Bir sabah haberlerini açtığınızda, bir okulda yaşanan zorbalık vakasıyla, iş yerindeki mobbing iddialarıyla ya da toplumdaki ayrımcılıkla karşılaşmanız işten bile değil. Peki tüm bu sorunların ortak paydasında ne yatıyor olabilir? Empati eksikliği.
Yüzyılda teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlerken, ironik bir şekilde insanlar birbirinden uzaklaşıyor. Sosyal medyada yüzlerce “takipçimiz” var ama çoğu zaman yan komşumuzun derdinden habersiziz. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz çağ, yalnızca dijital bir dönüşüm çağı değil; aynı zamanda bir empati çağı olmak zorunda.
Empati, sadece “üzüldüm” demek değildir. Birini anlamaya çalışmak, onun ayakkabılarıyla yürümek, olaylara onun gözünden bakmayı denemektir. Acıyı paylaşmak, sevinci anlamaya çalışmak, farklı olana saygı duymaktır.
Empati gösterdiğinizde, illa ki aynı fikirde olmanız gerekmez. Ama anlamaya çalıştığınızda, önyargılarınız erimeye başlar. Bu da iletişimi, uzlaşıyı ve barışı doğurur.
Çünkü empati, insan olmanın temelidir. İnsan ilişkilerinin sağlıklı olabilmesi için birbirimizi anlamamız şart. Ailede, okulda, iş yerinde ya da sokakta… Her yerde.
Çocuklar empati ile büyürse, daha az kavga eden, daha az yargılayan bireyler olurlar. Çalışma ortamlarında empati varsa, ekipler daha verimli ve yaratıcı olur. Toplumda empati varsa, kutuplaşma azalır, diyalog artar.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Savaşlar, ekonomik sıkıntılar, iklim krizi, göçler… Bu kadar karmaşık bir dünyada sadece kendimize odaklanmak artık sürdürülebilir değil. Başkalarının hikâyelerini anlamak, onların neler yaşadığını görmek; ortak çözümler üretmenin ilk adımıdır.
Ünlü yazar Harper Lee, “Bir insanı gerçekten anlamanın tek yolu, onunla aynı ayakkabıları giyip bir süre yürümektir,” der. Bugün belki bu ayakkabılar yıpranmış, hatta delik olabilir. Ama o yürüyüşü denemek, insanlığın kaybettiği en büyük değeri yeniden hatırlatabilir: anlamak.
Empati, sessiz bir devrimdir. Ne bağırır, ne çağırır. Ama değiştirir. Kırgın kalpleri onarır, uçurumları köprüye çevirir. Belki de bu yüzden, bugünün dünyasında en çok ihtiyacımız olan şey, birbirimizin hikâyesini anlamaya çalışmak.
Çünkü ancak anladığımızda, iyileşmeye başlarız.
Yorum yapın