Doğrudan Satışlar Hakkında Yönetmelik, Türkiye'de tüketici haklarının korunması noktasında önemli dönüm noktalarından biridir. İstanbul Medeniyet Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Yener, Ticaret Bakanlığının tüketici hakları ve standartlaşma alanında attığı yeni adımları AA Analiz için kaleme aldı.
Modern pazarlama kavramının ortaya çıkışından bu yana pazarlama anlayışı da sürekli gelişim ve dönüşüm içerisindedir. Birçok kaynakta içinde bulunduğumuz dönem, sosyal pazarlama dönemi olarak adlandırılmaktadır. Sosyal pazarlamanın temel prensibi, gerçekleştirilen faaliyet sonucunda ortaya çıkan faydanın sadece işletmenin ürünlerini satın alan tüketicilere değil, aynı zamanda topluma da bir fayda sunulmasını ifade etmektedir. Elbette günümüzde bu anlayışla faaliyetlerini yürüten, tüketici memnuniyetine azami seviyede önem vererek varlığını sürdürmeye çalışan işletmeler bulunmaktadır ancak bu durumun tam tersi uygulamalar da oldukça yaygındır. Basında neredeyse günaşırı olarak çeşitli konularda mağduriyet yaşamış müşterilerin haberlerine rastlamaktayız.
Yasal çerçeve
Kanun koyucu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile birlikte yasal düzenlemeler gerçekleştirmiş ve alışverişte satıcılara kıyasla daha zayıf durumda bulunan tüketicilerin haklarını yasal olarak güvence altına almıştır. Bu kanun uzun süredir uygulanmaktadır ancak doğrudan satışlara yönelik olarak ilk kapsamlı yasal çerçeve 8 Ağustos 2025'te Resmi Gazete'de yayımlanan "Doğrudan Satışlar Hakkında Yönetmelik" ile gerçekleşmiştir. Doğrudan satış kavramı, pazarlama literatüründe satıcı ile müşteri arasında gerçekleşen ve satış yapma amacı taşıyan yüz yüze görüşmelere verilen isimdir.
Yönetmelikle gelen yenilikler
İlk olarak doğrudan satış sektöründe faaliyette bulunacak şirketler için bazı kurallar getirildiğini görmekteyiz. Şirketler faaliyete başlamadan önce Ticaret Bakanlığından doğrudan satış yetki belgesi almak ve belli sürelerle bu belgeyi yenilemek zorundalar. Yapılan değişiklikler arasında doğrudan satış faaliyeti yürütecek şirketlerin sermaye şirketi olması, ödenmiş sermayesinin 10 milyon Türk lirası olması ve Türkiye'de yerleşik bulunan bankalarda 3 milyon lira nakit parası veya bu tutara denk kıymetlerin bulunması şartı getirilmiştir.
İlk bakışta işletmeler için faaliyete başlamayı güçleştiren koşullar gibi görünse de bu düzenleme aslında dürüst işletmeleri korumayı amaçlamaktadır. Bu yönetmelik tüketicilerin güvenini kötüye kullanarak ortadan kaybolan işletmeler ile faaliyetlerini dürüstçe yürüten işletmelerin birbirinden ayrıştırılmasına yardımcı olacaktır. İşletmeler faaliyetlerinin kayıt altına alınmasıyla birlikte ilgili resmi makamlar tarafından denetlenebilir hale gelecektir. Bu sayede olası bir olumsuz durum halinde tüketicilerin uğradıkları zararların tazmin edilmesi mümkün olacaktır.
İlgili yönetmelikte tüketicilerin korunmasına yönelik güçlü önlemler alındığı görülmektedir. Bu önlemlerin başında tüketicilere tanınan cayma hakkı gelmektedir. Tüketiciler, doğrudan satış yoluyla aldıkları ürün veya hizmetten 30 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin cayabilecektir. Bu cayma sebebiyle kendisinden ekstra maliyet talep edilemeyecektir. Eksik ve yanlış bilgilendirme durumunda ise bu süre 1 yıla uzamaktadır.
