CUMHURİYET DEVRİMİ ZİHNİYET DEVRİMİDİR!

Bana göre; Cumhuriyet Devrimleri aynı zamanda dünya düşünce felsefesi tarafından da henüz tam anlamıyla kavranmış olduğunu düşünmüyorum. Bu durum aynı Türkiye’de de tam anlamıyla kavranmış ve de benimsenmiş değildir. Cumhuriyet Devrimleri aynı zamanda aklı, bilimi, sanatı önceleyen bir deneyimdir de. Ancak ne yazıktır ki, onu anlayacak kapasiteden yoksun yöneticiler tarafından çok erken terk edilen bir deneyimdir de..

Öte yandan Cumhuriyet devrimlerini sürdürecek kadrolar, özellikle de Atatürk’ün ölümünden sonra özgür olmayan sığ ve çapsız kafalar tarafından hep örselenmiş, engellenmiştir. Cumhuriyet Devrimlerinin özü genellikle cumhuriyetçilik, laiklik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik ve devrimcilik olarak bilinir. İlkelerin tümünün dayandığı öz; bağımsız, bağlantısız, özgür bir zihindir. Bu nedenle Cumhuriyet Devrimleri aynı zamanda bir zihniyet devrimidir. Devrilen ise bağımlı, nedensellik bağından yoksun, donmuş zihinlerdir. Yerine geçirilmeye çalışılansa, sorgulayıcı, eleştirel, kavramsal zihin, özgür akıldır. Bu anlamı ile Türkiye’de ‘Cumhuriyet Devrimleri’ tek kelime ile hümanist bir devrimdir ve aynı zamanda hümanizmin edimselleştirilmesinin yani olabilirliği edimsenmiş kılmak anlamında düşünüldüğünde eşsiz bir deneyimidir. Hümanizme göre; ‘Toplumsal ekonomik ve siyasal biçimler ilke değil sonuçturlar. İlke akıldır, düşüncedir. Bu salt her şeyin aynı zamanda düşünülür ve düşünce olmasından değil, düşünceye göre oluşmasından ve bu düşünceyi, düşünen faal aklın oluşturmasından kaynaklanmaktadır.’

 

İnsanları bölerek kurtarmaya çalışan ideolojilerin ilkesi kendi zamanlarının sorunlarına verdikleri ya da gösterilen tepkilerden kaynaklanır. Bu tepkiler haklı ama aynı zamanda zamansaldırlar. Söz konusu tepkilerin ortaya çıkmalarının nedeni, merkezi sorun olma konumundan çıktığı zaman, sönümlenirler, o nedenle sürekli ilkesel bazda veya ideolojik tabanlı olamazlar. Zamansal, toplumsal sorunların çözümleri için mücadele elbette haklıdır, gereklidir. Ancak sorunlar ve çözümleri için geliştirilen ideolojiler insanın, insanlığın gelişme idealini kökten değil bir daldan, bir yandan kapsarlar. Çünkü bir parçayı ilke alırlar. İnsanlığın gelişme ideali, bu sorunların çözümüne indirgenmek ile kısırlaştırılır, sınırlanır, küçültülür. Daha da önemlisi indirgeme en büyük yanılsamadır. İnsanın/insanlığın ideali bir sınıfın, bir ulusun idealinden çok daha fazlasıdır. Nicelik olarak fazlası değil, nitelik olarak fazlasıdır. Bu ideal, insan olmanın gereğini yerine getirme görevi olarak us dışına karşı usu geliştirmek ve özgürleştirmektir. Hümanizm, zaman ve mekan ötesi bir ideolojidir. Her zaman her yerde mutlak düzeyde geçerli olan ve hiçbir şeye göre olmayan bir ideolojidir. Hümanizmin hedefi olarak insanın özgürlüğü, ekonomik özgürlük düzeyine indirgenemez, ekonomik olarak özgürleşmiş insan özgür insan değildir. Bu kıyaslama, özgürlüğü maddi özgürlük düzeyine indirger, midesi dolu insanı özgür insan sayar. Oysa özgürlük, usun kendi kendisi ile olması ya da kendi kendisini her şeyde bulması ile ortaya çıkan ruhsal bir duyumdur. Cumhuriyet Devrimleri; sınıf devrimi, din devrimi ve benzeri devrimler değildir. Bu tür devrimler aslında akıl devrimleridir. Cumhuriyet Devrimlerinde görünen cumhuriyetçilik, halkçılık, devrimcilik, laiklik, milliyetçilik, devletçilik ilkeleri, Cumhuriyetin dönüştürdüklerini anlatmaya asla yeterli değildir. Bu yüzden dönüşüm, teokrasiden ya da monarşiden cumhuriyete, durağanlıktan devrimlere, ümmetçilikten milliyetçiliğe dönüş olarak anlaşılmaya çalışıldığı zaman dönüşümün bu ilkelerde de görülen ancak sırf bunlardan ibaret olmayan özü yani ruhu anlaşılamaz. Buradaki ilke, öz, ruh; us değişimidir, us tipinin değişimidir. Bilmem anlatabildim mi?

 Kusura bakmayın, bugün de biraz felsefe yapma gereği hissettim. Özür dilerim. Bu sütunlarda tekrar buluşmak üzere..