1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. MANİSA TARZANI

MANİSA TARZANI

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Manisa Tarzanı olarak bilinen Ahmet Bedevi’nin hikâyesi, doğaya olan aşkın, sıradışı bir yaşam tarzının ve çevreciliğin sembolüdür. Asıl adı Ahmet Bedevi olan ve 1899 yılında bugünkü Türkmenistan’ın Batıkent şehrinde doğan bu ilginç karakter, Birinci Dünya Savaşı, Türk Kurtuluş Savaşı ve sonrasında çeşitli cephelerde savaşmıştır. Savaşın getirdiği yıkım ve insanlığın doğaya olan saygısızlığı onu derinden etkilemiştir.

Savaşın ardından 1923 yılında Manisa’ya yerleşen Ahmet Bedevi, Manisa’nın yeşil bir cennetken, o dönemde yaşanan orman yangınları ve ağaç kesimleri yüzünden çoraklaşmasına şahit olur. Bu durum onu harekete geçirir. Manisa’nın ağaçsız kalmış Spil Dağı eteklerinde yaşamaya başlayan Ahmet Bedevi, evini terk ederek buraya yerleşir ve adeta bir münzevi hayatı yaşamaya başlar.

 

YAŞAM TARZI VE

ÇEVRECİLİĞİ

Ahmet Bedevi, yaşadığı süre boyunca ağaçlandırma çalışmalarına büyük önem vermiştir. Başlangıçta Manisa Belediyesi’nde kendisine verilen ağaçlandırma işinde gönüllü olarak çalışmaya başlamış, ancak daha sonra tüm vaktini bu işe adamıştır. Yalnızca ağaç dikmekle kalmamış, aynı zamanda çevresindeki insanları da doğayı korumaya teşvik etmiştir. Doğaya olan bağlılığından dolayı çevresindekiler ona Manisa Tarzanı lakabını takmıştır.

 

Yaşam tarzı da bu

lakabıyla uyumludur:

Genellikle sadece bir şort giyer ve vücudunun üst kısmı çıplaktır. Kışın bile bu şekilde dolaştığı bilinir.

Zorlu doğa koşullarına adapte olmuş, yılanlardan ve diğer vahşi hayvanlardan korkmadan yaşamıştır.

Yiyecek ihtiyacını doğadan karşılamış, et ve sebze gibi gıdaları tüketerek sade bir beslenme düzenini benimsemiştir.

Sadece Manisa’da değil, çevresindeki birçok yerde ağaç dikmiştir.

 

MİRASI

Manisa Tarzanı’nın sıra dışı hayatı ve doğaya olan sevgisi, onun ölümünden sonra da unutulmamıştır. 1963 yılında vefat eden Ahmet Bedevi, Manisa’da bir efsaneye dönüşmüştür. Bugün, onun yaşadığı yerler ve diktiği ağaçlar, Manisa’nın simgesi haline gelmiştir. Manisa Belediyesi, onun anısına Manisa Tarzanı Çevre Haftası gibi etkinlikler düzenleyerek çevre bilincinin yayılmasına katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda Spil Dağı eteklerindeki heykelinin yapılması ve onun anısına bir film çekilmesi de onun mirasının ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.

Manisa Tarzanı’nın hikâyesi, insanın doğayla uyum içinde yaşayabileceğini ve tek bir kişinin bile büyük değişimler yaratabileceğini gösteren ilham verici bir örnektir.

 

-*-*-

“Bir Köy Anısı”

Dinlemek ve Duymamak

Köy kahvesinin önünde, güneşin toprağı ısıttığı, yaşlı çınar ağacının gölgesinde otururken, her zamanki gibi muhabbet koyulaşmıştı. Köyün en yaşlı, en bilge adamlarından biri olan 92 yaşında ki Hacı Emmi, elindeki tespihi ağır ağır çekiyordu. Yanına yaklaşan bir genç, ona merakla sordu:

“Hacı Emmi, maşallah, evliliğiniz bun-ca yıldır nasıl bu kadar mutlu, bu kadar huzurlu devam ediyor? Bunun sırrı nedir?”

Hacı Emmi, hafifçe gülümsedi. O gülücükte yılların yorgunluğu değil, aksine hayatın bilgeliği vardı. Genç adama döndü ve dedi ki:

Oğlum, sırrı çok basit. “Karını her zaman dinleyeceksin, ancak asla duymayacaksın.”

Kahvedeki herkes şaşkınlıkla birbirine baktı. Yaşlı adamın bu sözü, ilk bakışta bir bilmece gibiydi. Ama biraz düşününce, içinde saklı olan derin gerçeği fark ettim.

Karısını dinlemek, ona değer verdiğini, fikirlerine saygı duyduğunu göstermekti. Bir kadın, eşinin onu gerçekten dinlediğini hissettiğinde, kendini güvende ve önemli hisseder. Bir evliliğin temelinde bu karşılıklı saygı ve ilgi yatar. Eşinin anlattıklarına kulak vermek, gün içinde yaşadığı zorlukları, sevinçleri, hayallerini paylaşmasına olanak tanır. İşte bu dinleme eylemi, aslında bir sevgi dilidir.

Ancak Hacı Emmi’nin “duymamak” dediği şey, bambaşka bir anlam taşıyordu. Bu, eşinin her söylediğini harfi harfine alıp, gereksiz tartışmalara girmekten kaçınmaktı. Bazen öfkeyle, bazen yorgunlukla söylenen sözler olur. Bazen eşinin dertleşirken söylediği her kelimeyi ciddiye almak yerine, onun sadece rahatlamak istediğini anlamak gerekir. Hacı Emmi’nin “duymamak” dediği şey, gereksiz çekişmeleri bir kenara bırakıp, asıl meseleye odaklanmaktı.

Evlilik, her zaman tozpembe değildir. İçinde fırtınalar da barındırır, bazen şiddetli yağmurlar da yağar. İşte o zamanlarda, her söyleneni duyup büyütmek yerine, o sözlerin arkasındaki duyguyu anlamaya çalışmak, bir evliliği ayakta tutan en önemli sırdır. Bu, sevginin ve anlayışın, küçük tartışmaların önüne geçtiğini gösterir.

Hacı Emmi’nin bu bilge sözü,  evlilik de olan bazı sorunları bayağı bir çözecek gibi duruyor. Peki! Siz ne dersiniz?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
sinirli
Sinirli
MANİSA TARZANI
Yorum Yap
Giriş Yap

Balıkesir Birlik Gazetesi - Son Dakika , Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!