AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, 'Türkiye’de, terör, namlu siyasetin içinden çekildiği zaman, terör ortadan kalktığında Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak' dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, 'Türkiye’de, terör, namlu siyasetin içinden çekildiği zaman, terör ortadan kalktığında Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak' dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, gazetecilere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, sorularını cevapladı. Ala, Ekrem İmamoğlu davasının bir yolsuzluk davası olduğunu söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile yargı arasında belediye başkanlığına ilişkin sürdürülen bir dava söz konusu olduğuna dikkat çeken Ala, 'Dosya yargının elinde, yargılama süreçleri devam ediyor. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu davayı yolsuzluk davası olmaktan çıkarıp siyasi bir dava gibi lanse etmeye çalışıyor. Bu, beyhude bir çabadır. Daha önce İSKİ davası gibi örnekler yaşandı; o zaman AK Parti bile yoktu. Kamu işlerini doğru dürüst yönetmek gerekir. Yolsuzluk varsa bunun ortaya çıkarılması lazım. Kim olursa olsun yolsuzluğun arkasında durulmamalı. Türkiye’nin zaten yeterince siyasi meselesi var. Bir yolsuzluk davasını siyasi alana taşıyarak perdelemek, taşıyanları da aşağı çeker' ifadelerini kullandı.
'Milletin vicdanında, yolsuzluktan siyasetin veya demokrasinin çıktığı görülmemiştir'
Yolsuzluğun olup olmadığına mahkemelerin karar vereceğini söyleyen Ala, 'İddialar ve karar süreçleri yasalarla belirlenmiş, bu çerçevede ilerliyor. Bu dava, Türkiye’nin gidişatını yönlendirecek bir mesele değil. Milletin vicdanında, yolsuzluktan siyasetin veya demokrasinin çıktığı görülmemiştir. Eğer yolsuzluk varsa, yapanların hem mahkemelerde hem de millet vicdanında mahkûmiyeti çıkar. Yoksa, yargı süreçlerinin sonucunda bu belli olur. Savcılık, açıklamasında çok ciddi bulgular elde ettiğini açıkladı, ki tutuklama talep edildi ve tutuklama gerçekleşti. Demek ki devletin organlarının ciddi yolsuzluk bulguları elde ettiği ve yargılama süreçlerinin başladığı bilgisi var. Bu, siyasi partiler veya siyasetçiler arasında bir dava değil. Bu, kamu görevlisi, kamu görevi yapan insanlarla, kamunun bütçesini ve yetkisini emaneten kullananlar ile yolsuzlukları ve yanlışlıkları takip etmek ve sonuçlandırmak üzere görevlendirilmiş diğer kamu görevlilerinin işlerini yapmasından dolayı ortaya çıkan bir sonuçtur' ifadelerini kullandı.
'Türkiye’nin hukuk sistemi içerisinde bu işlemeli, işliyor'
CHP’nin bir mevzu olduğu zaman temel yanlışlarından birinin siyaseti tüketmeleri olduğunu söyleyen Ala, 'Bunun için de çok partili hayata geçtiğimizden beri iktidara gelemiyorlar. Nereden biliyorlar mesela? Savcılık, devletin bir kurumu, ‘Burada bunlar var’ diyor. Peki, kendileri onun öyle olmadığı bilgisini o kadar sağlam nasıl sahipleniyor? Kendi partisinde olan bir hadise için önce ‘Acaba biz de soruşturma açtık’ derler, değil mi? Daha ilk cümlede ‘Yok’ diyorlar. Savcının bir partisi yok ki, savcı bir partinin savcısı değil. Bize de bu yargı sistemi kapatma davası açmış. O bir siyasi davaydı. Orada da ‘Bu siyasi dava değildir’ diyen oldu mu? Ama o zaman bile ‘Ankara’da hâkimler var’ dedi Cumhuriyet Halk Partisi. Yani siyasi davada ‘Ankara’da hâkimler var’ diyor. Ama bir yolsuzluk davasında ‘Savcılık burada ne arıyor?’ diyor. Şimdi böyle bir mantıksal tutarsızlık var. Onun için burada bunu kendi haline bırakalım, kendi seyrinde işliyor. Kimsenin müdahale edeceği pozitif ya da negatif bir alan değil. Türkiye’nin hukuk sistemi içerisinde bu işlemeli, işliyor' dedi.
