Atatürk’ün en büyük umudu TÜRK GENÇLİĞİDİR!..

Geçen 10 Kasım’da ölümünün 83.cü yıldönümünde sevgi, saygı, rahmet, minnet ve özlemle
andığımız Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde gençliği geleceğin umudu
olarak görmüş, gençliğe güvenmiştir. Bu konuya ilişkin olarak bu kez Mustafa Gazalcı’nın
kaleminden çıkan en güzel Atatürk yazılarından bir başkasını da bugün sizlerle paylaşmak
istiyorum; Ülkemiz işgal edilmiş, ordumuz dağıtılmışken Atatürk, teslimiyetçiliğe, mandacılığa
karşı çıkmış, kelle koltukta yakın arkadaşlarıyla birlikte bağımsızlık ve kurtuluş için yollara
düşmüştür. Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin ve ona bağlı hükümetler, Mustafa Kemal
Paşa ve arkadaşlarının başlattığı direnişi,  daha başlangıçta yok etmek için her yola
başvurmuştur. Kuvayı Milliyeciler, kurulan tuzakları, Atatürk’ün zamanında aldığı önlemlerle
yok etmiştir. Sivas’ta, Heyet-i Temsiliye olarak daha güvenli yer olan Ankara’ya gitme yolları
ararlarken İngiliz ajanı, aynı zamanda İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı Sait Molla’nın, ajan
rahip Frew’e yazdığı ihanet mektuplarını Mustafa Kemal ele geçirmiştir. Bunun üzerine,
olayları başından beri günü gününe not eden Mazhar Müfit’e şöyle demiştir: “Bu
mektupların bir suretini al, bir gün ben yazmazsam sen anılarında yazarsın. Böylece
gelecek kuşaklar başımıza neler örülmek istendiğini, bizim bunlara nasıl karşı
koyduğumuzu bilsinler.” Mustafa Kemal, sözlerine şunu ekler: “Biz her şeyi gençliğe
bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, ümidi istikbalin ziyadar çiçekleri
onlardır.”  Günümüz Türkçesiyle söyleyelim: “Geleceğin umudu, ışıklı çiçekleri onlardır.”
Sözlerini şöyle sürdürür Mustafa Kemal: Mesele ben değilim, vatandır, gittiğimiz yoldur,
unutulmaması lazım gelen Cumhuriyet ve rejimdir. Bütün ümidim gençliktedir.”
İstanbul’dan gelerek Sivas Kongresi’ne katılan Tıbbiye öğrencisi Hikmet’in, mandacılığa karşı
çıkan ateşli konuşması sırasında Mustafa Kemal’e dönerek “Paşam, siz de manda fikrini kabul
ederseniz size de karşı oluruz” sözlerine Mustafa Kemal’in yanıtı şöyledir: “Evlat, içiniz rahat
olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok.
Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm.” Bunun üzerine Tıbbiyeli Hikmet, “Yaşa
Paşam” diyerek elini öper Mustafa Kemal’in. O da Hikmet’in alnından öper. Gün gelir
emperyalizm yenilir. Kurtuluş Savaşı utkuyla sonuçlanır. Ardı ardına devrimlerle çağdaş bir
devlet ve toplum yaratılır. Atatürk’ün gençliğe olan inancı değişmez. Sivas’ta gençler için
söylediği sözlerin gereğini 8 yıl sonra 15- 20 Ekim 1927’de, CHP’nin 2. büyük kurultayında
verdiği Söylev’de yerine getirir: “Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli
felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve aziz vatanın her köşesini sulayan kanların
bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum”. Atatürk, bağımsızlığı ve
Cumhuriyeti sonsuza değin koruma ve savunma görevini gençliğe verir. Günümüzde emekçi
halk, gençlik, büyük sıkıntı ve sorunlarla karşı karşıya. Pahalılık yakıyor. Kazanımlar
budanıyor. Millet yoksullaşıyor. Üniversite gençliğinin yaklaşık üçte biri işsiz. Boğaziçi
Üniversitesi gençliğinin haklı istek ve direnişine kulak tıkanıyor.  29 Ekim’ler de, 10 Kasım’lar
da insanlar, gençler akın akın Anıtkabir’e gidiyor. Gençlerimiz Atasını yanıltmayacaktır. Baskı,
zulüm, haksızlık kaybedecek; akıl ve bilim kazanacaktır.