Yönetmelikte yer alan önemli unsurlardan birisi, "doğrudan satış sistemiyle sunulan mal veya hizmetin tüketicilere satılabilir ve pazarlanabilir nitelikte olması zorunludur" ifadesidir. Bu maddede yer alan "pazarlanabilir" ifadesi önemlidir. Pazarlanabilir ürün kavramı, pazarlama literatüründe hedef pazarın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayabilecek, satışa uygun, talep gören ve yasal olarak satılabilir nitelikteki ürün veya hizmetleri ifade etmektedir. Yani ürün veya hizmetin sadece üretilmiş olması değil, aynı zamanda satılabilir olması gerekmektedir. Bu maddeden yola çıkarak doğrudan satış işletmelerinin ana faaliyet alanının bir ürün veya hizmet satışına dayanması gerektiği düzenlenmiştir. Bu sayede saadet zinciri benzeri yapılanmalarda söz konusu olduğu gibi işletmenin kazancının sisteme yeni üyeler katılarak elde edilmesi ve bu sisteme dahil olan kişilerin mağdur olmalarının da önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Doğrudan satış şirketlerinde çalışacak insanlar için de çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Doğrudan satış sistemine dahil olmanın şartları veya sistemden çıkma durumunda gerekli koşullar belirlenerek, çalışanların da maddi olarak mağdur olmalarının önüne geçilmiştir.
Türkiye'nin standartlaşma adımları
Yapılan her düzenleme elbette bir standart sağlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla gerçekleştirilen her adım kıymetlidir. Doğrudan Satışlar Hakkında Yönetmelik, Türkiye'de tüketici haklarının korunması noktasında önemli dönüm noktalarından biridir. Ticaret Bakanlığı, son yıllarda tüketici koruması alanında önemli adımlar atarak, özellikle dijitalleşen ticaret ortamında ortaya çıkan sorunlara müdahale etmiştir.
Standartlaşma sektöre dair birçok düzenleme getirirken, bu düzenlemelere uymayanlara da çeşitli yaptırımlar öngörmektedir. Yetkililer tarafından yürütülecek denetimlerle sektörde amaçlanan standartlara uyulmasının sürekliliği sağlanmalıdır. Şirketlerin de bu yeni düzenlemelerle ilgili olarak bilgilendirilmesi ve eğitilmesinde de Ticaret Bakanlığının rehberliği önem arz etmektedir. Bu düzenleme, sektördeki gri alanları ortadan kaldırmayı hem tüketicileri hem de dürüst şekilde faaliyetlerini sürdürmeyi amaçlayan şirketleri korumaktadır. Önceki yıllarda doğrudan satış faaliyetleriyle ilgili tüketici şikayetlerinde meydana gelen artışların, bu yönetmelik sayesinde azaltılması hedeflenmektedir.
Türkiye, tüketici hakları standartlarının iyileştirilmesi amacıyla önemli adımlar atmaktadır. 6502 sayılı Kanun ile ilgili revizyonlar, Tüketici Hakem Heyetlerine e-Devlet platformu üzerinden erişebilme kolaylığı, Reklam Kurulunun özellikle sosyal medya reklamları konusundaki faaliyetlerini bu adımlara örnek olarak verebiliriz.
Doğrudan Satışlar Hakkında Yönetmelik, tüketici haklarının standartlaşmasında önemli adım olmakla beraber düzenlemenin etkinliği, uygulama süreçlerinin şeffaflığı ve denetim mekanizmalarının sürekliliğiyle doğru orantılı olacaktır. Standartların yalnızca kağıt üzerinde kalmaması, sektör oyuncularının bilinçlendirilmesi, tüketicilerin haklarını bilmesi ve bu hakları kullanmaktan çekinmemesi, düzenlemenin başarıya ulaşmasında kritik rol oynamaktadır. Böylece hem piyasa güveni artacak hem de Türkiye uluslararası düzeyde tüketici koruması standartlarını yakalama yolunda önemli mesafe kat edecektir.
HABER: ANADOLU AJANSI
Yorum yapın