27 Mayıs, darbe dinamiği ve vesayetin kurumsallaşması
Anayasa değişikliklerinin yapıldıkları atmosferin ruhunu da yansıttığını ifade eden Ala, 'Bu anayasadaki değişiklikler, her seferinde büyük bir krizden sonra, sistem krizinden sonra yapıldı. O krizi çözmek üzere yapıldı. Düşünün, 367 kararı oldu. Bu sorunu çözmek için erken seçim kararı alındı. Referanduma gidildi ve cumhurbaşkanını halkın seçme sistemi getirildi. Daha sonraki gelişmelerde darbe teşebbüsleri oldu, sonra da bu cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi ama sistem bir bütün olarak ele alınamadı. Yani o anda mümkün olduğu kadar değiştirildi. Onun için parça parça değiştirildi. Parça parça değiştirildiği zaman elinizde yeni marka bir demokrasi olmaz. Yani defoları gidermeye çalışıyorsunuz. Defolu demokrasiden garantili demokrasiye geçelim diyorsunuz ama bu sistemiyle beraber, felsefesiyle beraber çalışma ister' ifadelerini kullandı.
1960 darbesinin milletin iradesini iktidardan götüren darbe olduğunu söyleyen Ala, 'Bu darbeden sonra da hemen anayasa yapıldı. Anayasada mesela ordunun kendi içerisinde de yüzde 90’ı generaller arasında tasfiye edildi. Darbe yapılınca darbe hem kendisinden önceki gelenekleri tasfiye etti, Osmanlı’dan kalma, eskiden kalma ne kadar gelenek varsa, hem idari gelenek hem de yeni vesayet kurumları getirdi. Yani 60 darbesi ve arkasından yapılan anayasa, çok önemli bir paradigma değişikliği getirdi. Milletin iradesini kuşatan bir anlayış hayata geçirildi. Vesayet kurumları o zaman ihdas edildi. Ondan önce yok. Milli Güvenlik Kurulu mesela, ondan önce yok. Mesela Genelkurmay Başkanlığı yeniden düzenlendi 1961 Anayasası’nda ve ’Başbakanlığa karşı sorumlu’ denuldi. Yani önce Milli Savunma Bakanlığına bağlıydı Demokrat Parti zamanında. Vesayet kurumlarından bahsediyorum. Hatta merkezin merkezi oluşturuldu. Mesela yatırımlar, bütün bunlar tek elden yürütülsün diye DPT kuruldu. Tamamen yetkileri merkeze doğru çeken, merkezin her şeye vaziyet etmesini ve ona da seçilmişlerin değil, atanmışların, devlet işlerine, yani Jakoben tepeden inmeci bir anlayışla öyle bir sistem, bir elbise dikildi ki her şey merkezden tayin edilecek. Siyaset de bu kurumların, bu anayasal kurumların, yani vesayet kurumlarının verdiği görevleri yapacak. Bir de milletin talep ettiği belediyecilik hizmetlerini yapacak. Devletin işlerini kim yapacak? Onları devlet kurumları. Yani siyaseti kim yürütecek? Siyasetin ne kadar yürütüleceğini de devletin vesayet koyduğu anayasal vesayet kurumları karar verecek. Siyaset ne kadar genişleyecek, ne kadar meseleye vaziyet edecek? İşte Anayasa Mahkemesi, MGK bunlara karar verecek. Yani MGK, işte Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, bakın. Kırmızı kitap dedikleri Milli Güvenlik Siyaset Belgesi o zaman başladı yazılmaya, yani 60 ihtilalinden sonra Türkiye siyasi gündeme geldi ve bu yazıldı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni Milli Güvenlik Kurulu yaptıktan sonra geriye ne kalıyor? Orada da zaten askeri yapı daha etkin' değerlendirmelerinde bulundu.
