Balıkesir Tabip Odası sağlıkta şiddete bir kez daha hayır diyerek, iktidarı göreve çağırdı.

Son günlerde artan sağlık çalışanlarına şiddet ile ilgili Balıkesir Tabip Odası basın açıklaması yayınladı. Sağlık Bakanlığının sağlık çalışanlarının güvenliği için hiçbir şey yapmadığını söyleyen Balıkesir Tabip Odası’nın yaptığı basın açıklaması şu şekilde devam etti; “Bizler; 2003’ten beri ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan piyasacı; halk sağlığını ve hekimleri, sağlık emekçilerini yok sayan, değersizleştiren sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söyledik ve sağlıkta şiddet nedeniyle meslektaşlarımızı ne yazık ki yaratılan tüketici sağlık politikalarının hızla bizleri de tükettiği son 20 sene içerisinde kaybettik. Öldürüldük, vurulduk, bıçaklandık, darp edildik. Çalışanının can güvenliğinden de sorumlu olan Sağlık Bakanlığı hiçbir şey yapmadı, yapmıyor. Yalnızca 2020 yılında, 12 bine yakın beyaz kod verilmiştir. TTB tarafından yapılan ankette; hekimlerin %84’ü daha önce hasta veya yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını belirtmiştir. Dr. Fikret Hacıosman’ın ölümünün ardından da sağlıkta şiddete karşı etkili önlemler için yüzlerce defa çağrı yaptık. Ancak çağrılarımıza kulak verilmemesi sonucunda her gün ama her gün Türkiye’nin farklı şehirlerinden akıl almaz şiddet olayları duymaya devam ettik. Yürüttüğümüz mücadele sonucunda adım atmak zorunda kalan Sağlık Bakanlığına; önerilerimizin yalnızca bir kısmını alarak çıkarılan yasanın yetersiz olduğunu, sorunun yalnız yasayla da çözülemeyeceğini, toplumsal varoluşumuzu aşındıran, şiddeti körükleyen düşmanlaştırıcı politikalarla sağlık sistemi başta olmak üzere her boyutu kapsayan bütünlüklü bir değişim gerektiğini ilettik. Geldiğimiz noktada ne gerçekten caydırıcı önlemler alındı ne de çalışma alanlarımızda ve koşullarımızda sağlıkta şiddete karşı düzenlemeler yapıldı. Geçtiğimiz sene, Dr. Ekrem Karakaya’nın ölümünden birkaç ay önce önerdiğimiz, sağlık kurumlarına silahla girilmemesini de içeren yasal düzenlemeler de görmezden gelindi. Sonuçlarını maalesef acıyla yaşadık, yaşıyoruz. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki; 3-5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, bulunamayan ilaçlar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yönelik müdahaleler, hekimlerin/sağlık emekçilerinin tükenmişliği ve son zamanlarda iyice derinleşen ekonomik zorluklar, toplumun sağlığını bozdu. Toplumda artarak süregelen şiddet iklimi, sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları hem bizi hem de halkı geçinememeye sürükleyen ekonomik buhranla birleşince; sağlığın fiziksel, zihinsel, toplumsal bütün bileşenleri de zarar görerek sağlık alanlarında şiddete de zemin oluşturdu. Aynı zamanda ülkeyi yönetenlere kadar uzanan nefret ve şiddet dili de sağlıkta şiddeti körükledi.

İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde geçici görevle çalışan asistan hekim Dr. Melike ERDEM, 6. kattan atlayarak intihar etti. Samsun’da Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Erol Yazar (54) evinde kravatıyla kendini asarak intihar etti. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sadık Akşit, hastane içerisinde bulunan 8 katlı poliklinik binasının çatısına çıkarak, binanın çatısından kendisini boşluğa bırakarak intihar etti. Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği’nde asistan hekim olarak görev yapan Dr. Rümeysa Keleş, Adıyaman Toplum Sağlığı Merkezi'nde pratisyen hekim olarak görev yapan Dr. Eren Özkara ve Mersin Toros Devlet Hastanesinde görev yapan Acil Tıp Uzmanı Dr. Fulya Keçeci intihar etti. Bursa'da Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli 35 yaşındaki asistan hekim Mustafa Yalçın’ın intihar etti. Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesi'nde pratisyen hekim olarak görev yaparken istifa eden Dr. Ronahi Satı intihar etti. Dün akşam da İzmir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi Plastik Cerrahi bölümünde asistan hekim olan Dr. Uğurcan Ağcaoğlu intihar etti. Bizler, sağlıkta artan şiddetin de yönetici mobbinginin de toplumda körüklenen şiddet dilinin de karşısındayız ve sağlıkta şiddetle etkin mücadele çağrımızı yineliyoruz. Birileri bizim sesimizi duymadığı gibi, duyulmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Ancak asla yaşamımıza kasteden bu çalışma koşullarına boyun eğmeyeceğiz, emeğimizin sömürülmesine, geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Meslektaşlarımıza çağrımızdır Ne yaşamlarımızdan ne de mesleğimizden ne de şifa dağıtmaktan vazgeçmiyoruz. Sağlıkta şiddete yol açan sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini, Sağlıkta şiddet için etkili yasa çıkarılmasını, Sağlık kurumlarında şiddeti önleyen fiziksel değişiklikler yapılarak, güvenli işyerleri oluşturulmasını, İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını talep ediyoruz. “Giderlerse gitsinler” denilip, ülkesinde kalmayı tercih edenlerin dövülüp, sövülüp, öldürüldüğü, “Artık doktor dövebiliyoruz” diye övünenlerin, liyakatsız yöneticilerin ülkesi olmak istemiyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programının çıktısı olarak ve ekonomik krizle derinleşen, hekimlerin güvencesiz, yoğun ve güvensiz çalışma koşulları, mobbing, şiddet ve mevcut politikalar nedeni ile umutsuz ve mutsuz olan hekim meslektaşlarımızı hangi nedenle olursa olsun kaybetmek istemiyoruz. Yaşamı ve yaşatmayı kendine şiar edinmiş bir mesleğin mensupları olarak sağlıkta şiddete ve mobbinge karşı her yönüyle mücadelemiz devam edecek: İnsan onuruna yaraşır koşullarda çalışmak yaşamak ve yaşatmak istiyoruz.”

 

HABER: HABER MERKEZİ