Özellikle yaz mevsimlerinde binlerce hektar ormanlarımız yanıp kül oluyor. Sebep ve neden ne olursa olsun bizlere nefes olan ağaçlarımız, bitkilerimiz, çiçeklerimiz ve içinde yaşayan canlılarımız yok oluyor. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır ve Mardin’de çıkan yangınlarda on beş vatandaşımız hayatını kaybetti. Son olarak Kuşadası alevlere teslim oldu. Yangın şehir merkezine kadar ulaştı.
Hayatını kaybeden sadece insan değil, yüzlerce canlı yanarak telef oldu. Vücutlarının tamamı yanan hayvanlar yerinden kıpırdayamıyor. Her yeri yanık keçiler, yılkı atları, karacalar ve hiçbir şekilde kaçma şansı olmayan kaplumbağalar ve sürüngenler. Kanatları olduğu halde uçamayan yüzlerce kanatlılar. Sadece acıyarak ve üzülerek izlediğimiz canlar bir yok oldu. Yüreğimizi dağlayan görüntüleri gördükçe insanlığımızdan utanır olduk.
Devlet olarak yeterli önlemler alınamamış acil müdahale edilememiş olabilir. Fakat İçinde merhamet duygusu, doğa, ağaç ve hayvan sevgisi kalmamış insanlara ne demeli? Ekolojik olarak oluşan yangınlarda yapacak bir şeyimiz yok doğanın kanunu bu. Halk olarak bilinçli değiliz. Herkesin bir ağaç gölgesinin altında ya da ırmak kenarında ateş yakma, mangal yapma keyfi vardır. Keyif'in sonunda yaktığımız ateşi söndürmeden ayrılıyoruz. Çöplerimizi hoyratça doğanın kalbine savuruyoruz. İçtiğimiz sigara izmaritlerini gelişi güzel sağa sola atıyoruz. Söndürmediğimiz o ateşler başka canları yakıyor. Doğadaki canların katili olarak iki kuruşluk keyfimizi faciayla sonlandırıyoruz.
Türüne, cinsine, yaşına, iklimine göre değişiklik gösterse de bir ağacın ortalama olarak 10-12 kişinin bir gün boyunca soluduğu oksijeni üretebildiği düşünülüyor. Yani sadece 1 ağacın kesilmesi bile 10-12 kişinin 1 günlük oksijen miktarının yok olması, başka bir ifade ile ömründen 1 gün eksilmesi diyebiliriz. Karada yaşayan hayvanların %80’inin hayatta kalması ormanlara bağlı. Hayvanların ölmesi demek ekosistemde büyük bir delik açılması ve aynı zamanda insanoğlunun besinden de büyük oranda mahrum kalması demek.
Sadece bir tane yetişkin ve büyük bir ağaç atmosfere yılda 150 ton su gönderebiliyor ve bu sayede yağmur yağabiliyor. Ormanlar olmazsa toprağın ısısı artar. Ağaçlar kurur ve devasa boyutta yangınlar çıkar. Bu yangınlar gökyüzünün kurumla kaplanmasına sebep olur, güneş yüzü göremeyiz. Tarım alanlarında hasat olmaz ve sonucunda da dünya çapında bir kıtlık söz konusu olabilir.
Toprak kaymaları, yani heyelanlar ve sellerin oluşumu artar. Ağaçlar kökleri sayesinde toprağın sel suyunu çok fazla çekmesini engeller. Ancak ağaçlar olmadığı takdirde toprak kaymasının ve sel oluşumunun yol açacağı maddi ve manevi kayıplar meydana gelir. İçme suyu, sanitasyon ve sulama ihtiyacının çok büyük bir kısmı için su sağlayan yeraltı su depolama kaynaklarına, su ağaç köklerinden damlar. Ağaçlar suyun kayıp gitmesine izin vermez. Suyu yer altında muhafaza eder. Yıllar içinde temiz ve taze suyun toprak altında birikmesini sağlar.
Doğa şifa kaynağıdır
Ağaçlar, hava kirliliğine sebep olan pek çok zararlı gaz ve partikülün temizlenmesinde rol alır. Bizler için zararlı gazların ve elementlerin temizlenmesini sağlayarak havayı temiz tutar. Bugün kullanılan ilaçların pek çoğunun kaynağı orman ve ormanda yaşayabilen bitkilerdir. Çok yaygın bir solunum rahatsızlığı olan astım hastaları için gerekli olan teofilin, kakao ağaçları sayesinde elde edilir. Kanser için kullanılan ilaçların yarısından fazlası da yine yağmur ormanlarındaki bitkiler sayesinde vardır.
Araştırabilirsin, daha pek çok faydasını göreceksin tek bir ağacın bile. Elbette doğa kendini yenileyecek, elbette yeniden yeşerecek ağaçlar. Ancak biz de üstümüze düşeni yapmak zorundayız. Sorumluluklarımız ise sokaklara çöp atmamak, ihtiyacımız olandan fazlasını almamak, yiyecekleri israf etmemek, duşta bile çok uzun süre vakit geçirmemek gibi çok basit ve gündelik adımlar ile başlıyor.
Unutmayalım; doğayı katletmiş olabiliriz ama yok edemeyiz. Buna gücümüz yetmez. Doğa bizlere yaratanın bir armağanıdır. Onun bize değil, bizim ona ihtiyacımız var. Eğer bir şey yok olacaksa bu doğa olmaz, biz oluruz. Tüm bunların farkındayız ama asla umutsuz değiliz. Çünkü yaşam, her zaman bir yolunu bulmuştur ve onun kendi yolunda ilerlemesine destek olacak insanların sayısı da hiç az değildir. Bir daha asla ve sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın hiçbir bölgesinde yaşanmaması dileğiyle. Ağacı sev doğayı koru, geleceğini kendi ellerinle yok etme doğana sahip çık.
Sağlıcakla…
Damga gazetesinden alıntıdır.
Saygılarımla
Osman Köse
Yorum yapın