'Her anayasa, yapıldığı dönemin atmosferini yansıtır'
1960 darbesi sonrası yapılan uygulamalara ilişkin konuşan Ala, şu ifadeleri kullandı:
'Hak ve özgürlükler de getirir gibi yaptı. Ama onların da uygulanmasını vesayet kurumlarına verdi. 71 muhtırasında geri alındı. Yani 71 muhtırası, daha önce millete gösterilen bazı özgürlük havuçlarını da geri aldı. Ondan sonra tamamen artık kapalı bir rejim inşa etti. Öyle bir rejim inşa etti ki kendisi de ayakta duramıyor. Yani her 10 senede bir ya müdahale oldu, ya darbe oldu. Çünkü halksız demokrasi inşa et, adına demokrasi dedim ama halksız demokrasi inşa etmeye çalıştı. Kapalı sistem, bir otokrasiydi yani otoritenin kurumsallaşmış hali. 80 darbesi oldu. 80 darbesinde de artık iyice tahkim edildi bu sistem. Askeri vesayet kurumları, işte Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, askeri mahkemeler, ondan sonra bütün o eski vesayet odaklarının kurulları, onlar devam etti. 80 darbesi, zaten tamamen nefes alacak ihtimali de ortadan kaldırdı. Artık Türkiye, zorlamalarla, realitenin zorlamasıyla bir sürü değişiklik yapılarak bugüne kadar geldi. Her anayasa, yapıldığı dönemin atmosferini yansıtır. O da 12 Eylül ruhunu içine sindirmiş, ruhunu yansıtan, yani devletin, devlet de siyaseti ayrıştırmış, hükümetle devleti ayrıştırmış. Devletin izin verdiği kadar, devlet kurumlarının izin verdiği kadar siyaset kurumuna alan çizmiş bir mantıkla yapılmıştır. Oysa siyaset, bir ülkenin beyni; bir insanın beyni, insan vücuduna nispetle neyse siyaset de o ülkenin kamu işlerinde sistemin beyni, siyaset görev alır. Siyaset, milletten görevi alır, devlet organlarına bunu dağıtır. Oysa tam tersine idi. Şu anda anayasada bile, felsefesinde, ilk kuruluşunda da tam tersine, yani siyasete görev verilmiş. Kim tarafından? Halk bir yandan bir talepte bulunuyor. Sahaya iniyor, halktan görev alıyor. Ama Ankara’ya geldiğinde devlet kurumları etrafındaki anayasal kurumlar, vesayet kurumları, onlara neyin yapılacağını, neyin yapılmayacağını söylüyor.'
'Millet iradesi iktidara geldi'
28 Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçildiğini hatırlatan Ala, 'O günkü tartışmalara bakın. Bir de ondan sonraki tartışmalara bakın. Şimdi, ondan sonraki gelişmelere bakınca milletimizin nasıl bir ferasetle bir irade ortaya koyduğu çok daha iyi anlaşılıyor. O zaman, işte altılı masa kuruldu. Biz dedik ki, bunlar birbirine benzemiyor. O altılı masanın hangi gizli protokolleri yaptıkları daha sonra ortaya çıktı. Şimdi, düşünün Türkiye’de Cumhur İttifakı, istikrarın çok önemli olduğunu vurguladı. Cumhur İttifakı olarak Cumhurbaşkanımızı seçip iktidara getirdi ve istikrar el teslimine devam etmeye başladı. Bir de karşı tarafın o protokollerle işbirliğini, o protokollerle iş başına geldiğini düşünün. Makamlar dağıtılmış, mevkiler dağıtılmış. Her parti başkanına bir cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlıklar birkaç partiye birden dağıtılmış. Şimdi, böyle bir kaos taşınmış olacak iktidara. Orada zaten onun devam etmesi mümkün değil, çökecekti. Ama millet, ferasetiyle, iradeyi ve dirayetiyle iktidara getirdi ve bu kararın Ortadoğu’daki sonuçlarını da görüyoruz. Suriye’de mesela gelişmeleri dikkate alın, yani Suriye’de neler olurdu o zaman? Yani, Türkiye’de de bir istikrar olmasa. 28 Mayıs, hakikaten Türkiye’nin, Ortadoğu’nun allak bullak olduğu bir dönemde istikrarıyla, dirayetiyle, iradesiyle, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde böyle yola devam eden bir ülke sandıktan çıktı. Alternatifi, işte o gizli protokollerde, onların kaosuydu. Şimdi, ondan önce 27 Mayıs’ta işte millet iradesi idam sahnesine götürüldü. Ama millet iradesini zapturapt altına almanın mümkün olmadığını sistem ağır bedeller ödeyerek ve ödeterek sonunda öğrendi ama Türkiye’ye çok şeye mal oldu. Yani, öyle millet iradesini yaptım, jakoben anlayışın zaptırapt altına alması mümkün değildir. Bunun işte bedeli oluyor ama sonucu olmuyor. Sonuç, yine millet iradesi iktidara geldi' dedi.
