Neden mi?..
Daha önce çok yazdım, anlattım ama bir kez daha hemen anlatayım; Özellikle son 12-13 yılı esas alırsak, yani benim görsel ve işitsel basından yani medyadan, yazılı basına tekrar dönüp günlük köşe yazıları kaleme almaya yeniden başladığım 2011'in Haziran'ından bu yana 'Dobra Dobra' sütunlarında o günlerden bugünlere altı farklı gazetede haftanın altı günü hiç sektirmeden aralıksız yayımlanan yazılarımın en az dördünde veya beşinde son derece ‘vahim’ ve de ‘kahredici’ olarak tanımladığım siyaset, medya ilişkisine dair yazdıklarımı, anlattıklarımı sizlerde anımsayacaksınız. Çünkü benzer, başlık ve içerikte epeyce yazmışlığım, anlatmışlığım olmuştur. Bugün, an itibarıyla bir kez ısrarla vurgulayarak belirtiyorum ki; Siyasetin medya ile ilişkisinde medya sürekli olarak merkeze alınarak düşünüldüğü için yazılan ya da söylenenler salt 'medya eleştirisi' veya tam tersine 'medya övgüsü' olarak algılanmaktadır. Oysa medyanın mı, siyasetin mi, kendine çeki düzen vermesi gerektiği konusu her dönemde tartışmaya açık olmuş hatta kavga sebebi sayılmıştır. Medya açısından siyasete bakmak ve yorumlamak ile siyasi açıdan medyaya bakmak ve yorumlamak çoğu kez farklı sonuçlar ve yorumlar doğurmuş halen de doğurmaktadır. Kanımca medya, Siyaset ilişkisi; Medyanın doğru zamanda doğru yer tutmaması, siyasetin de beklenti biçimi doğrultusundaki medyayı bir türlü bulamamasından dolayı düzelmemektedir. Bunun sebebi ise medyadan siyasete, siyasetten de medyaya doğru biçimde yaklaşımlar olmamasından kaynaklanmaktadır…
O nedenledir ki; özellikle siyasetin beklentisi ve medyadan istediklerini iyi irdelemek gerekiyor. Ülkeyi yönetme konumunda olan siyaset, basının sunacağı haberlerden dolayısıyla verdiği ve vereceği bilgilerden daima yararlanmak ister, ki bu durum son derece doğaldır. Hal böyle olunca da basın, sorumluluk duygusu içinde doğruları araştırıp bularak kamuoyuna sunmak isteği içinde olmaktadır. Bu sunumu yaparken de elbette ki yorumları ile katkıda bulunmak isteyecektir, bu da son derece doğal bir yaklaşımdır. Basın ya da moda deyimiyle medya, elbette ki, yol göstericilik ve halkın haber alma özgürlüğünü göz önünde bulundurarak görevini yapmaya çalışacaktır. Yani siyaset kendi görevlerini kendi kuralları içinde yaparken basın/medya da kendi kuralları içinde yapacaktır. Ancak ülkemizde medyanın siyasetten, siyasetin de medyadan farklı beklentileri vardır. Siyaset kurumu(!) istemektedir ki, her zaman lehinde haberler yapılsın, işlensin, yaptıkları hizmetler sürekli desteklensin…
İyi güzelde medyanın asal görevi propaganda yapmak değildir ki!.
Medya siyasetin yayın organı hiç değildir!..
Medya kuruluşlarının temel ve asal görevleri kamuoyunun haber ve bilgi edinmesini sağlamaktır. O nedenle siyasetçinin asıl istemesi gereken, gerçek, doğru haber anlayışı olmalıdır. Herhangi bir basın ya da medya kuruluşu sürekli kendisinin yani siyasetçinin propagandasını yapıyorsa siyasetçi aslında bundan sakınmalı, çekinmeli ve iyi düşünmelidir. Dünya siyaset tarihi, propagandacıların sebep olduğu skandallar, rezaletler yani çöküşlerle doludur. Aslında siyasetçileri ayakta tutan, her an her yerde doğruları alkışlayan, yanlışları sürekli dile getiren medyadır. Öyle de olmalıdır. Siyasetçinin medyadan, basından gerçekten yararlanabilmesi için; doğru zamanda doğru bir yerde, doğru bir kimlikle görevini yapması gerekmektedir. Medyanın kötü niyetli olduğu ya da menfaat gözettiğine dair bir kuşku söz konusu olursa, ne medya asli görevini yerine getirebilir, ne siyaset, gerçekten siyasetini yapabilir. Basın yani medya asla yanlışlara görmezden gelemez, olaylara taraf ya da olayların karşısında yer alamaz. Basın, meslek kuralları yani etiği kapsamında her şeyi tarafsız ve doğru olarak aktarmak zorundadır. Siyaset kurumu daima eleştirileri lehine çevirebilecek dersler çıkarmalıdır. Medya da asal görevini, yani temel ödevini bu biçimde yerine getirmelidir. Medya kendine ne kadar çeki düzen verirse siyaset de o kadar medyadan doğru biçimde faydalanır. Medyanın siyasetin emrine ya da siyasetin medyanın emrine girmesini düşünmek hem siyasetin hem de medyanın bağımsızlığına hakarettir. Asıl olan ‘Medyanın, gücünü kendi bağımsızlığından alması, siyasetten beklentisi olmaması; dolayısıyla kendi işini yapmasıdır!’ Herkesin kendi işini yaparken ortaya koyduğu dürüstlük, siyasetçinin basın da yer alan haber ve analizlerden yararlanmasına sebep olacaktır. Yalandan, iftiradan, haksızlıktan arınmış basının ülke gerçeğini yansıtması ve çıkış yolları önermesi hiç kimseyi rahatsız etmez; etmemelidir. Çok rahatlıkla iddia edilebilir ki, siyaset-medya ilişkisi ne kadar sağlıklı bir zemine çekilirse, ülkemizde dolayısıyla bizler de o kadar menfaat görürüz yani yararlanırız.
O nedenle asla unutulmamalıdır ki; Etik ve güç açısından medya ile sağlıklı ilişkiler, ancak medya dünyasının sorunlarına sürdürülebilir çözümler sunmakla sağlanabilecektir. Siyasal kültür, iktidar-medya denklemi içinde sorunları, talepleri, projeleri ciddiyetle el almalı ve çözmelidir!..
Aksi halde iktidar-medya ilişkisi sadece atılan başlıklara, manipüle edilmiş yani gerçeklerin üzeri örtülmüş haberlere ve olanakları paylaşmaya dönük perde arkası geçici hesaplara dayanma riski taşıyacaktır ki; bu da hem siyasete hem de medyaya olan güveni azaltacak, hatta yok edecektir. Bilmem anlatabildim mi?..
Yorum yapın