İş ilanlarına bakarken mutlaka gözümüze çarpar; “vasıfsız işçi aranıyor” diye yazar. Vasıfsız işçiden anladığımız; bir alanda herhangi bir uzmanlık eğitimi olmayan, bir konuda deneyimi ve yeterliliği bulunmayan kişilerdir. Kısaca mesleki bilgi, becerisi ve iş tecrübesi olmayan kişiler anlamı taşır. Başlangıç olarak genellikle en zor işlerde çalıştırılır. Yöneticinin odasına girdiğinde işe alınmak adına “ne iş olsa yaparım” cümlesiyle söze başlarlar.
Geldiğimiz noktada ülkemizde, eğitimli ve üniversite mezunu vasıfsız işçi furyası var. Üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyor. Ülkemizde üniversite eğitimini tamamladıktan sonra iş bulamadığı için aile evine dönen yüzlerce genç var. Hem ekonomik şartlar hem de işsizlik nedeniyle birikim yapamayan gençler, ne yazık ki bir umutla her şeyin düzelmesini bekliyor. Ancak her geçen gün daha da hayal kırıklığı yaşıyorlar. Zincir marketlerde çalışan gençlerimizin çoğu üniversite mezunlarından oluşuyor.
Gençlere istihdam sağlanmıyor
Genç işsizlerin sayısı geçen yıla göre 44 bin kişi artışla 1 milyon kişiyi aştı. Üniversite mezunu işsiz sayısı son iki yılın en yüksek seviyesine tırmanarak 1 milyon 260 bin kişi oldu. Peki bu çocuklar yıllarca işsiz kalmak için mi okudu? Evlatlarının iyi bir geleceği ve aydınlık yarınları olsun diye bin bir cefayla okutan anne babalara ne demeli? Anadolu’nun ücra köşelerinde çocuklarını okutmak için ekip biçtiği tarlasını, geçim kaynağı hayvanını ve elinde avucunda ne varsa satan insanları biliyorum.
Ülkemizde öylesine hoyratça bir savurganlık var ki; bir bakanın 49 tane danışmanı olduğu konuşuluyor. Gerçekten buna da bir anlam veremiyorum. Bakan olmuş kişi neyi kime danışacak? Danışmanın aklı bakandan daha fazla mı çalışıyor? 49 danışman 1 bakana yol gösteriyor, akıl veriyor. Karadeniz fıkrası gibi geliyor bana. Bir zamanlar eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “300 tane danışmanım varmış kimseye bir şey danışamıyorum” demişti.
Ülkemiz gerçeği ve çalışma sistemiyle benzerlik teşkil eden şu hikâye bizlere ders niteliği taşıyor. Küçük bir Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı. Çok çalışır, çok üretir ve bunları keyif içinde yapardı. Patronu Aslan, Karıncanın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı.
Bir gün kararlılığı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. Eğer Karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.
Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceğini işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı.
Böylece Karıncanın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümceği işe aldı. Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamamböceğinin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti.
Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idare etmek için Sinek işe alındı. Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.
Aslan, Karıncanın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üst yöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceğini işe aldı. Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceğinin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu.
Tabii ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı. Karıncanın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekâna dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.
Bunun üzerine, Karıncanın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü fark etti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı. Baykuş, Karıncanın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı. Raporun sonucu şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı”. Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi. Elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karıncayı işten çıkardı. Velhasıl; iyi yönetici her şeyi en iyi bilen değil, yaptığı işi iyi bilenleri bir araya getirip onları uyum içinde çalıştırandır.
Sağlıcakla…
Saygılarımla
Osman Köse