1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. ÇOCUKLARI SUÇA KİM İTİYOR?

ÇOCUKLARI SUÇA KİM İTİYOR?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son zamanlarda sık sık duyduğumuz bir cümle var: “Suça itilen çocuk…”

Peki, gerçekten bu çocukları suça kim itiyor? Özellikle liselerde öğrencilerin öğretmenlerine yönelik olumsuz davranışlarının artması hepimize aynı soruyu sorduruyor: Neden?

 

Ailenin Gücü Azaldı,

Sözün Ağırlığı Kalktı

Bir çocuğun ilk öğretmeni aileydi. Artık değil. Bugün anne-babalar, hayat mücadelesinin temposundan dolayı çocuklarına yeterli vakti ayıramıyor. Bazı aileler çocuklarını tamamen kendi hâline bırakıyor; bazıları ise aşırı korumacı davranarak sorumluluk duygusunu köreltiyor.

Bu dengesizlik, çocukların davranış dünyasını boşlukta bırakıyor.

Boşluk neredeyse, dolduran da orası oluyor. Sosyal medya, akran baskısı ve kolay yoldan popüler olma isteği.

Eğitimde Disiplin

Kültürü Zayıflatıldı

Önce “çocuğun duygularını incitmeyelim” diyerek yaptırım mekanizmalarını kaldırdık.

Sonra “öğretmen yanlış yapmıştır” diyerek otoriteyi ayaklar altına aldık.

Bugün geldiğimiz noktada, öğretmen sınıfa girerken sözünü değil, sesini duyurmakta güçlük çekiyor.

Öğrenci artık öğretmeni bir rehber olarak değil, bir otorite figürü olarak da görmüyor.

 

Görünmeyen Bir Öğretmen

Sosyal Medya

Dışarıdan bakınca masum bir eğlence platformu gibi görünen sosyal medya, aslında gençlerin davranışlarını en çok yönlendiren kaynak.

Küfür edenin popüler olduğu, saygısızlık yapanın alkışlandığı, şiddetin “içerik” olarak dolaştığı bir ortam…

Genç, gerçek hayatta göze alamadığı davranışları sosyal medyada ödüllendirildiğini görünce, bir süre sonra bunu okulda denemeye başlıyor.

 

Okullar, Eğitim Yuvası

Olmaktan Çok Sosyal

Alan Haline Geldi

Artık birçok öğrenci okula öğrenmek için değil, arkadaşlarını görmek için gidiyor.

Sınav baskısı, gelecek kaygısı, aile içi sorunlar… Bu duygusal yükler de eklenince gençler patlamaya hazır bir öfke taşıyor.

Öğretmen çoğu zaman yalnız; öğrenci ise kalabalıklar içinde bile yalnız.

 

Toplumsal Dil Sertleşti,

Çocuklar da Bu Dilden Öğreniyor

Siyasetin dili sert, sokakların dili sert, sosyal medyanın dili sert…

Bu sertlik haliyle çocuklara da yansıyor.

Kavgayı çözüm zannetmeye, saygısızlığı cesaret sanmaya başlıyorlar.

Peki, Çözüm Nedir?

– Aile yeniden eğitimin merkezine dönüşmeli.

– Okullarda disiplin mekanizmaları yeniden güçlendirilmeli.

– Öğretmenin itibarı korunmalı.

– Sosyal medya okuryazarlığı zorunlu hale gelmeli.

– Psikolojik destek birimleri gerçek anlamda aktif kullanılmalı.

Çocuklar suça doğmaz; suça itilmez. “Suça yönlendirilir”

Bu yönlendirme bazen ilgisizliktir, bazen yanlış rol modelleridir, bazen de geleceğe dair karanlık bir umutsuzluk…

Unutmamalıyız ki: “Bir çocuğu toplumdan kaybetmek, geleceğimizi kaybetmektir.”

 

-*-*-*-

 

Talihsiz Hayatlar (Gerçek Bir Hikâye)

 

Yıllar önce, seksenli yıllarda Afyon’da çalıştığım günlerde, her hafta aynı yolculuğu yapardım. Afyon’dan Kütahya’ya trenle gelir, oradan da Ankara İzmir hattındaki trene aktarma yaparak Balıkesir’e geçerdim. O bölgenin kış soğuğunu anlatmaya gerek yok; iliklere işleyen, insanın yüzünü yakan bir soğuktur. Eğer tren rötar yapmazsa, Kütahya’dan saat 23.00 de kalkan tren, sabaha karşı 04.45 gibi Balıkesir’e varırdı.

İstasyondan eve yürüdüğüm yolun üzerinde, Yırcalı Un Fabrikası ile Mortaş’ın karşısındaki boş alanda seyyar köfte satan biri dururdu. Ne soğuk, ne geç saat onun için meseleydi; tezgâhı hep oradaydı. Üstelik müşterisi de olurdu.

Bir sabah yine o soğuk tren yolculuğunun ardından Balıkesir’e geldim. Eve doğru yürürken aynı noktaya yaklaştığımda bir horlama sesi duydum. Etrafıma baktım, birini göremedim. Ocak ayının dondurucu bir gecesinde bu horlama ki-me aitti? Haftalardır gelip gittiğim bu yol-da ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Bir başka gelişimde aynı horlama sesini yeniden duyunca bu kez dikkatlice sağa sola baktım. Sesin seyyar köftecisinin arabasından geldiğini fark ettim. Yaklaştığımda gördüğüm manzara içimi burktu. Köfteci, arabasının altına kıvrılmış, üzerine yalnızca eski bir batta-niye almış, buz gibi havada uyuyordu. Battaniye o soğuğu nasıl kesecek? Nasıl rahat uyuyacaktı ki? Ertesi gün yanına gittim. Biraz sohbet ettik. Ailesi olmadığını, tek başına yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Huzurevine gider misin? Dedim. “Orada duramayacağını” söyledi. Buna rağmen, gitmek yardımcı olabileceğimi söyleyerek yanından ayrıldım.

Bir sonraki hafta geldiğimde arabasını yerinde göremedim. Merak ve endişeyle sabah erkenden oraya gittim. Sorduğumda aldığım cevap yüreğime bir taş gibi oturdu: Köfteci abi, o soğuk gecede, arabasının içinde donarak ölmüştü. Çok üzülmüştüm ve o günden sonra hayatın göremediğimiz ne kadar ağır yükler barındırdığını daha iyi anladım. Her gün yanından geçtiğimiz insanların hangi fırtınalarla mücadele ettiğini bilemiyoruz. Kimi için sıradan bir köfte tezgâhı olan şey, bir başkasının bütün hayatı, tabutu olabiliyor. Ne hayatlar var etrafımızda, bilmediğimiz, görmediğimiz. Herkes kendi derdini yaşıyor, kendi mücadelesini veriyor. Allah rahmet eylesin.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
sinirli
Sinirli
ÇOCUKLARI SUÇA KİM İTİYOR?
Yorum Yap
Giriş Yap

Balıkesir Birlik Gazetesi - Son Dakika , Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!