BALIKESİR’İN GELMİŞİNİ DE GEÇMİŞİNİ DE İYİ BİLİRİM!..

Balıkesirliler, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hatta daha önceki süreçte işgal yıllarında dahi hep güçlü olanın yanında yer almışlar, muktedir olanın yanında saf tutmuşlardır!..

O nedenledir ki, Balıkesirliler siyasal tercihlerini günümüze değin hep bu felsefeyle belirlemiş, bu zihniyete uygun biçimde hareket etmiş, yani vicdani ve ahlaki prensiplere göre değil, menfaatleri neyi nasıl yapmalarını gerektiriyorsa, ona göre saf tutmuşlar, ‘bal tutunca parmaklarını yalayacaklarını zanneden’ biçimde davranmakta asla beis görmemişlerdir!..

Ta ki bıçak kemiğe dayanıncaya, sabrın sınırları zorlanıncaya kadar!..

Bu yazdıklarımdan dolayı Balıkesir’in ve Balıkesirlilerin geçmişine hakaret etmeye yeltendiğim ve hatta sert eleştiriler getirdiğim sakın ola ki asla düşünülmesin!..

Ben bu yazdıklarımla Balıkesir’in gelmişinin de geçmişinin de bir anlamda vicdan muhasebesini, yani özeleştirisini yaparak unutulan, unutturulmak istenilen, hiç anımsanmayan, anımsatılması ve konuşulması istenmeyen bazı acı gerçeklerini cesaretle ortaya koyarak günümüzün ahval ve şeraitine ışık tutmaya çalışıyorum. Bunun ötesinde başkaca bir maksadım yoktur!..

Baba tarafı 1927’de Bulgaristan’dan göçmen gelmiş bir ailenin torunu olmama rağmen, aynı zaman da anne tarafından da en az yedi göbek has be has Balıkesirliyim!..

O nedenle, Balıkesir’in gelmişi ve gelmişi hakkında birtakım tespitler yapmaya, bilinen ama pek konuşulmayan gerçekler hakkında bir şeyler anlatmaya, ortaya koymaya hakkım ve yetkim olduğunu düşünüyorum. Bu kısa ama zorunlu açıklamaları yaptıktan sonra sözü şuraya getirmek istiyorum; Balıkesir’in işgal döneminde Kuvayi Milliye örgütlenip etkin olana dek geçen süreçte Yunan işgal kuvvetleri, şehrin yakın çevresinde yani kırsalında asayişi bozan, halka büyük zulüm eden ‘eşkıya’ diye adlandırılan çapulcu çetelere karşı büyük mücadeleye girişmişti. Bu yüzden de Balıkesirliler kendilerinin can ve mal güvenliğini koruduğu için Yunan işgal güçlerine karşı herhangi bir kalkışma içine girmemiş ve kitlesel bir direniş dahi göstermemişlerdir. Ta ki bıçak kemiğe dayanıncaya, sabrın sınırları zorlanıncaya kadar!..

Bu durum bir vakıadır, bilinen ama pek konuşmayan, yazılmayan, anlatılamayan bir gerçektir!..

Ancak şu da bir gerçektir ve ben asla inkar etmiyorum; Okuma Yurdu ve Alaca Mescit toplantılarıyla Milli Mücadele’nin ilk harcı Balıkesir’de karılmaya başlanmış, Kuvayi Milliye meşalesi ilk Balıkesir’de yakılmıştır. Yani bıçak kemiğe dayanınca, sabrın sınırı kalmayınca Balıkesir kendine yakışanı yapmıştır!..

Neyse uzun uzadıya tarih dersi verecek değilim. Aslında şunu anlatmaya çalışıyorum; Balıkesir, dolayısıyla Balıkesirliler, işgal yılları da dahil olmak üzere, Cumhuriyet kuruluşundan beri, Atatürk ve İnönü dönemini de kapsayacak biçimde ve sonrasında 1950-60 yılları arası yaşanan Demokrat Parti’nin tek başına iktidar dönemi, ardından 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan 12 Eylül 1980 darbesine kadar geçen 20 yıllık süreçte ve sonrasında günümüze kadar, mevcut düzene egemen olan, iktidarı elinde bulunduran kim olursa veya hangi parti olursa olsun hep o safta yer almış, baş kaldırmamış aksine başını eğmiş, düzenden, iktidardan yana olmanın nimetlerinden yararlanmak uğruna gerektiğinde ak gördüğüne kara, kapkara olana da ak demekte asla sakınca görmemiştir, yani bal tuttuğunu zannettiği parmağını yalayıp durmuştur!.

Ta ki bıçak kemiğe dayanıncaya kadar!..

O zaman, ne zamandır diye sorarsanız, belki yarın, belki yarından da yakın!...

Kim Bilir?...

Bilmem anlatabildim mi?..