AYAK İZİ ve PARMAK İZİ

Parmak izleri, tenimizdeki hissetme duyumuzu arttırmak için girintili çıkıntılıdır. Temelde üç kalıptan oluşurlar; kavisler, döngüler ve sarmallar. Onlara baktığımızda gördüğümüz karmaşık desenler ise bu üçünün birleşimi ile meydana gelir. Parmak izleri, anne karnında, fetüs aşamasında oluşuyor. Bebeğin sarmalandığı sıvının içeriği ve inceliği ya da anne karnındaki hareketler bu izleri daha oluşum aşamasında farklılaştırıyor. Tabii ki aileden devralınan genlerin de büyük etkisi var. Ama tek yumurta ikizlerinin bile parmak izleri birbirinden farklı. El ve ayaklarımızda bulunan tüm parmaklarımızın izleri sadece bize özel ve bir eşi daha yok. Yani elimizin başparmağında olduğu gibi, ayak parmaklarındaki izler de benzersiz.

Parmak izi değişir mi?
Herkesin parmak izinin kendine özgü olduğu kanıtlanmış olsa da, ömür boyunca kalıcı olup olmadığı araştırılıyor. Yapılan uzun vadeli araştırmalar, parmak izi alınan kişinin yaşına ve parmak izi alma işlemleri arasındaki sürenin uzamasına bağlı olarak cihazların eşleştirme skorlarında düşüş olduğunu gösteriyor. Parmak izi eşleştirme cihazlarının zamanla parmak izimizin değiştiğini göstermesine rağmen, gözlenen hata payı kabul edilebilir sınırlar içinde. Ayrıca eskiden kaydedilmiş parmak izi görsellerinin kalitesinin düşük olması da eşleştirmeyi zora sokan bir etken. Yaşlandıkça parmak uçlarındaki derinin esnekliğinin kaybolması, parmak izi desenlerindeki çıkıntıların kalınlaşması gibi sebeplerle parmak izimiz biraz değişse de adli kayıtlar için hâlâ güvenilir biyometrik veri kabul ediliyor.
Bebeklerin ayak izlerinin annelerinin parmak izleriyle aynı mı?
Her bir bireyin parmak izi tamamen eşsiz ve herkesinkinden farklı. Bebeklerin parmak izleri oluşmamış olduğundan topuk izleri alınıyor.
Parmak izleri tek bir ebeveynin genetik yapısı tarafından belirlenmiyor.
Annenin parmak izi ve bebeğin topuk izi aynı dosyada saklanıyor, ancak aynı değiller.

/////

İklim Değişikliğinin Bal Arılarına ve Arıcılığa Etkisi

İklim değişikliğinin en çok etkilediği alanlar tarım ve hayvansal faaliyetlerdir. Bitkiler ani sıcaklık değişimlerinden olumsuz etkilenmekte ve ortaya çıkan yeni duruma ayak uydurmakta zorlanmaktadırlar. Özellikle çiçeklenme döneminde iken meydana gelen ani hava değişiklikleri bitkiler üzerinde ağır hasar oluşturmaktadır.
Arıcılık için oldukça kritik olan ilkbahar aylarında hava sıcaklıklarının eksi derecenin altına düşmesi sonucunda açan çiçeklerin kuruduğuna ve buna bağlı olarak arıcılık faaliyetlerinin ciddi oranda zarar gördüğüne şahit olmaktayız.
Bir anda ortaya çıkan ani hava değişiklikleri, arı kolonilerini zayıflatmakta, verim düşüklüğü ve türlü hastalıkların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Yine,  nektar döneminde arıların bulunduğu coğrafyada aşırı kuraklığın oluşması yada yağan dolu ve şiddetli yağmurun bal üretiminde rekolte düşüklüğüne yol açtığını ve arıcıların ciddi maddi kayıplar yaşadığını görmekteyiz. Örneğin, ülkemizde önemli bal üretim merkezlerinden birisi olan Ardahan ili, Arıcılar birliği Başkanının yaptığı açıklamaya göre, bölgede bal veriminde 2020 yılında % 80, 2021 yılında ise %e 100’e varan düşüşler meydana geldi. Yine, 2021 yılında oluşan aşırı kuraklık ve sıcaklıklardan dolayı Muğla ve ilçelerinde yaşanan orman yangınlarında 5 bin arı kovanı telef oldu.
Tüm bu verilerden hareketle şunu söyleyebiliriz ki , bal arıları ve buna bağlı olarak arıcılık sektörü iklim değişikliğinden en çok etkilenen kesimlerden birisi olacak.