GENÇLER NEDEN APOLİTİK..

Baskıcı yani despot denilen iktidarların en büyük korkusu, gençlerin politika ile
ciddi ve aktif olarak ilgilenmeleridir. Çünkü gençlik her zaman enerjiktir,
atılgandır, her şeyi göze alarak inandığı politik hedefine doğru koşar adımlarla
gider. Baskıcı, despot bilinen yönetimler ise her söylenene ve istenene boyun
eğen, az da olsa verilene razı olan, hiç itiraz etmeyen, daima talimat ve emirlere
biat, itaat eden bir gençlik isterler. Sizin anlayacağınız ‘İsyancı ve itirazcı bir
gençlik’ daha doğrusu biat ve itaat etmeyen sorgulayıcı bir gençlik iktidarın o
türden despot iktidarların korkulu rüyasıdır. 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart
1971 muhtırası sonrası izleyen süreç ve de 12 Eylül 1980 darbesi gençliğin
özgürlüklerden yana, asla boyun eğmeyen, itaat ve biat etmeyen sorgulayıcı,
akıl ve bilimi esas alan türden potansiyel gücünü toplumu daima yönetmek ve
kontrol altında tutmak isteyen faşist güç odaklarını, hep ürkütmüş ve böylece
dış odakların destekleriyle ‘apolitik gençlik’ projesi denilebilecek bir kapsamlı
proje uygulamaya konulmuştur..
Onlara göre gençlerin; kendi işine baksın, politikadan daima uzak dursun,
politika denilen rezilliklere politikanın çamuruna asla bulaşmasın.”
Denilmekte istenmekteydi. 1960’da başlayan birbiri ardına gerçekleşen askeri
darbelerin ve müdahalelerin temel ana tezi bu olmuştur. Sözünü ettiğim bu üç
darbe ve müdahalelerde ülke yönetimi ile ilgilenen gençler suçlanmış ve onların
üzerlerinde ağır bir baskılar kurulmuş, hayatları karartılmış, yok edilmiştir.
Özellikle 1980 darbesi sonrasında politika gençler için “yasaklı alan” ilan
edilmiştir. Oysa aslına bakarsanız 68 Kuşağı idealist gençlik hareketiydi. 68
kuşağının İdealizmi, var olan koşullara asla razı olmayan, koşulları olması
gerekene ulaştırmak amacıyla çaba harcayan hareket olarak tanımlanmak en
doğrusudur. 68 Kuşağı sadece Türkiye’de değil başta Fransa olmak üzere hemen
tüm dünyada “dünyayı değiştirmek” amacıyla hareket etmekteydi. Fransa’nın
başkenti Paris’te 1967 yılının sonlarında üniversite öğrencilerinin barışçıl
biçimde başlattığı kitlesel eylem hareketler kısa sürede 1968 yılında tüm
dünyaya yayıldı ve bu türden gençlik hareket ve eylemlerinin gerçekleştirildiği
ülkelerde toplumları kontrol altında tutma eğilimi içindeki başta siyasetçiler
olmak üzere tüm egemenleri çok korkutmuştur. 1968 kuşağı gençler ülkemizde
ve dünya üzerinde birçok ülkede “Bu kokuşmuş düzen bütün kurumlarıyla
ortadan kalkmalı, insanca bir düzen kurulmalıydı” parolasıyla harekete
geçmişlerdi. Ama egemen güçlerin kontrolündeki düzen, tüm kurumlarıyla bu
büyük gençlik hareketini bir parçacık denilebilecek ödünlerle hafif bir uyum
gösterisi şeklinde atlatmaya çalıştı ve böylece eski kudretli gücünü yeniden

