TUZBABA İSTANBUL BEŞİKTAŞ’DA BİR TÜRBE

İstanbul’un kalabalığına, gürültüsüne, bitmeyen koşturmacasına rağmen bazı köşeleri vardır ki zamanın oraya uğramayı unuttuğunu hissedersiniz. Beşiktaş’ın orta yerinde, kalabalığın tam içinden sessizce yükselen bir nefes gibi duran “Tuzbaba Türbesi” de bunlardan biri.

Her gün yüzlerce insanın yanından geçip gittiği, çoğunun farkında bile olmadığı bu küçük mekân, aslında Beşiktaş’ın hafızasında önemli bir yer tutuyor. Çünkü Tuz Baba, başka hiçbir figürde rastlamadığımız, tuzla ilişkilendirilen ilginç bir halk kültürünün de kapısını aralıyor.

 

BİR TUZ HİKÂYESİ

Tuz Baba’nın gerçek adı Halil Efendi. Rivayete göre İstanbul’un fethinde orduya tuz temin eden kişi.  Sultan Mehmet İstanbul’u fetih etmek için Yeniçeriler ile geldiğinde yemeklere konulacak tuz yoktur.  Yeniçeriler de tuzsuz yemek istemez. Bunun üzerine Halil Efendi ben tuz işini çözerim der. Yanındakilere etrafta ki toprakları torbalara koyarak biraz ilerde bulunan o yıllarda halkın bulgur yapmak için kullandığı aletin içine dökmesini söyler. Halil Efendi tokmakla topraklara vurdukça toprak tuz olur. Bu olay zamanla öyle büyür ki Halil Efendi’nin adı  “Tuz Baba”ya dönüşür.

Fetih sonrası da bugünkü türbenin bulunduğu yere yerleşmiş, Beşiktaş’ın manevi bekçilerinden biri olmuş.

Belki de bu yüzden, yıllar geçse de tuzun koruyucu gücüne inananlar, yolu düşenler, bir dileği olanlar türbeye uğramayı ihmal etmiyor. Türbenin taş çıkıntısında duran tuzlar, bugün bile ziyaretçilerin bıraktığı bir iz, bir umut, bir dua olarak duruyor.

 

BEŞİKTAŞ’IN

SOKAKLARINDA BİR MOLA

Tuzbaba Türbesi’nin bulunduğu sokak, Beşiktaş’ın en hareketli noktalarından yalnızca bir adım uzakta. Ama içine adım attığınız anda o koşuşturma, o acele ediş, o gürültü sanki duvarın dışında kalıyor. Küçücük bir türbe, büyük bir şehrin ortasında insanı kendi içine döndüren bir nefes oluyor.

Belki de en çok bu yüzden yıllardır ayakta. Çünkü İstanbul’un karmaşıklığı içinde böyle duraklara ihtiyaç var. Orada birkaç saniyeliğine de olsa kimliğinizden, işinizden, gündelik telaşlarınızdan arınıp caminin dış duvarında bulunan çıkıntıdaki tuza dokunup Halil Efendi’ye dua edebilirsiniz.

 

MODERN ŞEHRİN

ESKİ İNANCI

Bazıları için bir ritüel, bazıları için bir alışkanlık, bazıları içinse sadece bir merak… Ama tuza yüklenen anlam hiç kaybolmamış. Şifa arayan da geliyor, bereket dileyen de. “İnanmasam da bir dokunayım” deyip içinden geçen bir isteği sessizce Tuz Baba’ya emanet eden de.

Belki bu geleneğin en ilginç yanı, kimseyi dışlamaması. İnanan da geliyor, sosyal medyada ilginç bir hikâye arayan da. Böylece Tuz Baba, modern hayatın içinde yüzyıllardır süren bir halk inancının nasıl dimdik ayakta kalabildiğinin de bir simgesine dönüşüyor.

 

BİR ŞEHRİN HAFIZASI

Beşiktaş, artık yalnızca barlarıyla, pazarlarıyla ya da sahiliyle anılan bir semt değil. Onun asıl ruhu, bir yanda Akaretler’in modern mimarisinde, diğer yanda ise Tuz Baba gibi sessiz köşelerin derin hikâyelerinde saklı.

Tuz Baba’yı özel kılan şey, işte tam da bu. Tarihle bugünün kesiştiği, inançla merakın aynı kapıdan içeri girdiği bir yer olması. Küçük bir türbe, koca bir şehrin hafızasına tutunuyorsa, bunun ardında mutlaka anlatılmaya değer bir hikâye vardır.

Bugün Beşiktaş sokaklarında yürürken, yolunuz Türkali Mahallesi’ne düşerse benim gibi küçük bir mola verin. Türbenin yanından geçerken bir an durun TUZ BABA’ya dua edin türbenin bulunduğu camide namaz kılın ve Allah’dan dilekte bulunun. Belki de sizde farkında olmadan, Beşiktaş’ın yüzyıllardır süren hikâyesine tanıklık etmiş olursunuz.

Exit mobile version