'Yeni bir paradigma ile sivil özgürlükleri, hürriyetleri garanti altına alan, yeni bir siyasal iklimde yeni bir paradigma ile yeni bir sivil anayasa yapma zamanı'
Yeni bir paradigma ile sivil özgürlükleri, hürriyetleri garanti altına alan, yeni bir siyasal iklimde yeni bir paradigma ile yeni bir sivil anayasa yapma zamanı olduğunu vurgulayan Ala, '82’de yeniden formatlanan ve ondan sonraki 28 Şubat’ta üzerinden tankların geçirildiği, yani inanç özgürlüğünün, özgürlükleri de tehdit olarak görüp, 28 Şubat’ta tekrar sahiplenilen, postmodern darbe ile üzerinden geçilen, 27 Mayıs Muhtırası’yla tekrar hatırlatılan, gözdağı verilen, 15 Temmuz ile artık iyice tefessür etmiş bir darbe girişimi halinde kendini gösteren sistem, yani 60’taki rejimini ortaya çıkardığı bu serüvene bir son verme zamanı. Yeni bir paradigma ile sivil özgürlükleri, hürriyetleri garanti altına alan, yeni bir siyasal iklimde, yeni bir paradigma ile yeni bir sivil anayasa yapma zamanı' değerlendirmesinde bulundu.
'Bizim ülkede anayasalar kriz çıkarıyor'
Avrupa Birliği sürecinde birçok maddeyi değiştirmek zorunda kaldıklarını hatırlatan Ala, 'Buraya kadar geldik. Çok büyük krizler yaşadı Türkiye. Yani anayasalar ülkelerde krizler çıkmasın diye yapılır. Oysa bizim ülkede anayasalar kriz çıkarıyor. Anayasaların maddeleri kriz çıkarıyor. Bu 60’ta da, 61’de de böyle oldu, 71’de de böyle oldu, 80’de de, ondan sonraki 28 Şubat’ta da, e-muhtırada da, ondan sonraki 17-25’te de, 15 Temmuz’da da, bütün o süreçlerde, kapatma davasında hep krizin kaynağı oldu. Oysa çözümün kaynağı olmalı anayasalar. Çünkü siyaset yönetecek. Ama siyasetin, millet, siyaset yönetsin diyor ülkeyi. Anayasa, siyasetin yönetmemesi için elinden geleni yapmış. Çünkü millet yapmamış anayasayı. Siyaseti kurumsallaştırmak lazım' açıklamalarında bulundu.
Her partinin yeni bir anayasanın ihtiyaç olduğunu söylediğini belirten Ala, 'Türkiye’nin yararına olduğunu söylüyor, o zaman bir masa etrafına gelelim, etrafında buluşalım. Sonra, herkes orada yeni anayasadan ne kastediyor? Hangi şeyler talep ediyor? Ondan sonra eski mevcut anayasada itiraz ettikleri neler? Orada tartışılmalı' dedi.
