Yerel seçim süreci geriye doğru işlerken partiler ve adaylar seçimi kazandıkları takdirde yerel yönetimlerde uygulayacakları projeleri ortaya koymaya başladı. Bu süreçte gördüğüm odur ki; ‘sürdürülebilir kent’ oluşturma projeleri sunmak yerine, ‘bir verene karşı, biz iki veriyoruz’ söylemi üzerinden ilerlemektedir. Oysa yerel yönetimler, yurttaşlara doğrudan dokunan, ‘doğumundan ölümüne kadar’ ilişkisinin kopmadığı, ‘insan odaklı yönetimler’ hedef ve ideali olmalıdır. Şöyle ki; Doğanın korunması, yaşanabilir olması, fiziksel, sosyal, kültürel ve benzeri proje ve etkinliklerle kentlerin oluşturulması, birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi, yaratılan kentsel zenginlikten yurttaşların eşit yararlanmasına sağlamak mevcut olguların iyileştirilmesi de yerel yönetim anlayışı ile doğrudan ilintili olmalıdır. Bu nedenle siyasal partilerin, yerel yönetimler ile ilgili düşünce ve projeleri önemlidir. Son 20 hatta 22 yılda, ‘tek adam’ yönetimindeki AK Parti hükümetlerinin genelde ülkeyi, yerelde belediyeleri yönetme anlayışı kanımca kentleri suç işlemeye yatkın hale getirirken ayrıştırıcı, yağmacı, eşitsizliği artıran uygulamalara dayalı biçimde ilerlemiştir. Bu kast ettiğim anlayış; yerel yönetimleri hemşeri hukukunu asla korumayan ‘oligarşik’ yapıya, Belediye başkanlarını birer ‘oligark’ haline dönüştürmüştür. Bu nedenle bu önümüzdeki 31 Mart yerel seçimlerin gündemi, kentlerdeki oligarşik yapının yıkılmasına yönelik olmalıdır. Çünkü kentlerdeki zenginliğin eşit dağıtılması, ‘yıkımcılar’ tarafından kentlerin yağmalanmasının önüne geçilmesi bu yapının yıkılması ile çok yakından ilintilidir. Kentlerde değişimi önceleyen partilerin plan ve projeleri oluşturulan ‘oligarşik’ yapının bence yıkılması olmalıdır. Aynı zamanda da bu plan ve projeler devrimci, aydınlanmacı, çağdaş içerikler taşımalı ve gerici yapılanmalara kesinlikle izin vermemelidir. Yoksulluğun ve eşitsizliğin önlenmesi, en azından geriletilmesini öncelikli hale getirmelidir. Kadınların yönetime etkin biçimde katıldığı, kent yönetimleri hedeflenmelidir. Çünkü kentsel yoksulluktan ve eşitsizlikten, hukuksuzluktan en çok kadınlar etkilenmektedir. Kadının etkin olması o kast ettiğim ‘oligarşik’ yapıların yıkılmasını, yaşanabilir, uygar kentlerin oluşmasını ancak o zaman sağlayabilir. Bireysel anlamda kadınların kolektif biçimde özgüvenlerinin gelişmesini sağlar ve üretime katılmalarının önünü açar. Yaşadığı mahallelere ve kentlere karşı sorumluluk duygusunu öne çıkartır. ‘Dayanışmacı’ kişiliklerini geliştirerek ülkenin dolayısıyla kentlerin geriye sürüklenmesinin, hukukun ve insan haklarının örselenmesinin önünde aşılmaz setler oluşturur. Yerelde, kadınların yönetimlere etkin katılmasının değişik yöntemleri vardır. Bunlardan en etkin olanı, yerel yönetimlerin kadın işbirliği ile ‘Mor Mahalle’ adı verilen bir tür yerel ekonomik modelin uygulamaya konulacağı sistemin oluşturulmasıdır. Yerel yönetimler; her mahallede, mahalle sakini kadınlar tarafından kurulacak ‘kadın girişimci kooperatiflerine’ önderlik yapabilmeli, kuvvetlice desteklemelidir. Geliştirilecek bu iş ilişkilerinin öncelikli hedefi; yerel hizmetlerin, parkların, yolların bakımı, ortak alanların temizliği, çocuk ve yaşlı bakımevi hizmetleri gibi benzer hizmet ve etkinliklerin kurulacak bu kooperatifler üzerinden mahallerdeki kadınlara devredilmesine, onların evlerinde ürettikleri gıda ve el işleri ürünlerinin sergilenmesi ve satılmasına destek verilerek o kast ettiğim ‘mor mahalle ekonomisi’ modelinin evlerin içine taşınarak büyütülmesi olmalıdır, diye düşünüyorum. 38 gün sonra gerçekleştirilecek yerel seçimlerde kentlerdeki o ‘oligarşik’ yapının yıkılması, öncelikle kadınlar ve gençler sayesinde gerçekleştirileceğine inanıyorum. Bu nedenle bu yerel seçimlerde kadını önceleyen gençleri kucaklayan plan ve projeler başarılı olacaktır inancındayım. Çünkü öncelikle kadınlarımızın yoksulluğun ve eşitsizliğin tutsaklığından kurtulmalarının buna bağlı olduğunu bilmektedir. Kadınlarımız büyük çoğunluğu her sabah çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağı kaygısını yaşamak istemediklerini sıça dile getirdikleri için ülkemizde belki de ilk kez sonucunu kadınların ve de gençlerin belirleyeceği bir seçime gidildiği inancını kuvvetlice taşıyorum. Daha ne söyleyeyim, daha ne anlatayım yahu!..