BU GİDİŞLE DEİSTLER ATEİST OLACAK!..

Bugün itibarıyla Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felaketinin üzerinden tamı tamına 18 gün geçti. Bu deprem felaketinin özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’da yol açtığı korkunç yıkım ve resmi açıklamalara göre, şu ana kadar yaklaşık 43 bin can kaybının bizlerde neden olduğu büyük şok ve derin üzüntü halinin getirdiği ağır ‘Travma’ henüz atlatılamadı. Bu tür hallerde, bireyler, gittikçe kitleselleşen boyutta maneviyata daha çok sarılır, kaba bir tarifle ‘daha çok dindarlaşır’ derler ama bu kez kanaatim odur ki; Büyük deprem felaketi nedeniyle maneviyatın bu denli sömürülmesi, beceriksizlik, ihmal ve suiistimalleri örtmek amacıyla başta siyasetçiler olmak üzere yöneticilerin bu boyutta maneviyatı dinsel duyguları, inançları bahane etme durumu daha önce pek yaşanmadığından olsa gerek bu kez insanlarımız ve de özellikle gençler bırakın, deizme yönelmeyi, ateizme doğru kitleler halinde yol almaya başladı, diye düşünüyorum ne yazıktır ki!..

Bu öngörü ve tespitimin detaylarına girmeden önce dilerseniz, öncelikle bu deizm konusunu son birkaç gündür İnternet üzerinden yaptığım araştırmalar ışığında edindiğim ve derlediğim bilgilerle sizlere ana hatlarıyla anlatmaya çalışayım. Bir konuyu bilerek, bilgilenerek konuşmak ve tartışmak en doğrusu olacaktır, diye düşünüyorum. O nedenle öncelikle ifade etmeliyim ki; 'deizm kesinlikle bir inançtır!.'

Deizmi bir inançsızlık türü olarak nitelemek bence gerçeği bir türlü kabullenemeyen kabullenmek istemeyen dinci çevrelerin bir mücadele argümanıdır. Deizm bir inanç olduğundan ötürü deistleri de doğal olarak 'inançlı' kimseler olarak görmek durumundayız. Dinci çevreler kendileri gibi inanmayan herkesi inançsızlıkla suçladıkları için deistleri de bu şekilde tanımlama yoluna başvuruyorlar. Böylece muhtemel deist adaylarını engelleyebileceklerini sanıyorlar. Oysa bu mümkün görünmemektedir. Deizm, felsefe literatüründe Türkçeye 'yaradancılık' olarak çevrilmektedir. Bu da deizmde bir yaratılma inancının varlığını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Deizmde temel işlevi yaratmak olan bir Tanrı inancı vardır. Zaten deizm sözü de Latince Tanrı yani Allah anlamına gelen Deus sözünden türemedir. Buna Türkçe olarak bir nevi 'Tanrıcılık, Allahçılık, Tengricilik' diyebiliriz. Deizme göre; Bütün varlıkları var eden, yaratan bir Tanrı vardır. Kişi bu Tanrıyı kendi aklıyla keşfedebilir. Deizmde tek Tanrı inancı vardır. Deizme göre Allah, Tanrı, Tengri birdir. Tanrı, Allah bütün varlıkları var etmiş ve evrenin işleyiş kurallarını belirlemiştir. Evren Tanrı’nın koyduğu işleyiş kuralları çerçevesinde işlemektedir. Tanrı’nın evrene sürekli müdahale etmesi diye bir şey söz konusu değildir. Deizme göre din yoktur. Tanrı, peygamber yahut kutsal kitap göndermiş değildir. Tanrı’nın peygamber, kutsal kitap ve din gönderdiğine inanmak akıl dışıdır. Zira insan, zaten Tanrı’nın verdiği akılla neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayabilir, bilebilir. Bunun için vahye, peygambere, kutsal kitaba, dine gerek yoktur. Deizme göre insan, ahlaki kurallara uymakla yükümlüdür. İnsan yükümlü olduğu ahlak kurallarını aklıyla keşfedebilir. Deizmde ölüm sonrasına ilişkin düşünce net değildir. İyilik ve kötülüğün neden sonuç ilişkisi çerçevesinde sonuçlarını zaten dünya yaşamında herkes görmektedir. Bu nedenle, ölüm sonrası başka bir yaşam ve o yaşamda ödül ve cezanın olacağı şeklindeki düşünce genel olarak reddedilmektedir. Deizmde keramet, mucize, cennet, cehennem, cin, melek, büyü, şeytan, sevap, günah, ibadet, kader gibi kavramların yeri yoktur. Deizmde iyi insan olmak esastır. Günah ve sevap yahut haram ve helal değil iyilik ve kötülük vardır. Her insan iyilik yapmak ve iyi insan olmakla yükümlüdür. İyilik yapan, karşılığını iyilik olarak görür. Deizm insanların bireysel olarak keşfettikleri doğal bir inanıştır. Hatta deizm için mevcut bütün dinleri ve din mefhumunu reddeden akıl ve doğa dini denilebilmektedir..

