ÇAKMA ÜRÜN KULLANMAK CAİZ Mİ?

Din ve Ahlak Perspektifinden

“Çakma Ürün” Meselesi

Son zamanlarda, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuya ilişkin açıklamalarıyla, sahte (imitasyon) ürünlerin kullanımı dinî ve ahlaki açıdan sıkça tartışılır hale geldi. Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanvekili Dr. Fatih Aydın’ın da ifade ettiği gibi, bu tür ürünleri kullanmanın caiz olmadığına dair görüşler, konuyu sadece bir tüketim alışkanlığı olmaktan çıkarıp, daha derin ahlaki ve hukuki boyutlara taşıyor.

Peki, neden “çakma ürün” kullanmak caiz değil? Bu sorunun cevabı, İslam’ın te-mel ahlak ve hukuk prensiplerinde gizlidir.

 

  1. Kul Hakkı ve Haksız Kazanç

İslam hukukunda kul hakkı kavramı, en çok önem verilen konulardan biridir. Bir markanın yaratıcısı, o ürünü tasarlamak, geliştirmek ve pazarlamak için ciddi bir emek, zaman ve sermaye harcar. O markanın ismini ve tasarımını izinsiz bir şekilde kopyalayarak üretilen sahte ürünler, markanın fikri mülkiyet haklarını gasp eder. Bu durum, doğrudan bir kul hakkı ihlali olarak kabul edilir.

Ayrıca, sahte ürün satanlar, başkasının emeği üzerinden haksız kazanç elde ederler. Dinimiz, haksız kazancın her türlüsünü kesin bir dille yasaklar. Dolayısıyla, bu tür ürünleri hem üretmek, hem satmak hem de bilinçli olarak satın almak, bu haksız kazanç döngüsüne ortak olmak anlamına gelir.

 

  1. Aldatma ve Güven Sorunu

Sahte ürünler, genellikle tüketicileri aldatma amacı taşır. Her ne kadar kullanıcı, ürünün sahte olduğunu bilse de, başkaları üzerinde orijinal izlenimi bırakmaya çalışmak, toplumda bir aldatma ve samimiyetsizlik ortamı yaratır.

İslam ahlakı, bireyler arasındaki ilişkilerde dürüstlüğü ve şeffaflığı esas alır. Bu bağlamda, sahte bir ürünü orijinalmiş gibi kullanmak, dolaylı yoldan bir aldatma eylemidir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in “Bizi aldatan bizden değildir” hadisi, bu konunun ne kadar ciddi olduğunu açıkça ortaya koyar. Bu hadis, sadece ticari aldatmayı değil, hayatın her alanındaki sahtekarlığı ve güvensizliği kapsar.

 

  1. Emek ve Yaratıcılığa Saygı

İslam, insanların emeğine ve yaratıcılığına büyük saygı duyar. Bir sanatçının, bir mühendisin veya bir tasarımcının ortaya koyduğu eser, onun emeğinin somutlaşmış halidir. Sahte ürünler, bu emeğe ve yaratıcılığa saygısızlık demektir. Bu durum, toplumsal refahın ve inovasyonun önündeki en büyük engellerden biridir. Dinen tasvip edilmeyen bu davranış, aynı zamanda fikri mülkiyet haklarını korumaya yönelik uluslararası hukuk normlarıyla da çelişir.

DİNİN VE AHLAKIN

ORTAK SINAVI

Diyanet’in “çakma ürün” konusundaki tutumu, sadece bir dinî fetva değil, aynı zamanda evrensel ahlak prensiplerine dayanan bir uyarıdır. Bu tür ürünlerin kullanımı, hem kul hakkına tecavüz, hem aldatma hem de emeğe saygısızlık gibi temel ahlaki sorunları beraberinde getirir.

Tüketiciler olarak, bir ürünün ucuz olmasının cazibesine kapılmadan önce, bu ucuzluğun arkasında kimlerin hakkının yattığını düşünmek gerekir. Zira dinimiz, helal ve dürüst kazancı teşvik ederken, haksız kazanç ve aldatmanın her türlüsünden sakınmamızı emreder. Bu bağlamda, sahte ürün kullanmak, ahlaki ve vicdani bir sınav olarak karşımızda durmaktadır.

Exit mobile version