1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. 2026 HOŞGELDİN BİR YIL DAHA GEÇTİ

2026 HOŞGELDİN BİR YIL DAHA GEÇTİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

 

Bir yıl daha geçti. Takvim yaprakları yine bizden hızlı davrandı, 2026’ya geldik. Daha dün “2025’te kesin spora başlıyorum” diyorduk, bugün spor ayakkabılar hâlâ kapının önünde, spor ruhunu evde bıraktık.

Peki! 2026’da bizi ne bekliyor?

Her şeyden önce büyük beklentilerimiz var. Çünkü yeni yıl demek, eski alışkanlıkları yeni tarihle tekrar denemek demek. Ocak ayında diyet, Şubat’ta  kayak yapmak, Mart’ta “zaten yaz var, şimdi bozulmaz  felsefesi. Nisan’da tartıyla küslük, Mayıs’ta yine diyet hayali. Haziran’da kesin yenilgi.

Teknoloji cephesinde gelişmeler hız kesmeden sürecek. Telefonlar biraz daha akıllanacak, biz biraz daha unutkan olacağız. Şarjı biten telefonlar için üzülen insan sayısı, morali bozulan insan sayısını çoktan geçti. 2026’da “Nasılsın?” sorusuna verilen en dürüst cevap hâlâ aynı olacak: Şarjım yüzde 15.

Ekonomi deseniz, o da bizi bekliyor. Biz kaçsak da o geliyor.

Trafikte değişen bir şey yok. Korna, evrensel bir iletişim dili olmaya devam edecek. Kimse kimseye kızmıyor aslında, herkes sadece içini döküyor. Kırmızı ışıkta geçenler yine “bir şey olmaz” diyecek, yeşilde bekleyenler hayata küsecek.

Sosyal hayatta ise fotoğraf çekmeden yaşanan anlar resmî olarak yaşanmamış sayılacak. Bir kahve içilecek ama önce köpüğü, sonra masa, sonra manzara. Kahve soğuyabilir, önemli değil. Hikâye atıldıysa mesele yok.

Ama bütün bunların arasında değişmeyen bir şey var. Umut. Her şeye rağmen yeni yıl gelince içimizden bir ses “Belki bu sefer” diyor. Belki daha çok güleriz, belki daha az sinirleniriz, belki de sadece çayı zamanında karıştırırız.

2026 bizden mucize beklemiyor. Biraz sabır, biraz mizah, bolca dayanıklılık yeterli. Zaten başka türlü yaşanacak gibi de durmuyor.

Yeni yıl hepimize hayırlı olsun. Olmadıysa da en azından alışalım.

 

YILBAŞI NASIL KUTLANMALI!

Takvimler değişti. Bir yaprak daha koptu, bir yıl daha geride kaldı. Yeni yıl geldi. Peki! Müslümanlar yeni yılı nasıl karşılamalı? Kutlamalı mı, kutlamamalı mı? Asıl soru belki de şu: Yeni yıl bizim için ne ifade etmeli?

Önce şunu netleştirelim. Yeni yıl, bir inanç günü değildir. Dini bir bayram da değildir. Miladi takvimin değişmesidir. Yani mesele, bir gecede gökten inen kutsallık değil, insanın yüklediği anlamdır. Sorun yılın değişmesi değil, o değişimi neyle doldurduğumuzdur.

Müslüman için zaman kıymetlidir. Çünkü zaman, hesabı verilecek bir emanettir. Geçen yıl ne yaptık, neyi eksik bıraktık, hangi sözü söyleyemedik, hangi yanlışı bile bile tekrarladık? Yeni yıl, eğlenceden önce muhasebe çağrısı yapıyorsa anlamlıdır. Sadece gürültüye, israfa ve sabaha kadar süren bir unutma çabasına dönüşüyorsa zaten kayıptır.

Kutlama meselesine gelince. Bir Müslüman, başkasına benzemek için değil, kendisi olmak için yaşar. İnancıyla uyuşmayan, içeriği boş, sınırları aşan eğlenceleri “herkes yapıyor” diye meşrulaştırmak zorunda değildir. Aynı şekilde, yılbaşı diye herkese kızmak da ayrı bir savrulmadır.

Müslüman yeni yılda ne yapmalı sorusunun cevabı aslında çok sade. Durmalı. Düşünmeli. Şükretmeli. Tövbe etmeli. Yeni bir takvim, yeni bir niyet için fırsattır. Daha az kırmak, daha çok onarmak için. Daha az konuşup daha çok dinlemek için. Daha az şikâyet edip daha çok emek vermek için.