kazanmaya çabaladı. İşte bu süreçte günümüze değin süren süreçte apolitik
gençlik projesi hayata geçilmiş oldu. Bu sürecin son 15 yıllık döneminde
Kapitalist sistemin en büyük yardımcısı da dijital değişim sürecinin uygulamaya
konulması ve dijital değişim sürecinin yaygınlaştırılması oldu. Artık her şey
adeta tüm dünya o küçücük ekranda o küçücük ekranda cebinizdeydi. Yani
iletişim, bilgi akışı, tüm dünyadan haberler, fotoğraflar, filmler, müzik, aklınıza
gelebilecek her şey bireyin küçük dünyası haline getirilmiş  yeni bir insan tipini
geliştirilmişti. Bunun adı; Pragmatik bireydi..
Pragmatik bireyin tanımı; Artık gücün toplumun elinden bireye geçmesi olarak
ifade edilmekteydi. Ekran karşısındaki birey, tuşlarla her şeyi yapabiliyor, her
gün gücü daha da artıyordu. Pragmatizm, var olan koşullara uyum sağlayarak en
çok yararı elde etmeye yönelen akım olarak tanımlanabilir. Bu durumda
değiştirmek değil, uyum sağlamak, fırsatlardan yararlanarak en büyük yararı
sağlamak amaçtır. Bu koşulların en çok gençleri etkilemesi de doğaldır. Çünkü
gençler, önlerindeki hayatı kendileri için en uygun koşullarla yaşamaya
yönlendirilirler. Eğer bu en uygun koşullar, önlerine çıkan fırsatlardan
yararlanarak elde ediliyorsa genç insanın seçimi de bu yönde olacaktır. Bu
da, idealist birey yerine, pragmatik ve oportünist bireyi yetiştirir, yerleştirir ve
başarıyı salt ona vaat eder. Oportünizm; fırsatlardan yararlanmak, en çok yarar
için rekabet etmek anlamını taşır. Böylece, koşullara uyum sağlayan,
fırsatlardan yararlanmaya çalışan, rekabetçi birey yaratılmış olur. Bu durumun
en çok etkileyeceği kesim ise doğal olarak gençlik kesimidir. Bu değişimi geçiren
gençlik, artık toplumu için değil, dünya için değil, sadece kendisi için düşünecek,
kendisi için çalışacaktır. Apolitik gençlik işte tam da budur. Bu kapitalist sistemin
yarattığı yeni insan modelidir. Bu türden apolitik bir genç artık, toplum
yönetimi olan politika ile asla ilgilenmeyecektir. Bu türden genç bireylerin tek
temel isteği ve talebi şu olacaktır: Bana istediklerimi verin ve bana asla
karışmayın!.
‘Peki, bütün gençler mi böyledir, böyle olacaktır?’ Diye soracak olursanız
yanıtım hazırdır; Elbette ‘bütün gençler böyle olacaktır, böyle olmuştur!’ diye
bir şey asla mümkün değildir, olamaz da. Günümüzde  sayılsa olarak epeyce
azalmış olsalar da ‘idealist gençler’ de halen vardır ve de olacaktır. Ama idealist
gençler toplumun değişen koşulları ve çağın değişim sürecinden dolayı bir parça
mutasyona uğramış olsalar da varlıklarını sürdürürken bunun yanında
pragmatik ve oportünist gençler de artan oranda toplumun içinde yerlerini
almışlar ve çoğalmaktadırlar. Bu türden örnekler dün de vardı, bugün de vardır,
gelecekte de hep var olacaktır. Önemli olan, toplumdaki sistemin neyi
desteklediği, neyi engellediğidir. Ben kendi adıma belirtmek isterim ki, her
zaman gençliğin değiştirici özelliğini ve hatta yeteneğinin farkındayım,

biliyorum. Gençlerin bu enerjiyi kapasitesi ve yetenekleri ölçüsünde
birleştirerek kendisinin de içinde olduğu toplumun yararına kullanmasını
istiyorum, bekliyorum. Çünkü hayatlarımız, başkalarının iradesine ve de insafına
bırakılamayacak kadar değerlidir. Çünkü bu yaşamsal sorumluluk tüm gençler
dahası bütün yaşlılar, kısacası kadın erkek hepimiz tarafından
paylaşılmaktadır!..