Gerçekten de öyle…
Ama şiir değil ki hayat.
Gerçek başka.
Dinliyorsan İstanbul’u eğer, açmak lazım gözleri…
Yani bir tarafta bilim insanlarına bakıyorsunuz, aman aman aman diyorlar, depreme dirençli kent diyorlar…
Bizimkilere bakan yok da yabancı bilim insanları da uyarıp duruyor…
Sen koca koca depremler yaşamışsın…
1999’dan bu yana kaç yıl geçmiş?
Normal bir devlet aklı ne yapar İstanbul’a gökyüzünden bir kez olsun baktığında?..
Olası bir depremde İstanbul’da neyi nereye nasıl ulaştıracaksın, hangi sağlıklı deprem sonrası kurtarma vs hareketi gerçekleştirebileceksin?..
1999’dan bu yana İstanbul’a “dur” denmeliydi aslında…
99’dan bu yana nasıl büyüdü İstanbul daha da?…
Devlet aklı uçup gidince sanki deprem olmayacakmış gibi lay lay lom bir süreç.
Durmayan inşaatlar, bitmeyen genişleme…
Akıl alacak gibi değil ama Kanal İstanbul gibi bir ucubenin hummalı çalışmaları…
Akıl alacak gibi değil ama ülkenin Finans Merkezi’ni İstanbul’a taşıma…
Oysa..
Devlet diyorsunuz…
Devlet her şeyi düşünür, önlem alır diyorsunuz da…
Devlet aklı uçunca baştan, günlük yaşamlar oluyor sıradan!
1999’dan bu yana İstanbul dinlenme moduna alınmalıydı.
Kentsel dönüşüm dışında inşaatlar minimuma indirgenmeli, şehrin yükünü artıran Finans Ticaret Merkezi gibi yeni oluşumlar Ankara’dan kalkıp İstanbul’a getirilmemeli, doğaya ve İstanbul’a bir hançer olan Kanal İstanbul gibi girişimlere hiç başlanmamalıydı.
İstanbul’un sakin moda geçmeye ihtiyacı açıkken; küçültmek imkansız da en azından bu hızda büyümemesi için çabalamak gerekirdi.
1999’dan bu yana oldu mu böyle bir çaba?
Deli bir büyük şehir.
Toplanma alanları bile AVM olmuş.
Hınca hınç insan, her nokta betona gark.
Yeşile hasret, meydana hasret, dinginliğe hasret!
Sanki Orhan Veli’yi okuyor devlet.
İstanbul’u dinliyor ve gözleri kapalı devletin.
Oysa İstanbul’u gözleri kapalı dinleyen sadece aşıklar ve martılar olmalı.
Devletin de, iktidarın da, partilerin de, merkezi ve yerel idarelerin de dinlerlerse eğer bir nebze İstanbul’u…
Gözlerini dört açmaları gerek hepsinin.
İstanbul’un hali mevcut haliyle inanılmaz.
Girilecek gibi değil, çıkılacak gibi değil… Normal şartlardaki trafik ve insan yoğunluğunu deprem anında ve sonrasında oluşacak bir tabloya uyarlayın…
Sakinleştirici verilip uyku moduna alınması gerek İstanbul’un..
Aksine Finans Merkezi falan yapıyor, adına Finanskent diyor, Ziraat Bankası başta olmak üzere nice kurumu buraya getiriyorsunuz.
Böylesine bir tutulma için gözlerin kapalı olması değil akıl gerçekten uçmuş olmalı.

