısıdır!”
Evet, bundan tam da yedi ay önce bu sütunlarda yayımlanan yazımda yukarıda biraz özetlenmiş haliyle okuduğunuz yazımda görüş ve düşüncelerimi böyle ifade etmiştim. O günden bu günlere siyasal ve sosyal ortama, ekonomik koşullara bakıldığında olumlu anlamda değişen bir şeyler var mı?
Yok elbette!..
Aksine ‘OLUMLU’ diyebileceğimiz, ‘POZİTİF’ anlam yükleyebileceğimiz bir şeyler olmadığı gibi kanımca her şey daha da kötüye gitmektedir maalesef!..
Yorum yapın