Balıkesir artık yalnızca Ege’nin ve Marmara’nın bereketli topraklarıyla değil, Ankara’daki güçlü sesiyle de anılıyor. Bu sesin sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Balıkesir Milletvekili Ekrem Gökay Yüksel, her geçen gün Balıkesir’in sorunlarını ülke gündemine taşıyarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Yüksel’in siyaset anlayışı makam odalarına sıkışmış bir temsil değil; tam tersine, halkın arasında, sahada, üreticinin ve balıkçının sofrasında paydaş olma anlayışına dayanıyor. Onun için siyaset, bir hizmet görevidir; “millete dokunmayan vekil, milletin vekili olamaz” düşüncesiyle hareket ediyor.
Son dönemde Meclis’te yaptığı konuşmalarla Balıkesirli balıkçıların sorunlarını, av yasaklarından mazot maliyetine kadar her yönüyle gündeme taşıdı. “Marmara Denizi’nin balığı bitmeden, balıkçının umudu sönmeden çözüm bulunmalı” diyerek hem yerel hem de ulusal basında yankı uyandıran çağrılar yaptı.
Ekrem Gökay YÜKSEL
Yüksel’in çevre duyarlılığı da gerçekten çok önemli. Erdek Körfezi’nde yıllardır süren müsilaj sorunu ve Bandırma Körfezi’nin kirliliği konusunda Meclis’e sunduğu önergeler, Marmara Denizi’nin geleceği için büyük önem taşıyor. “Deniz bizim ekmeğimiz, nefesimizdir” sözleriyle yaptığı uyarılar, bir çevre hassasiyetinden çok daha fazlasını, bir vatan sevgisinin yansımasını taşıyor.
Tarımda, sanayide, turizmde olduğu kadar çevre ve denizcilikte de Balıkesir’in hak ettiği noktaya ulaşması için gece gündüz çalışan Yüksel, Meclis’te verdiği her önergeyle, her konuşmayla Balıkesir’in adını bir kez daha duyuruyor.
Onun Balıkesir’e bakışı, sadece bugünü değil, geleceği de kucaklayan bir vizyon. Kırsal kalkınmadan genç istihdamına, sanayi altyapısından çevre politikalarına kadar geniş bir alanda çalışmalar yürütüyor.
Kısacası, Ekrem Gökay Yüksel, Balıkesir’in dertlerini Ankara’nın gündemine taşıyan, vatandaşın sesini kürsüye ulaştıran bir isim olarak fark yaratıyor. Milliyetçi Hareket Partisi’nin milli duruşunu, Balıkesir’in üretken ruhuyla birleştiriyor.
Her fırsatta söylediği gibi:
“Bizim davamız yalnızca siyaset değil; bu topraklara, bu denizlere, bu millete olan vefamızdır.”
Bu söz, aslında Ekrem Gökay Yüksel’in bütün yolculuğunun özeti. Balıkesir’in sesi, Balıkesir’in yüzü ve gönül elçisi olmaya devam ediyor.
-*/*/*
VENÜS’E NE OLDU?
Güneş’e en yakın ikinci gezegen… Aynı yaşta, aynı kaynaktan doğmuş iki kardeş: Venüs ve Dünya. İkisi de yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Güneş’in etrafında dönen toz ve gaz bulutlarından oluştu. Malzeme aynı, koşullar başlangıçta benzer… Ama bugün biri cennet gibi bir yaşam yuvası, diğeri ise erimiş taşlarla, asit yağmurlarıyla kaplı bir cehennem gezegeni.
Peki, Venüs’e ne oldu?
Bilim insanları bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyor; çünkü Venüs, aslında “Dünya’nın karanlık geleceği” olabilir. Bir zamanlar orada da okyanuslar, rüzgârlar, hatta belki bir çeşit iklim dengesi vardı. Ama bir şey ters gitti.
Venüs’ün Güneş’e bizden biraz daha yakın olması küçük bir fark gibi görünür; ama o fark, milyarlarca yıl içinde büyük bir felakete yol açtı. Güneş’ten gelen ısı, suyu buharlaştırdı. Su buharı, güçlü bir sera gazı olarak atmosferi kalınlaştırdı, sıcaklığı daha da artırdı. Bu da daha fazla buharlaşma getirdi — geri dönülmez bir döngü. Sonuç: yüzey sıcaklığı 470 dereceyi buldu, kurşunu bile eritecek kadar… Atmosferdeki karbondioksit oranı %96’ya çıktı, gökyüzü sarı bir zehir bulutuna dönüştü.
Bugün Venüs’te bir gün, bir yıldan daha uzun sürüyor. Gezegen ters yönde dönüyor, rüzgârlar saatte 300 kilometre hızla esiyor, asit yağmurları yüzeye inmeden buharlaşıyor. Kısacası Venüs, doğanın “dengeyi kaybedersen ne olur” uyarısı gibi duruyor gökyüzünde.
Oysa başlangıçta her şey aynıydı. Aynı elementler, aynı kütle, aynı yıldızın etrafında dönüyorlardı. Aradaki fark, yalnızca birkaç milyon kilometre. Ama işte bazen küçük farklar kaderi değiştirir.
Venüs, bize sadece astronomik bir hikâye anlatmıyor. O, bir uyarı:
Eğer atmosferin dengesini bozarsak, eğer “birkaç derece”yi önemsiz sayarsak, bir gezegenin nasıl kendini yakabileceğini gösteren en yakın örnek orada duruyor.
Yani sorunun cevabı şu: Venüs’e ne olduysa, bizim de başımıza gelebilir.
Sadece biraz zaman ve biraz ihmalle…