Ailece bir araya gelmek, bir çay demlemek, geçen yılın yükünü konuşmak, gelecek yılın duasını etmek kimseyi dinden çıkarmaz. Tam tersine, hayatı anlamla doldurur. Gürültüsüz, gösterişsiz, samimi.

Belki de yeni yılı kutlamaktan çok, yeni yıla niyet etmek gerekir. Daha ahlaklı bir dil, daha temiz bir kazanç, daha adil bir duruş. Takvim değişince insan değişmiyorsa, havai fişeklerin de bir anlamı kalmıyor.

Müslüman için yeni yıl bir eğlence değil, bir hatırlatmadır. Zaman geçiyor. Ömür azalıyor. Geriye ise sadece ne olduğumuz kalıyor.

Yeni yıl bize bunu hatırlatsın yeter. Gerisi zaten susar.

 

*/*/*/

 

Tuz Gölü Kuruyor, Flamingolar Nereye Gidecek?

Anadolu’nun tam ortasında, haritalarda bembeyaz bir leke gibi duran Tuz Gölü, aslında uzun yıllardır bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Her yaz biraz daha çekilen suları, biraz daha genişleyen çatlaklarıyla sessiz ama inatçı bir uyarı bu. Ne yazık ki biz bu uyarıyı çoğu zaman duymamayı tercih ediyoruz.

Tuz Gölü’nün kuruması bir doğa olayı gibi sunulsa da gerçekte insan eliyle hızlandırılmış bir süreçten söz ediyoruz. Yağışların azalması, artan sıcaklıklar elbette etkili.

Ancak asıl mesele, gölü besleyen yeraltı sularının hoyratça çekilmesi. Çevrede açılan binlerce kontrolsüz kuyu, tarımsal sulamada sınır tanımayan su kullanımı ve kısa vadeli kazanç uğruna uzun vadeli doğa kaybı, gölün can damarlarını tek tek kuruttu.

Bir göl kuruduğunda sadece su kaybolmaz. O suyla birlikte yaşam da çekilir. Tuz Gölü bunun en çarpıcı örneği. Yıllardır burayı üreme ve beslenme alanı olarak kullanan flamingolar, artık her yıl biraz daha zor şartlarla karşılaşıyor. Su çekildikçe besin azalıyor, yuvalar kuruyor, yavrular hayatta kalamıyor. Pembe renkleriyle göle hayat veren bu kuşlar, şimdi hayatta kalmak için başka duraklar aramak zorunda kalıyor.

Peki! flamingolar ne yapacak? Doğa her zaman bir çıkış yolu arar. Flamingolar da yeni göller, yeni sulak alanlar bulmaya çalışacak. Ama sorun şu ki, o alanlar da hızla azalıyor. Bugün Tuz Gölü kuruyor, yarın başka bir göl.

Göç yolları değişiyor ama dünya aynı hızla yeni yaşam alanları üretemiyor. Bir noktadan sonra göç, yerini yok oluşa bırakıyor.

Asıl soru şu olmalı; Flamingolar nereye gidecek? değil, biz neyi kaybettiğimizin farkında mıyız? Tuz Gölü’nün kuruması sadece kuşların meselesi değil. Bu, yanlış tarım politikalarının, plansız su kullanımının ve doğayı sınırsız bir kaynak gibi görmenin sonucudur. Göl çekildikçe toz fırtınaları artıyor, iklim daha sertleşiyor, bölge insanı da bu kayıptan payını alıyor.

Flamingoların göçü, aslında bize tutulmuş bir ayna. O aynada gördü-ğümüz şey, doğayla kurduğumuz bozuk ilişki. Eğer suyu sadece tüketilecek bir madde, toprağı sadece kazanç alanı olarak görmeye devam edersek, bir gün göç edecek olan sadece kuşlar olmayacak. Belki de Tuz Gölü’nün kuruyan zemini, bize basit ama ağır bir soru soruyor: Bir gölü kurtaramayan insan, geleceğini nasıl koruyacak.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
sinirli
Sinirli
2026 HOŞGELDİN BİR YIL DAHA GEÇTİ
Yorum Yap
Giriş Yap

Balıkesir Birlik Gazetesi - Son Dakika , Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!