Buraya kadar deizmin ne olduğunu edindiğim ve derlediğim bilgiler ışığında anlatmaya çalıştım. Bundan sonraki kısımda ise kimlerin deist olarak görülebileceğini kimlerin deist olarak nitelendirilebileceğini sizlere anlatmaya çalışacağım; Tarihsel deizmin sözünün ettiğim bu felsefi ve inançsal temeline rağmen deizme ilişkin farklı yaklaşımlar ve farklı anlamlandırma çabaları da söz konusudur. Şöyle ki; Tam anlamıyla deizmi benimseme de mevcut ve egemen dinsel anlayışa karşı geliştirilen bazı itirazcı tavır ve düşünceler deist bir yöneliş yahut deist bir tutum olarak görülebilmektedir. Dinlerin ve özellikle de günümüzde egemen olan İslam anlayışının değişmez kabul edilen kurallarına karşı değişimi savunan, yeni yorum ve görüşlerin ayetleri dahi farklı anlamlar yükleyerek yeniden anlamlandırılması gerektiği yönündeki tutum ve yaklaşımlar bu düşünceye karşı çıkanlarca deist bir tavır olarak görülebilmektedir. Hatta bazı dinci çevrelerce, dine inandığını söylediği halde amel etmeyen yani dinin kurallarını uygulamayan kişiler de deist hatta ateist olarak nitelenebilmektedir. Çünkü amel etmeyenin aslında inanmadığı için yahut çok büyük inanç sorunları yaşadığı için amel etmeye yönelmediği düşünülmektedir. Gerçek şu ki günümüzde din adına anlatılan pek çok söylem, sergilenen pek çok uygulama, bilgi ve iletişim çağının gençleri tarafından kabul görmemektedir. Özellikle çeşitli cemaat ve tarikat liderlerinin ve bir kısım ilahiyatçıların verdikleri fetvalar, açıkladıkları görüşler ve baskıcı tutum ve davranışları büyük tepki uyandırmakta, dahası dinin bütünsel anlamda sorgulanması sonucuna yol açmaktadır. Dinin kendisine ilişkin oluşan kuşkular, pek çok kimseyi ibadet denilen dinsel ritüelleri yapmaktan da doğal olarak uzaklaştırmaktadır. Bu uzaklaşmanın bir süre sonra dinin kendisinden de tümüyle uzaklaşma sonucunu doğurmasının mümkün olabileceği iddia edilmektedir..

Deizme yönelişin nedenlerinden birinin de dinin ve dinsel değerlerin basit, sıradan ve dünyevi çıkarlar için çok ahlaksızca kullanılıyor olmasının bazı kesimlerde yol açtığı travmalar olduğu söylenmektedir. Ki bu tespit doğrudur. Bugünkü yazımın başlangıç bölümünde bu konuyu açıklamaya çalışmıştım. Bu durumun özellikle de siyaset kurumunun bazı figürleri tarafından dinin bir siyasal propaganda aracı olarak kullanılıyor olmasının acıklı sonuçlar doğurduğu gözlenmekte, son deprem felaketi sonrasında açıkça görülmektedir. Pek çok kimse kendisinin din kullanılmak suretiyle aldatılmaya çalışıldığını fark etmesinin büyük bir sorgulamayı da beraberinde getirdiği apaçık ve de çok acı yalın bir gerçektir. O nedenledir ki, yazımın başlığında ve başında da belirttiğim gibi bırakın deizmi, insanımız ve özelikle gençlerimiz dinsel inançların bu denli kötüye kullanıldığı, maneviyatın bu kadar sömürüldüğü bir ortamda deist değil ateist olma yolunda ilerlemektedir, ne yazık, ne acıdır ki!..