DEVA Partisi Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini gündeme getirdi. Dalgın,” Avrupa Günü dolayısıyla ne onunla ne onsuz yapabildiğimiz Avrupa Birliği’ni konuşup; tehditleri, fırsatları ve atılabilecek adımları ele alalım. Vize kuyrukları ve vize sürecindeki ters muameleler hepimizin kanına dokunuyor” dedi.

Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile olan ilişkileri hakkında konuşan Dalgın: ”Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın ilk baş müzakerecisi olduğu, büyük bir heyecanla başlayan ve ciddi adımlar katledilen bizim sürecimiz ise 2016’dan beri fiilen dondu. İlişkilerin tek konusu düzensiz göçmenler haline geldi” dedi.

“Avrupa Birliği en büyük ticaret partnerimiz”

Milletvekili Dalgın, konuşmasına kalkınmayla ilgili fırsatlardan bahsederek başladı: “200 milyar doları aşan bir hacim ile Avrupa Birliği en büyük ticaret partnerimiz. Oraya 100 milyar doların üzerinde ihracat yapıyoruz. Yüzde 40 pay ile en büyük ihracat pazarımız. Onlardan da neredeyse o kadar mal alıyoruz.”

Dalgın, devamında şu ifadeleri kullandı: “Döviz kazandığımız bir diğer alan turizm. Orada da tablo benzer. Geçen yıl 19 milyon Avrupalı turist ağırladık. Toplamdaki pay ihracatın aynısı: yüzde 40 mertebesinde.”

Dalgın, Türkiye’ye gelen yatırımlar hakkında şu sözlere yer verdi: “Son yirmi yılda ülkemize doğrudan yatırım olarak gelen, yani iş, aş yaratmaya kalıcı olarak gelen paranın yüzde 60’ı Avrupa Birliği ülkelerinden. Sadece 2023 yılında 10,6 milyar dolardan bahsediyoruz. Yanı başımızda 750 milyon nüfusu, 19 trilyon dolar milli geliri ile dünyanın en büyük üçüncü nüfusuna, en büyük ikinci ekonomisine sahip bir dev var.  Kalkınma meselemizi kalıcı olarak çözmek için bundan yararlanmak zorundayız.”

“Hukuk ve demokrasiyi Avrupa istiyor diye değil, vatandaşlarımız layık olduğu için istiyorum”

Burak Dalgın, konuşmasına hukuk ve demokrasiden bahsederek devam etti: “Ben en üst kalitede hukuk ve demokrasiyi Avrupa istiyor diye değil, vatandaşlarımız layık olduğu için istiyorum. Brüksel öyle dedi, Strasburg böyle dedi diye değil, Anadolu öyle dedi, Trakya böyle dedi diye istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı hala aynı fikirde mi bilmiyorum, ancak kendisinin yıllar önce söylediği ‘Gerekirse Kopenhag Kriterlerinin adını Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz’ sözüne yürekten katılıyorum.”

“Avrupa, iş zora girdiğinde samimiyet testinden geçemedi”

Dalgın, Avrupa’nın samimi olmadığını söyleyerek devam etti: “Bununla birlikte gerek düzensiz göç gerek Gazze’deki zulüm vesilesiyle gördük ki, kendisini insanlık ideallerinin merkezi olarak gören Avrupa, iş zora girdiğinde samimiyet testinden geçemedi. Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne, en büyük nüfusuna ve en büyük şehrine sahibiz. 35 yaşın altındaki nüfusumuz İspanya’nın toplam nüfusu kadar. Sadece üniversite öğrencisi sayımız Bulgaristan’ın toplam nüfusu kadar. Batı Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın sayısı, yani diasporamızın büyüklüğü, Danimarka’nın toplam nüfusundan fazla! İstanbul’un ekonomisi Yunanistan’ın toplam ekonomisinden büyük! Ancak kişi başı milli gelirimiz hala Avrupa Birliği ortalamasının dörtte biri. Bu büyük potansiyeli kullanırsak, ciddi bir hamleyi başarabiliriz.”

“Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri bizim için önemli de onlar için değil mi?”

“Birincisi, dijital dönüşüm. Avrupa regülasyonlar vasıtasıyla kendine bir rekabet avantajı yaratmaya çalışıyor. Bu ne kadar sürdürülebilir, şüpheli. Türkiye’nin dinamik girişimcileri bu konuda önemli bir kaynak olabilir. İkincisi, yeşil dönüşüm. Uzak coğrafyalardan alınan ürünler Karbon salınımı sebebiyle daha ‘pahalı’ hale geliyor. Avrupa’nın hemen yanında bulunan ve çok ciddi bir sanayi kapasitesi olan Türkiye daha da önemli bir üretim üssü olabilir. Üçüncüsü, jeopolitik gerginlikler ve sıkıntılar. Eskiden sorunsuz işleyeceği sanılan tedarik zincirlerinin kırılganlığını artık hepimiz anladık. Mesela Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında başlayan teknolojik soğuk savaş İtalya’daki araba satışlarını, Rusya ile Ukrayna yaşanan sıcak savaş Almanya’daki hanelerin ısınmasını, Süveyş Kanalı’nda yaşanan tıkanmalar Fransa’ya Çin’den gelen ürünlerin teslimatını etkiledi. Bunun neticesinde, tedariği çeşitlendirme, yakın ülkelerden satın alma (near-shoring) ve dost ülkelerden satın alma (friend-shoring) eğilimleri artıyor. Giderek daha ‘korumacı’ hale gelen Avrupa ticari bloğu için Türkiye’nin önemi artıyor.

“9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri”

Dalgın sözlerini vatandaşlarımızın huzur, refah ve demokrasiye ulaşmasını hedeflediğinden bahsederek sonlandırdı: “Ben vatandaşlarımızın refah seviyesinde de hukuk ve demokraside de fırsatlara erişimde de en iyiyi hak ettiğine inanıyorum. Elbette bunu Avrupalı’nın keyfi olsun diye değil, kendi vatandaşımızın hayat kalitesi artsın diye istiyorum. Bu çerçevede, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi rasyonel bir şekilde sürdürmenin bu hedefe erişmemizi kolaylaştıracağını düşünüyorum. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal bundan 37 yıl önce Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik başvurusunu yaparken ‘uzun ince bir yola çıkıyoruz’ demişti. Nitekim ondan önce ve ondan sonra gelen pek çok hükümet de benzer düşüncelerle, bu yolda yürüdü. 9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin, karşılıklı saygı ve menfaati gözeterek tekrar ilerlemeye başlamasını diliyorum.”

HABER: HABER MERKEZİ