Geçen hafta 15 Temmuz 2016’da yaşanan ‘O HAİN KALKIŞMA O KALLEŞ VE KANLI DARBE GİRİŞİMİ’ öncesi sonrası neler yazıp anlattığımı sizlere geniş biçimde yazı dizisi şeklinde sunmuştum. Sanırım geçen hafta ‘BU MEVZU BURADA BİTMEYECEK ANLAŞILAN!’ başlığıyla 1 Mayıs Perşembe günü bu sütunlarda yayımlanan yazımda ise bunun gerekçelerini anlatmaya çalışmıştım. Bugün de ‘o hain kalkışma, o kalleş ve kanlı darbe girişiminin’ on ve ya on beş gün sonrası bu sütunlarda ama o zaman ki DEMOKRAT gazetesinde yayımlanan 15 Temmuz konulu bir başka yazımı sizlere tekrardan sunacağım;
“Dün sabah evden işe giderken, yaşı benden biraz fazla bir adam seslendi; “Gazeteci kardeş gel bir çayımızı iç. Sana soracaklarım var.” Döndüm o adamın davetine icabet etmek için oturduğu çay ocağına doğru yöneldim. Buna uzatılan küçük tabureyi alıp bir kenara oturdum. Çayımın gelmesiyle birlikte daha bir yudum daha almadan gerçekten hacca gitmişliği var mı bilmiyorum ama ‘HACI’ lakaplı o adam başladı sormaya daha doğrusu anlatmaya; “Yahu ‘19 iş adamı tutuklandı’ diye yazıyor gazeteler. Listeye baktım, çoğunu tanıyorum. Bazılarını pek tanımasam da onların ağabeylerini, babalarını, amcalarını, dayılarını tanıyorum. Olacak iş değil diye düşünüyorum. Meğer onlarda darbeci paralelciymiş! Sen neden yazmıyorsun bunları yahu! Demokrat’ta yazılarını ekseriyetle okuyorum, hep üstü kapalı bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun, yaz be kardeşim, sen de hepsini yaz bunların!..“
Dedi dostça, kibarca ama biraz da sitemkar ve inceden fırçalarcasına bir ifadeyle…
O ağabeyimize yanıtımı hemen verdim elbette ama sözlerime şunu da ekledim; “Daha ne yazayım yahu! En son darbe kalkışması yaşanmadan önce yani 14 ve 15 Temmuz’da Demokrat’ta yayımlanan yazılarıma aç bak istesen Hacı ağabey. Sen de biliyorsun ki, yakın geçmişte adına hizmet hareketi, cemaat denilen bir hain güruh, daha sonra paralelci ilan edilmişti. Bunlara resmen FETÖ/PDY denilmeye başlanmıştı ki, bu hain çetenin ordudaki uzantıları darbe yapmaya kalkıştılar. Ben bunları yıllardır yazıyor, anlatıyorum. Yazmadığımı kim iddia edebilir ki. El insaf yahu!”
Yeri geldi, zaruret hasıl oldu, diye bir kez anımsatmakta yarar görüyorum; 14 Temmuz Perşembe günü bu sütunlarda yayınlanan yazımda bu hain FETÖCÜLER, paralelciler ile nasıl etkin biçimde mücadele edilebileceğine, edilmesi gerektiğine ilişkin yazımda aynen şu ifadelerle bakın neler anlatıyorum; “Paralel ile mücadele, Balıkesir gibi yerlerde tam anlamıyla kararlılık içinde sürdürülemiyor. Bunun nedeni bana göre çok basittir ve nettir; Parti teşkilatlarının çeşitli kademelerinde, AKP’li belediyeleri çoğunda, kamu kuruluşlarının önemli bir bölümünde yakın geçmişin cemaatçileri bugünün paralelcileri maalesef çöreklenmiş durumda olduğu söylenebilir. Paralelci olmasalar dahi onların desteği ve katkılarıyla bulundukları makam ve konumları elde etmiş, yani köşe başlarını tutmuş birileri, işlerine yaradığı, diledikleri gibi kullandıklarından ötürü olsa gerek AKP’nin kudretli egemenleri(!) tarafından her şeye rağmen korunup kollanmaktadır. Bu koşullar altında başta Balıkesir olmak üzere memleketin birçok yerinde paralel ile mücadele ne denli kararlılıkla ve ciddiyet içinde yürütülebilir ki, sorarım sizlere? Geçmişe dayalı dostluğum bulunan şimdilerde aktif siyasetin içinde yer almayan AKP’li bir dostumun ifadesiyle ‘Paralel ile mücadele de AKP’nin açmazı veya korkusu şudur; bir duvardan bir tuğla çeker, çıkarırsan, o duvar da büyük olasılıkla çöker!’ O nedenle Balıkesir’de paralel ile mücadele istenilen düzeyde yani kararlılık ve ciddiyet içinde maalesef sürdürülememektedir. Lütfen inanın, bu işlerin belgesi yani kanıtı olsa açıkça yazarım ama ne yazık ki yok ama adım kadar eminim! Bu memleketin he taşının altında ve hatta üstünde hala AKP’nin kudretli egemenleri sayesinde gemisini yüzdüren, tekerini çeviren, işini yürüten ve işini gördüren, nazı geçen, o kadar çok paralelci var ki! Bu paralelciler, basınından medyasına, iş ve siyaset dünyasına, belediyeler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına, bazı sivil toplum kuruluşlarına kadar o denli nüfuz etmiş, yerleşmiş ki, o AKP’li dostumun dediği gibi; Duvardan bir tuğlayı çekmeye kalksanız, o duvar mutlaka yıkılacak yani çökecektir!” Evet, bunları o hain darbe kalkışması yaşanmadan bir gün önce yazmıştım ve Demokrat’ta yayımlanmıştı. Bitmedi dahası var. O hain darbe kalkışmasının yaşandığı günün sabahı yine Demokrat’ta “Güç ve şeytanlık ile siyaset yapmak!” başlığıyla yayımlanan bir başka yazımın henüz başında ise aynen şu ifadeler yer almaktaydı; “Tarih boyunca insanoğlunun en büyük sınavı siyasetle olmuştur. Masum ve iyi niyetlerle başlatılan siyasi hareketler, sonunda maalesef asıl mayasına, gerçek mecrasına dönmüştür. İster sağcılık ister solculuk ister milliyetçilik ister Atatürkçülük, ister Alevilik ve isterse Sünni İslam adına yapılsın, Türkiye'de anlaşılan ve gelenekselleşen biçimiyle siyaset, tarihte olduğu gibi ‘Güce sahip olma ve gücü elinde tutma’ mücadelesinden başka bir şey değildir. “
15 Temmuz da çıkan o yazımda anlattıklarım elbette ki bu kadar değil. Ama bugünlük daha fazla uzatmamak adına kısa kestim. Sözlerimin sonunda şunu bir kez belirtmek ve vurgulamak isterim ki; 15 Temmuz’a kadar gelen süreçte bu hain paralelcilere ‘FETÖCÜLERE’ dair Balıkesir’de kimsenin yazamadığını, söyleyemediğini ben yazdım ve söyledim. Daha ne yazayım yahu!..
Yorum yapın