'Türkiye’de terör, namlu siyasetin içinden çekildiği zaman, terör ortadan kalktığında Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak'
Terör ve namlu siyasetin içinden çekildiği zaman, terör ortadan kalktığında Türkiye’nin prangalarından kurtulmuş olacağını vurgulayan Ala, 'Türkiye’de huzur ve güven ortamı içerisinde birçok düşünce rahatlıkla dile getirilerek, tartışılarak değerlendirilme imkanı bulacaktır. Yani ülkenin sivilleşme kapasitesi artacak, ülkenin hak ve özgürlükler konusunda mesafe alma imkanı daha çok artacak, fırsatlar ortaya çıkacak ve orada da adres millettir. Türkiye’nin bu kadar sene, 40 küsur senedir gerçekten Türkiye’nin her açıdan aleyhine olan, herkesin kaybettiği bir durumdan kurtulma imkanı sağlamıştır, bir fırsat yakalamıştır. Bu, herkesin kazanacağı bir evreye geçme imkanıdır aynı zamanda. Terörsüz Türkiye hedefine doğru, biz şu anda öngörüldüğü biçimde aksama, duraksama, bir sıkıntı olmaksızın devam ediyoruz. Bunun kısa zamanda bitirilmesi önem arz ediyor. Kısa zamanda bu sonucun alınması lazım. Provokasyonlara imkan vermemek, onların yönlendirilmesini önlemek için, provokasyonların kesintiye uğratmasını, yönlendirmesini önlemek için de hem tedbirler alınıyor hem de hızlı bir biçimde sonuç alınması çalışılıyor. Şu anda devlet ile kurumları, güvenlik birimleri çalışıyor. Ve ümit ediyorum ki öngörüldüğü biçimde sonucu alırız. Ve bu sonucu aldığımız zaman da ona inanıyoruz. Tabii herkes de elinden geleni yapmalı. Bizler de bütün imkanları seferber ediyoruz. Değerlendiriyoruz, kullanıyoruz. Bu terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için. Cumhur İttifakı burada çok net bir karar sergiliyor. Diğer siyasal partilerin de önemli oranda desteğini görüyoruz. Onlar da Türkiye’nin bu projesine, bu devlet projesine destek verdiklerini açıklıyorlar. Çok az bir kısmı karşı çıkıyor. Toplumsal destek de var. Toplumsal destek de bu projenin arkasında. Dolayısıyla biz burada netice alınacağını düşünüyoruz. Çünkü Ortadoğu’daki gelişmeler, dünyadaki gelişmeler, Türkiye’deki gelişmeler hepsi bir araya geldiğinde, artık yeni bir dünyanın eşiğindeyiz. Neredeyse işte bu, buraya doğru yol alacağız. Şimdi, bu terörsüz Türkiye hedefine ulaşıldığı zaman, Türkiye’de birçok mesele, birçok mesele daha rahat çözüme kavuşacaktır' değerlendirmelerinde bulundu.
Terör örgütünün silah bırakma süreci
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı hatırlatan Ala, 'O çağrıya örgüt karşılık verdi. İkinci adım yapıldı. Örgüt teslim kararı aldı, silahları bırakma kararı aldı. Şimdi bunun uygulaması aşamasına geçildi. Bu uygulamayı da birlikte devletin güvenlik mekanizmaları doğal olarak yapacaklar. Bu aşamayı şimdi çalışıyorlar. Ve ondan sonraki aşamalara da adım adım geleceğiz. Yani burada dikkat ettiğimiz şey şu: Güven artırıcı önlemler önemli. Bir sonraki aşamada yapılacak olanı öne çekmemek, bir yapılacak, bunu ertelememeli. Attığımız adım, bir sonraki adımı kolaylaştırmalı ve mümkün kılmalı. Yoksa şimdi atılacak adım, bir sonraki adımı zorlaştırmamalı ve adım adım bu hedefe doğru gidilmeli. Burada da bir sorun yok' dedi.
