Bir elinize dünya haritasını, diğer elinize Türkiye haritasını alın…
Dünyanın en önemli kavşak noktasında Türkiye, Türkiye’nin en önemli kavşak noktasında Balıkesir..
Türkiye, Asya-Avrupa arasında, iki kıtada toprakları olan; bu nedenle jeopolitik açıdan çok önemli bir noktada.
Balıkesir de iki bölgede toprakları olan, iki denize kıyısı olan, Marmara ve Ege arasında köprü şehir olarak çok önemli noktada.
Hem de “ne ararsan var olan” özellikleriyle.
Ne yok ki?
Tarım, hayvancılık, sanayi, turizm, madencilik, yenilenebilir enerji, lojistik gibi pek çok alanda ekonomik faaliyetler bulunsa da olması gereken yerde miyiz derseniz…
Hayır.
Helva için tüm malzeme var ama helvayı bir türlü “master chef” düzeyinde tutturamıyoruz.
Neden?..
Çünkü özellikle siyasiler tarafından sırtlanmıyor Balıkesir.
OSB’nin ne kadar geç faaliyete geçtiğini hatırlayalım, zaman zaman gündeme gelen yatırımları elimizin tersiyle nasıl ittiğimizi hatırlayalım, Manisa’nın inanılmaz yükselişini değerlendirelim (ve lütfen Manisa’nın İzmir’in yanı başında olmasını mazeret olarak göstermeyelim), herhangi bir yatırım için aday kentler olarak adımız geçince hevesimizin sonradan kursağımızda kaldığını hatırlayalım…
Bu noktada kuşkusuz sözümüz dönüp dolaşıp milletvekillerimize geliyor ama özellikle kuşkusuz iktidar milletvekillerine…
Balıkesir milletvekilleri, ilimize gelmesi imkân dahilinde olan tüm yatırımlar için her zaman tek yürek olup birlikte hareket etmeleri ve aslında saklı bir cazibe merkezi olduğumuzu ortaya koymak zorundadırlar.
Evet ne yazık ki onlarca yıldır Balıkesir’in bir bakanı olmamıştır ama en azından bugün için iktidar partisinin genel başkan yardımcısı konumunda olan ve doğal olarak çok güçlü bir milletvekilimiz vardır.
Haliyle, misal vermek gerekirse, Çinli bir otomotiv yatırımcısını Balıkesir’e getirebilseydik şehrin nasıl şaha kalktığını kolaylıkla görebilecektik.
OSB bile zamanın etkili ve kuvvetli belediye başkanlarının ön ayak olmasıyla hayata geçti ki emeği geçen hepsine, vekillerimizle birlikte elbette teşekkürü de ihmal etmiyoruz.
Lakin havalimanı açıp bir uçak indirememek noktasına geldiğimizde ise elbette siyasi gücümüzün ne kadar yetersiz olduğu noktasında kilitlenip kalıyoruz işte.
Balıkesir..
Tarımın, sütün, peynirin başkenti… Hayvancılık ve et kalitesi Türkiye’nin dilinde… Turizm desen mükemmel kapasiteye sahip ki deniz turizmi yanında doğa turizmi de olağanüstü. Bunun yanında Susurluk, Sındırgı, Dursunbey gibi alanlarda kış turizmine yoğunlaşmamız gerek ki ne yazık ki o tarafta epey pasifiz.
Keza… Bir ilin ekonomisi sadece firmalarla da ilişkili değil, biliyoruz…
Aslında hepsi birbirine bağımlı. 
Sanayi olursa nitelikli iş gücü, kalifiye eleman gelir. Yatırım olursa sanayi gelişir.. Kentin dinamikleri hayata geçer; bacasız fabrika üniversite ne kadar kalitesini artırırsa, ne kadar nitelikli okullara sahip olursak eğitim alanında o kadar yükseliriz. Doğayı ne kadar korursak turizm o kadar gelişir.
Kültür ve sanat hayatı ne kadar aktif olursa; ne kadar nezih mekanlara sahip olunursa dışa etkili olumlu vizyon o kadar seviye yükseltir.
Lakin bakıyoruz kent merkezine.
Tek sinema salonumuz var, bir elin parmakları kadar kitapçımız var.
Bunun yanında spor da bir ilin ekonomisine gizli katkı sağlayan en büyük aktörlerden ki spor alanında da çok elverişli koşullara sahibiz ve inanılmaz bir sporcu kitlemiz var. Lakin lokomotif olarak hep el üstünde tutulan futbol olduğundan oraya bakmaktan diğer dalları görmeyi hep ihmal ediyoruz, nice uluslararası yarışmalara katılan sporcularımız, antrenör ve çevre yardımları veya belediyelerin destekleri ile turnuvalara katılabiliyor.
Literatüre baktığımızda Balıkesir için “uyuyan dev” veya “kendi yağında kavrulan dev” tanımlamaları yapıldığına sık sık rastlıyoruz da bu zinciri kırmanın vakti gelmedi mi artık?
Sadece tek tek ürün bazında değil, kentler liginde “marka” olmak için Balıkesir’in tüm ortak paydalarıyla hareket ederek özellikle siyasi gücün etkisini sonuna kadar kullanması gerek ki şu içe kapanık halimizden kurtulalım.
Gerçekten “10 numara kent” niye olmayalım?