FINDIĞIN DAĞ ÜRÜNÜ KADAR DEĞERİ YOK
Fındık hasattı nedeniyle Karadeniz’de dede topraklarındayım. Her yıl Ağustos sonundan Eylül başına kadar benim için maneviyatı paha biçilemeyen topraklarda bulunuyorum. Büyüleyici doğasıyla mavinin yeşille harmanlandığı bir renk cümbüşünün içinde kendinizi cennetten bir köşedeymiş gibi hissediyorsunuz.
Ebetteki manevi değerinin yanında bir de fındığımıza, Ata ürünümüze sahip çıkmak, gelir elde etmek, biraz olsun bütçemize katkı yapmak her fındık üreticisi gibi bizimde beklentimiz oluyor. Ama bu şartlarda gelir etmeyi bir tarafa bırakalım ne kadar zararla kapatırız diye düşündüğümüz bir zamanı yaşıyoruz.
Giresun, Ordu ve Sakarya başta olmak üzere ülkemizde binlerce aile geçimini fındıktan sağlıyor. Fındık özellikle Karadeniz bölgesinin çayla birlikte tek geçim kaynağı. Dövizin, mazotun ve gübre fiyatlarının artmasından dolayı fındıktan yıllık geçimini sağlamak gibi bir durum artık maalesef kalmadı.
Bu seneki hasat zamanında fındık ekonomisinin nasıl bittiğine bir fındık üreticisi olarak bizzat şahit oldum. Doğu bölgelerinden gelen işçiler, il ve ilçelerde yapılanmışlar işçi piyasasını ele geçirmişler. Bir işçinin günlüğü 350 TL. Ve bahçelerde çalışan işçilerin çoğunluğu 10-12 yaşlarında çocuklar. Sarp arazilerde kalın ağaçlardan oluşan fındık dallarını çekmeye, toplamaya güçleri yetmiyor. Çalıştırmak istemediğimiz zamanda tüm işçiler sizi işi bırakmakla tehdit ediyor ve çalışmak istemiyor. Üretici ister istemez ürünüm yerde kalmasın diye çocuk işçileri de kabul etmek zorunda bırakılıyor.
Kendi araçları ile işçi taşıyorlar dışarıdan herhangi bir araç kabul etmiyorlar. Yürüme mesafesi olan 5-6 km yola 1500 TL nakliye istiyorlar. Ayrıca bahçede 10 kişi çalışıyorsa 16 kişi işçi ücreti alıyorlar. İşçilerin başında olan dayı başı diye tabir ettikleri kişiye 2 yevmiye, ahçı'ya 2 yevmiye, çuvallamayla uğraşan çalışana 2 yevmiye, sonuç olarak üretici 6 yevmiye kimseyi çalıştırmadan ödemek zorunda bırakılıyor. Bu da günlük 2100 TL üreticinin cebinden extra para çakması demek oluyor.
Bitti mi? Tabi ki hayır. Fındığı harmana getirince ayıklamak için “Patoz” denilen iş makinelerine saatliği 1500 TL’den para ödüyorsunuz. Harmanda kurutmak için günlerce uğraş veriyorsunuz. Hava güneş olsun diye Allah’a dua ediyorsunuz. Yağmur yağması demek senin ürününün ıslanması çürümesi ve onca emeğinin çöpe gitmesi demektir.
Bitti mi? Tabi ki hayır. Hadi şansın yaver gitti havlar güneşli geçti fındığını tüccara teslim ettin. Bahçenin temizlenmesinin günlük maliyeti 2000 TL. İlaçlamanın maliyeti 5000 TL. Kışlık gübrenin tonu 14.0000 TL.
Bitti mi? Tabi ki hayır. Cumhurbaşkanlığı tarafından 54 TL taban fiyat biçilen fındığın kilosu tüccarda 44 TL. Mecburen fındığını 44 TL’den tüccara vereceksin. Çalıştırdığın işçi para bekliyor. Ayıklayan Patoz'cu para bekliyor. İlacı gübreyi aldığın bayi para bekliyor. Devlet kurumu Toprak Mahsulleri Ofisine fındığınızı üç kuruş fazlasına vermeye kalktığınızda şartları çok ağır. Ayraca TMO’nun ne zaman ödeme yapacağı muamma. Bu şartlar bu maliyet ve bu fiyatlarla buyurun işin içinden çıkın bakalım.
Yıllar önce rahmetli Süleyman Demirel fındık dağ ürünüdür demişti. Yıllar sonra bugün Fındık dağ ürünü kadar itibar görmüyor. Biz de fındık piyasasını elinde bulunduran İtalyan Ferrero'ya dolayısıyla Avrupa’ya fındığımız peşkeş çekmeye devam ediyoruz.
Sağılacakla...
Yorum yapın