Irak ve Suriye gibi merkezi hükümetlerle görüşmeler olduğunu ifade eden Ala, 'O mekanizmalar çalışıyor. Yani mekanizmalar hem bir yandan çalışıyor, bir yandan zamanlaması belirleniyor. Baştan zaten bu ne yapılacağı, nasıl yapılacağı belliydi. Ama günü geldiğinde o mekanizmalar devreye giriyor' dedi.
Silah bırakmada takvim
Ala, terör örgütünün silah bırakma takvimine ilişkin, 'Kısa zamanda, biz yaz aylarında bunun olmasını, yani bu yaz gerçekleşmesini öngörüyoruz. Çünkü dediğim gibi bunun uzatılmamasında yarar var' ifadelerini kullandı.
Mecliste yürütülecek çalışmalar
Terörsüz Türkiye’de Cumhur İttifakı olarak zaten meselenin belirleyicilerinin irade ortaya koyduklarını aktaran Ala, 'Sayın Bahçeli’nin bu konudaki açıklamaları da çok önemlidir. Onların zamanlamasını ve nasılını, bu süreci şu anda yöneten güvenlik birimleri talep ettiğinde, onlar da devreye elbette girecektir. Yani, şimdi MİT’ten raporlar gelecek. Onlar, şimdi çalışmalarını yürütüyorlar. Bu çalışmaların bir aşamasında da, mutlaka işte bu tür, Meclis’in, ondan sonra başka kurumlar devreye girmesi ihtiyacı ortaya çıkacaktır. O çıktığı zaman da hemen yapılacaktır. Çünkü dediğim gibi, yani aşama aşama gidiyoruz. Eğer daha sonra yapacağınız bir adımı, atacağınız bir adımı şimdi atarsanız, şimdi atacağınız adımı da atamaz hale gelirsiniz. Onun için biz bu konuda tecrübeliyiz. Temkinli yaklaşılıyor biraz. Tecrübeliyiz. Planlı, programlı yaklaşılıyor yani. Artık, hakikaten şu anda planlı programlı mesele yürütülüyor. O temkin, tahkim edilmiş temkine dönüştü. Yani herkes umutvar' dedi.
Mecliste kurulacak komisyona ilişkin Ala, 'Şu anda mekanizmalar çalışacak, silahlar teslim edilmeye başlanacak. O bir aşamada da Meclis orada tabii ki komisyon oluşturuyoruz. Ondan sonra Meclis komisyonu devreye girecektir. Mecburen mekanizmaların çalışıp silahların teslim edilmeye başlanmasının belli bir yerinde, bu mekanizmalar tekrar oluşturulup devreye girecektir' ifadelerine yer verdi.
'Anayasaların muhatabı millettir'
Ala, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Teröre olan desteği ortadan kaldırmak istiyorsanız hakları genişletecek, hukuk ve demokrasiyi tahkim edeceksiniz. O zaman terör marjinalleşir iyice. Bu konuda biz sessiz devrimler yaptık diyoruz. Terör varken yaptık onları. Öyle değil mi? TRT Şeş’i biz yaptık. Mesela halk seçecek cumhurbaşkanını diye referandumu yaptık. Terör yok muydu o zaman? Vardı. HSK değişikliklerini yaptık. Anayasada birçok değişiklik yaptık. Terör yok muydu? Vardı. Peki, biz terör var diye onu yapmayı erteledik mi? Ertelemedik. Şimdi, terör ortadan kalktığı zaman daha rahat tartışma konusu; kim ne diye getirecekse getirir. Onun için usul önemli diyorum. Orada kim neyi kabul edecek, neyi reddedecekse eder. Biz, kimsenin ağzını bantlayamayız. Yani, ne söyleyecek, ne yapacak, ama herkesin söylediğini de herkes kabul etmek zorunda değil. Millet neyi kabul ederse o yürürlüğe girer. Vatandaşın hakları, hukukları, temel haklar ve özgürlükler çerçevesinde korunur. Onların düşünce özgürlüğü, onların ifade özgürlüğü garanti altına alınır.'
