DEPREME DAİR

Depremle ilgili yazmaya devam ediyoruz. Depremle ilgili ne kadar yazsak ne kadar anlatsak az. Acılarımız azalacak yerde her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Deprem olan bölgelerde fiziki enkaz belki kalkar ama içimizde ki enkazın uzun bir süre kalkmayacağı belli. Bu yıkımı uzun süre unutmak mümkün değil. Depremde kurtulanları veya depremde yakınlarını kaybedenleri dinlerken çoğu kez gözlerimiz, doluyor boğazımız düğümleniyor,  konuşmaya gücümüzün yetmeyip susmayı yeyleyeceğimiz zamanlar oluyor.

Yaşadığımız dünya çok garip. Hayat bitti dendiği anda başlıyor, başladı dendiği anda da bitiyor. Depremin olduğu o illerde akşamleyin yatarken ölenlerden kaç kişi ölümü aklına getirip ertesi sabah ölüme gözlerini açacaklarını düşünmüştür acaba. Ölüm öyle bir şey işte. İnsan hayatı bir pamuk ipliği gibi. Bir saniyede bile kopabiliyor. Her şeyi bildiğini söyleyenler veya zengin olduğu için her şeyi doğru yaptığını düşünenler vardı etrafımızda. Ama beş dakika sonra bile ne olacağımızı bilmediğimiz bir dünyada çok kimsenin hiçbir şeye hazırlıklı olmadığımızı son yaşananlar bize bir kez daha gösterdi.

On katlı, on beş katlı devasa binaların korkunç bir gürültüyle yıkıldığı, insanların korkuyla çaresiz sağa sola kaçıştığı, toprak ananın bile insanları ayakta tutamadığı, dağların parçalanıp devrildiği, birçok insanın enkaz altında hayatını kaybettiği o kıyametin korkunç görüntülerini nasıl unutacağız.

Toplum olarak psikolojimiz bozuldu. Evlere giremez, sığamaz olduk. Her an bir ürperti, korku endişe tedirginlik tarifsiz bir acı sardı sarmaladı her yanımızı. Şiddetin, korku ve kaygının içine hapsolduk. Nefes alamıyor, uyku uyuyamıyoruz. Acılarımızın hangisine yanalım, depremde yerle bir olan şehirlerimize mi, kaybettiğimiz onca canlarımıza mı, yakınlarını kaybedenlere mi yoksa onca yaralanan, sakat kalan insanlara mı veya yıllarca belimizi doğrultayamacağımız ekonomik kayıp ve milli servete mi yanalım.

Artık bundan sonrasına da bakmak gerekiyor. Bizim ülke ve millet olarak en büyük zaafımız başımıza gelen böyle büyük felaket ve afetlerden en ufak bir ders almayıp her şeyi en kısa zamanda unutmamızdır. Olanlardan hiç ders çıkartmayışımızdır.

Ülkemizin büyük bir bölümü deprem kuşağında. Uzmanların belirttiğine göre ayak seslerini duyduğumuz o büyük deprem meydana geldiğinde başta İstanbul olmak üzere Marmara ve Ege bölgesinin tamamı ve bütün şehirleri etkilenecek. Başta İstanbul olmak üzere bu şehirlere nasıl girilecek nasıl müdahale edilecek. Belki günlerce İstanbul un içine girmek bile mümkün olmayacaktır. Bu kıyamet senaryosunun bir simülasyonu yapılıp siyasilere acilen seyrettirilmeli. Yaşadığımız bunca acının arasında hala depremi bile siyasi malzeme yapıp, siyasi tartışmaya çevirmeleri bile çok acı bir şey. Ama bunca acılar arasında bile hala siyasi kavga peşinde olanların bir gün tepelerine böyle acılar tokat gibi iniyor.

Bundan sonra ne yapılabilir. Başta Japonya olmak üzere başka ülkelerde deprem konusunda yapılanlar örnek alınabilir. Japonya gibi yapılan binalarda –İzolatör-sistemi uygulanabilir.Yine Amerika Nasa gibi bir kuruluşta sadece deprem ve felaketlerle mücadele etmek için sosyal coğrafi askeri ve uzay konusunda eleman yetiştirerek hiçbir felaketi oluruna bırakmamak için gerekli tedbirleri önceden alarak her şeye hazır duruma getirilebilir.

Ülkemizde  siyasilerin her şeyi oya tahvil etmeleri alışkanlığından vazgeçip çok acele olarak ^^Doğal afetler ve Deprem Bakanlığı^^kurulmalıdır. Başına da bu konuda en iyi uzmanlaşmış kişiler getirilmeli gerekirse Japonya dan  getirilecek uzmanlar görevlendirilmelidir.Yapı inşa işleri , denetimleri ve kontrolleri doğrudan Ankara dan yapılmalı ve bu iş Belediye ve yerel yönetimlerin elinden alınmalıdır.Belediyeler   rant uğruna ,oy uğruna, eş dost parti yandaşlığı uğruna yeteri kadar kontrol ve denetim yapmamakta ve sık sık çıkarılan imar affı da gündemden çıkarılmalıdır.Başta deprem bölgesi olmak üzere hasarlı binalar yıkılmalı yeni yapılacak olanların usulüne uygun olarak yapılmalıdır.Yine başta İstanbul olmak üzere deprem bölgesinde ki bütün binalar elden geçirilmeleri ve hiç vakit kaybetmeden acilen yıkılıp yeniden yapılmalıdır.Devlet ve ülke seferber olmalı Devlet birkaç veya birkaç yıl bütün diğer harcama ve yatırımlardan feragat edip bütünü gücünü buraya vermelidir.İstanbul a göç kesinlikle durdurulmalıdır.

Son söz olarak çok büyük bir derdimiz olduğu ortada.Deprem bir geldi ,ülkemizi ve milletimizi can evinden vurdu.Sonradan daha büyük felaketler ve acılar yaşamadan ve vakit zaman kaybetmeden hemen bu gün harekete geçme vaktidir..Allah beterinden korusun.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.