Ah şu telefonlar ah…
Onlar yüzünden sosyal medya hayatımızın bir gerçeği oldu.
Telefonları eksiden neredesin diye birbirimizi aramak için kullanırdık.
Şimdilerde ne yediğimizi, ne kadar mutluymuş gibi göründüğümüzü, nereleri gezip gördüğümüzü göstermek için kullanıyoruz.
Telefonu açıp sosyal medyaya girmeye korkar oldum.
Ne zaman açsam biri yemek yiyor, öbürü gezme-görme paylaşımları. Vallahi böö geldi.
Kimsenin yediğinde gezdiğinde gözümüz yok, kıskandığımız yok ama bu kardeşim algoritma sağ olsun bir kere birine bakayım hep aynı adamı karşıma çıkarıyor hem de yer, içerken.
Eskiden birinin yediğine bakmak ayıptı, şimdi yemek yiyen yediğini millete gösterme çabasında.
Fransa’da peynir yerken, Bodrum’da latte köpüğünden sanat eseri, Bolu’da doğa içinde malak gibi yatarken..
Yahu bizim çalışmamız para kazanmamız lazım. Bu görüntüler yavaş yavaş sinir bozmaya başlıyor.
Herkes boş beleş insan değil nihayetinde. Eğitim alması gerekenler var, hasta bakması gerekenler var, üretim yapması gerekenler var. Bu sosyal medya hepsine dur ne gerek var sende git ye, iç, gez gel der gibi.
Millet Kaz Dağları eteklerinde dere kıyısında Ertuğrul dizindeki kılıç gibi bıçakla et doğrayıp ateşte pişirip yerken ben evde süzgeçten geçirdiğim makarnanın buharına maruz kalıyorum.
Hani diyorum sanki aradaki makas biraz fazla açıldı. Biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar derler. Benden hatırlatması.
Aslında mesele insanların gezmesi, yemesi, eğlenmesi değil. Ne güzel, gezsinler, yesinler. Allah daha çok versin. Ama her lokmanın, her adımın, her kahve yudumunun online kayda alınması şart mı? İnsan bazen gerçekten merak ediyor: Bu arkadaşlar geziyor mu, yoksa gezmeye gidip içerik mi üretiyor? Çünkü bazıları var ki bir restorana gidiyor, daha menüye bakamadan 14 story, 3 reel, 1 gönderi… Yahu bir çatal at, önce bir tadına bak!
Bir de şu var: Gittiği yeri “keşfettim” diye paylaşanlar. Kardeşim, sen keşfetmedin, orası zaten vardı. Yıllardır insanlar gidip geliyordu. Sen sadece navigasyonun dediği yere gittin, hepsi bu. Kristof Kolomb edasıyla “Arkadaşlar harika bir yer buldum” diyorsun; yer de şehir merkezinde AVM’nin yanındaki kahve dükkanı.
Bu arkadaşlara bir tavsiyem olacak. Arada bir telefonunuzu kapatın. Gittiğiniz yerde yemeğinizi sıcak sıcak yiyin, gezdiğiniz yeri sessizce dinleyin, gördüğünüz manzarayı sadece gözlerinize gösterin. İnanın, filtre yok amma gerçek çok daha güzel.
Bırakın Dünya kendi etrafında dönerken sizde kendi hayatınızın tadını çıkarın.
Saygılarımla.




