Abdülhamit çaresiz miydi?

Son günlerde asıl gündemi saptırma, algı yaratma, halkın ilgisini başka tarafa
çekme adına 2. Abdülhamit’le ilgili tartışmalar yeniden alevlendirildi.
Abdülhamit zamanında toprak kaybı olmadığına dair söylemler aksi tarihe
geçmiş belgelerle ispat edilse dahi yapay da olsa gündem yaratmaya gündemi
değiştirme çabalarının belirgin bir yansıması olarak devam ediyor. Onun
dönemindeki büyük toprak kayıpları en basitinden tarih kitaplarından kolayca
bulunup okunabilir dolayısıyla öğrenilebilir. Yok, ben o konuya tekrardan
girmek için bu konuyu açmadım. Çünkü çokta dile getirilmesi istenmeyen
toplumun hemen tüm kesimlerinin ekonomik kayıpları, en az da olsa çok az da
olsa kaybedilen topraklar kadar önemli değil midir, elbette önemlidir. 1854’te
Sultan Abdülaziz döneminde patlak veren Kırım Savaşı, ekonomik olarak ağır
kayıpların yaşanmasına, sonuçta ödenmesi büyük zorluklar yaratmış dolayısıyla
yeniden dış borçlar alınmasına neden olmuştu. Bu durum bilinen tarihsel bir
gerçektir. 1875’e gelindiğinde, bütçe geliri yaklaşık 25 milyon lira olduğu halde,
ödenmesi gereken dış borç taksitleri 12 milyon lira, dalgalı dış borç tutarı 17
milyon liraydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1875 gelirleri o yıl ödenecek dış
borçlara yetmemişti. 6 Ekim 1875’te yayımlanan bir genelgeyle iflas durumu
resmen açıklanmış, yabancı elçilere duyurulmuştu. 1876’da tahta çıkan 2.
Abdülhamit, 5 buçuk yıl boyunca, dış borçların ödenmesi için sonuç getiren
hiçbir eylemde bulunamamış, 1881’de “Muharrem Kararnamesi” adıyla
imzalanan bir kararnameyi imzalamak zorunda kalmıştı. Kararnamede yer alan
ve  Düyunu Umumiye İdaresi yani Genel Borçlar İdaresi olarak bilinen “Düyunu
Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassa İdaresi” kurulmuştu. Bu idare,
Osmanlı Maliye Bakanlığı’ndan daha güçlüydü. Maliye Bakanlığı’nda 5 bin
memur çalışıyorken burada 8 bin memur görevliydi. Bu memurların maaşları da
Osmanlı devleti maliyesi tarafından ödeniyordu. Bu idarenin binası,
Cağaloğlu’nda bugünkü İstanbul Erkek Lisesi binasıydı. O Yer, saygınlık açısından
özellikle seçilmişti. Konumu, o dönem Osmanlı Meclisi’nin toplandığı, şimdi
İstanbul Valiliği olan yapıya tepeden bakmaktaydı. Bu örnekten hareketle
siyasette saygınlığın çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Konuyu bir başka
örnekle daha açıklamak gerekir ise;
2. Dünya Savaşını sonlandıran konferanslardan biri olan Potsdam
Konferansı’nın yapılacağı salona girerken kimin önce gireceği konusunda
anlaşamayan ve ‘büyük üçlü’ diye adlandırılan Churchill, Truman ve Stalin’in
ödün vermez tutumu karşısında, o toplantı ertelenmiş, salonda iki kapı daha
açılmış, üç lider salona aynı anda girmişlerdi.

Yine Abdülhamit devrine dönecek olursak, Genel Borçlar İdaresi’nin yönetim
kurulu, dış borçlara karşılık gösterilen devlet gelirlerini yönetmek ve toplamak
görevini üstlenmişti. Bu gelirlerin neler olduğu konusunu da örneklerle kısaca
açıklayalım: Gelir vergisi geliri, damga vergisi gelirleri, tuz tekeli geliri, alkollü
içki gelirleri, bazı vilayetlerin gümrük vergileri gelirleri, bazı illerin aşarları,
Ergani bakır madenleri gelirleri, Anadolu ağnamı yani Hayvanlar Vergisi ve daha
birçok devlet gelirini sıralayabiliriz. Ancak el konulan bu gelirlerin büyük bölümü
borçlara ayrılıyor, küçük kısmı da Osmanlı maliyesine kalıyordu. Sonuçta,
Anadolu halkı Kurtuluş Savaşı’na hazırlanırken savaşın finansmanında
kullanılacak gelirlerin büyük kısmı, Düyunu Umumiye denilen borçlar kurulunun
elinde bulunuyordu. Yani kısa bir süre sonra savaşılacak ülkeler, aynı zamanda
Osmanlı’nın gelir kaynaklarına el koyan ülkelerdi. Kısacası, Abdülhamit dönemi
tartışmaları ısıtılıp yeniden tartışmaya açılacak ise ki açıldığını görüyorsunuz. O
zaman “Abdülhamit içinde bulunduğu bu zor durumda başka ne yapabilirdi?”
sorusunun yanıtını, çok daha zor koşullarda yapılan Milli Mücadele’yi yani ulusal
kurtuluş savaşını zaferle sonuçlandıran Atatürk ve silah arkadaşları tarafından
verilmiştir, diyebiliriz. Yarından itibaren dört gün süreyle kutlayacağımız Kurban
bayramını içtenlikle kutluyor, daha nice bayramları coşku içinde huzurla
kutlamanızı diliyorum.
İYİ BAYRAMLAR..