Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine şöyle der: “Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!” Ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Öğretmen: “şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun!”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen: ” Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okulda hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçer. Hocaları sınıfa girer girmez, öğrenciler şikâyete başlarlar: “Hocam, bu ağır torbayı her yere taşımak çok zor. Hocam, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tuhaf bakıyorlar, hem sıkıldık hem yorulduk….”
Öğretmen: ” Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdakine bir iyilik olarak düşünüyoruz. Aslında affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”
Güler yüz
Aristo ders esnasında öğrencilerinden birine bir konuyu ayrıntılarıyla anlattıktan sonra der ki:
“Anladın mı?” “Evet” der öğrencisi.
Aristo bunun üzerine : “ Ama ben anladığına dair bir işaret göremiyorum.” der.
Öğrencisi : “ O işaret nedir?” diye sorduğunda. “Güler yüz. Anlamış olsaydın sevinirdin.” der.
İki Bardak Su
Çok eski zamanlarda, bir Hükümdar varmış, zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere, hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.
Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir Bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu Bilge kişiyle otururken Hükümdar şöyle bir soru sormuş:
“Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savaşçılar denli onurlu olsun, ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi Bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?”
Bilge bu soru karşısında, Hükümdar’ın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş:
“Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?” Hükümdar: “Verirdim tabii.” Bilge kişi: “Zaman geçti diyelim, susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?” Hükümdar biraz düşünür ve ardından “Ölmemek için evet” der. Bunun üzerine Bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş:
“Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur.”
Yorum yapın