'Tek başımıza çoğunluk olsak bile, anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etsek bile biz muhalefet partileriyle birlikte yapmayı arzu ederiz'
Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin konuşan Ala, 'Bir vesayet atmosferi yok. Rahat rahat konuşacak. Yani, herkes kendi düşüncesini dile getirecek. Tabanını ve karşı tarafı dikkate alacak. Yani, şimd, mesela biz hep söyledik: Tek başımıza çoğunluk olsak bile, anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etsek bile, biz muhalefet partileriyle birlikte yapmayı arzu ederiz. Şu anda öyle bir durum yok. Ama olsa bile, çünkü birçok insanın anayasa yapımında onayını alacaksınız, vatandaşın çoğunluğunun ama azınlıkta kalanların da rızasını alacaksınız, ki uygulanabilir, geniş kabul gören bir anayasa olsun' dedi.
Sistem reformu
Parlamenter sistemin hibrit bir sistem olduğunu belirten Ala, 'Her birinin iyi uygulamaları var. Mekanizmayı iyi kurarsanız dünyada iyi uygulanan başkanlık sistemleri de var değil mi? İyi uygulanan parlamenter sistemler de var. İyi uygulanan yarı başkanlık sistemleri de var. Biz, başkanlık sistemini iyi uygulamalarıyla, düzenlemeleriyle, eksiklerinin giderilmesiyle, iyi bir başkanlık sistemi inşa edelim diye şimdiye kadar hep konuştuk ama başka partiler de iyi bir parlamenter sistem olsun istiyor. Kimisi yarı başkanlık sistemi olsun istiyor. Ama şunu kabul edelim; bizim önceki sistem aslında hibrit bir sistemdi. Yani, parlamenter sistem demek isterseniz diyebilirdiniz ama değildi. Başkanlık sistemi deseniz, başkanlık sistemi diyebilirdiniz ama değildi tam olarak. Yarı başkanlık sistemi diyebilirsiniz ama tam değildi. Yani, hepsinden bir miktar olan bir hibrit rejimdi, sistemdi. Şimdi, biz cumhurbaşkanlığı sistemine geçtik ama anayasanın diğer bütün yapısı buna göre değiştirilmiş değil. Yani, sistem pürüpak bir başkanlık sistemi olarak inşa edilmiş değil. Eski sistem içerisine monte edilmiş' değerlendirmesinde bulundu.
Yerel yönetimlerle ilgili düzenleme
Yerel yönetimlere ilişkin düzenlemelerle ilgili konuşan Ala, 'İlk başa geldiğimiz günden itibaren önemli değişiklikler yaptık. Yani, güçlü yerel yönetimler ve merkez yönetimle yerel yönetimler arasında ilişkileri düzenleyerek geldik. Biz geldikten sonra 30’a çıktı büyükşehir belediyeleri. İki tane büyükşehir belediyesi vardı, biz 30’a çıkardık büyükşehir belediye sayısını. Dolayısıyla bunu ilke olarak başından beri savunduk. Şimdi de görüyorsunuz bir ihtiyaç var. Yerel yönetimler, merkezi yönetim. Bunlar, zaten bu kadar hızlı gelişen, değişen dünyada bir kere sürekli düzenlemelerin yapılması gereken alanlar. Ama bazen de reform gerekir. Yani, meseleyi biraz yeniden değerlendirmek, ele almak lazım. Reform programında bu da ana başlıklardan birisi. Yani, vatandaşa daha yakın birimlerin daha çok yetkiye sahip olup, daha hızlı karar almalarını sağlayacak ve kaynak kullanımlarını düzenleyecek, sağlayacak imkanlar sunulması ve düzenlemeler yapılması, bizim ana başlıklarımızdan birisi ama o şu anda çalışılıyor. Başka kesimlerin, sivil toplumun, diğer paydaşların da fikirlerini alarak, onların da katılımını sağlayarak bunu yapıyoruz, bu çalışmaları yürütüyoruz' şeklinde konuştu.
KAYNAK: İHA
Yorum yapın